Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '09

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Misyonerlik

Misyonerlik
 

Misyoner kelimesinin yalın hali misyon sözcüğü, Latince missio teriminden gelmektedir. Misyon sözlük anlamı ile görev, yetki demektir. Bundan türetilen Misyoner terimi de “görevli olan kişi” anlamına gelmektedir. Hıristiyan geleneğinde misyoner ifadesi resmi kilise teşkilatı ya da herhangi bir Hıristiyan mesajını ve dinini yaymak amacıyla özel olarak yetiştirilen ve özellikle Hıristiyanlık dışı toplumlarda görevlendirilen kişi anlamına gelmektedir. Böylesi kişilerin oluşturduğu harekete misyonerlik adı verilmektedir. Misyonerlik ile alakalı olarak Evangelizm ve evangelizasyon gibi terimlerde kullanılmaktadır. Evangelizm, Hristiyan mesajının insanlara ulaştırılmasını hedefleyen anlayışı ifade ediyor.

1962–1967 yılları arasında gerçekleştirilen 2.Vatikan Konsili’nde Müslümanlara ve Hıristiyan olmayan diğer kişi ve kesimlerle kurulacak olan ilişki biçimini ve ayrıntılarını belirlerken, misyonerlerin hedef kitleleri de değişmiştir. Farklı dinlerin temsilcileriyle ve aydınlarıyla kilise öncülüğünde gerçekleştirilen çeşitli diyalog ve hoşgörü toplantıları, misyonerlerin kendilerini anlatabilmelerine ve diğer inanç çevrelerine açılabilmelerine vasıta olmuştur. Bu yöntem Dinler Arası Diyalog olarak topluma yansıtılmıştır. Bir diğer alan ise hastanelerdir. Müslümanlar acılarını dindiren ve derman bulan doktorlara karşı çok hürmetli ve minnetkar davranırlar. Bu da Hıristiyan ve misyoner doktorların Müslümanlar arasında çok rahat hareket etmelerine elverişli ortam hazırlamaktadır. Doktorluğu ve hastaneleri propaganda olarak kullanmayı, ünlü misyonerlik teorisyenlerinden Anna Milligan, “İnsanların olduğu yerde acılar vardır. Acıların olduğu yerde de misyonerlik için uygun bir fırsat vardır.” İfadesi ile ahlaka ve insanlığa sığmayan üslupta, amaca ulaşmada ki hırs ve yöntemler içerisinde açıkça anlatmaktadır.(*) Tüm Hıristiyanlar misyonerdir, mantığı ile ( Hıristiyanlık inanışında öyle ) bakarsak misyoner çalışması her zaman ülkemiz içinde de devam edecektir. Kimlere karşı başarılı olurlar, kimlere karşı olamazlar sorusuna cevap aramamız gerekir. Misyonerlik çalışması insanların zaaflarından faydalanıyorsa alınması gereken tedbirler nelerdir? Ülkemizde Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte başlayan ve ağırlıklı olarak dış odaklı (sarıklı veya istavrozlu) yönetilen irtica, dinimiz için ciddi bir tahrip hareketidir. Aynı şekilde bilgisizlik ve eğitimsizlikten kaynaklanan hurafe de en büyük tehlikelerdendir. Bu sebeple Müslüman insanımızın İslamiyet’i çok iyi ve doğru olarak öğrenmesi gerekmektedir. Müslümanlığın şartı da zaten bunu gerektirir. Ülke nüfusumuzun tamamına yakınını oluşturan Müslüman halkımızın, yıllarca dinlerinin temel kaynağı olan kitabı ana dillerinde okumalarına “Arapça bilmeyen okuyamaz” diyerek engel çıkaran zihniyet vardır. Bu zihniyetin yarattığı karmaşa, yapay ihtiyaçlar üreterek bunlara cevap vermeyi meslek edinen çıkar sektörleri oluşturma süreci açmıştır. Bir ayrımın iyi yapılması gerekmektedir. Din konusunda ki bilgisizlik ve hataların irtica diye anılmaması, dindar ile dincinin aynı kefeye konulmaması gerekmektedir. Din alanındaki yanlışların tümü irtica değildir. Bu farkı anlayabilmek için de dinimizi iyi öğrenmemiz gerekmektedir. Misyonerlerin tanımlamasını yaparken bahsedilen bir ifadeyi tekrar hatırlayalım. “Dinini yaymak amacıyla özel olarak yetiştirilen” yani bu insanlar hem kendi dinini çok iyi biliyor, hem de gittiği ülke dinini biliyor. Nasıl fikir mücadelesi yapacaksınız karşınızda ki bu eğitimli kişi ile kendi dininizi nasıl savunacaksınız ve ortaya koyduğu dinimizle ilgisi olmayan hurafe ve yalan ifadeleri aleyhimize kullanmasını nasıl engelleyebileceksiniz! İnsanlık ve insanın insanca yaşamasına karşılıksız katkıda bulunan her zihniyetin, her düşüncenin savunucusu olmak doğru bir amaçtır. Ancak, bu zihniyeti siyasal alanlarda ki hedeflere ulaşmak için, insanlara kendilerini farklı göstererek gizli emellerine ulaşmaya çalışan kişi, vakıf, dernek gibi kurumlar, asıl mücadele edilmesi gerekli büyük tehlikedir. Hayat her zaman o gün cebinde olan doların sayısı ile televizyonlarda izletilen düzmece pembe diziler, sosyetik magazinlerden alınan keyif ve imrenme ile yaşanmıyor. Hayat bu gün ile ibaret değildir.

Yarın için ne yaptığın ve ne yapman gerektiği bilinci ile var olabilme savaşın ile değerlidir. Yaklaşık bin yıldır dinimize ve ırkımıza kılıç ile mızrak ile top ile tüfek ile saldırarak yok etmeye çalışan zihniyet bu günde aynı zihniyettir. Tek farkı silahla yok edemeyeceğini anladığı için uyguladığı bölme ve küçültme yöntemlerdir. Ortaya çıkan temel dürtü ise hedefe ulaşabilmede gösterdikleri sabırdır. Bu kadar yıl sabreden bir organizasyonun tehlikesinden bahsetmek, üzerinde durulması gerekliliğinde ısrar etmek sanırım yanlış olmaz. Hep birlikte kalıcı ve yaşanan barışın kurulması için, tahrip odaklarınca yapay olarak yaratılan ve sürdürülen bu çekişmeler ile mücadele etmeliyiz. İnancımızla, imanımızla, sevgi ve tanrısal rahmet ile bilgimiz ve zihniyetimiz ile hür irademiz ve kanımızda ki milliyetçilik ruhu ile bunu yapmak zorundayız. Yarınlarımızı bu gün için feda etmeyelim. Bedeli çok büyük olacak ama iş işten geçmiş olacak. Az şey bilirsek bir şeyin doğruluğuna emin olabiliriz, bilgi artınca kuşku da artar.
Goethe * Tuncer Günay; Misyoner Örgütleri ve Misyoner Faaliyetleri, ATO yayınları Ankara, s139–150

 
Toplam blog
: 21
: 4564
Kayıt tarihi
: 22.10.08
 
 

1962 Gaziantep Doğumluyum ve Gaziantep'de yaşıyorum. 1979 Gaziantep Lisesi ve 1984 Bursa UÜ İİBF ..