Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '12

 
Kategori
İlişkiler
 

Mit'ler ve Hayat üzerine...(4)

Mit'ler ve Hayat üzerine...(4)
 

Tarihsel boyutu içinde insana dair öteden beri ilgimi çeken iki konu var.

Bunlardan birisi insanın “oyun merakı” digeri ise “saldırganlıgı” üzerine.

Sanki insanoglunun kendi tarihi boyunca imza attıgı bütün buluşlar, bir tür oyun merakından kaynak almış gibidir.

Meraklı çocuk insan dogasına hep egemen olmuş ve hiç kaybolmamış, araştırma ve buluş ile oyun arasında hep bir benzerlik olagelmiştir.

İnsanın oyun yetenegi yeni imgeler hayal edebilecek formlar düzenleyebilecek bir güce sahiptir, ki sanatın kaynagında da bu yetenegi yatıyor diyebiliriz.

Bu noktadan hareketle sanat için formların, imgelerin veya ideaların çocuksu bir merakın oyun dünyasında olgunlar dünyasına dogru “etkili bir seslenişle” sunulmasıdır diyebilir miyiz?

Dogada Dogal Uyarıcı Mekanizma(DUM) ların ötesinde, öyle sanıyorum ki bir de “Normal Üstü Bulgu Uyarımı”(NBU) denen bir mekanizma var ve canlılar için her dogal durum aynı zamanda her zaman “Optimal” durum olmayabiliyor.

Örnegin hayvanlar dünyasında kurşuni kelebek olarak bilinen bir tür kelebegin erkegi çiftleşmede (DUM özelligi) seçimi yapandır ve bu seçimi yaparken hep koyu renklileri (NBU özelligi) seçmektedir.

Hatta öyle ki karşısına dogada bildiginden daha koyu başka bir model çıkarıldıgında, bundan tahrik olmakta ve kendi dişisinden vazgeçebilmektedir.

Burada dogada “kendiliginden” tatmin edilemeyen bir egilimin izlerini görmek mümkündür.

Acaba insan dişisinin oyun yetenegini kullanarak binlerce yıl öncesinde, Neolitik çagda göz çizgilerini kaldıran kozmetikleri bulmasını da NBU özelligine baglayabilir miyiz?

Ama aynı insanın 3-6 aylık bebeklik dönemindeki gülme eylemi için agıza ihtiyaç duymadıgı bilimsel olarak saptanmış, sadece iki göz düz bir alın ve burnun olması bebegin gülmesi için yeterli olmuştur.

Demek ki gülmek bu yaş bebek için “taklit” degildir(DUM'dır) ve altı aydan sonra ise ”ögrenmeye” baglı(NBU) eylemler sonucu çocugun gülme konusu degişebilmektedir.

Acaba insanlık tarihinde de ritüelleşme, hiyeratik sanat, maskeler, gladyatör elbiseleri, aristokratik giysiler, vb. meraka dayalı bir çok şeyin ortaya çıkmasında da acaba bu NBU'nın izlerini mi aramalıyız?

Bu olgular DUM ve Merkezi Uyarıcı Mekanizma(MUM)ların yol açtıgı bir tepkiden öte, insanlık tarihinin hala (toplumsal koşullanmadan-ögrenmeden öte) derin gizleri arasında yer alan bir dizi eylemler olabilecegini de söylemek çok mu metafizik bir sapma olur?

Yoksa doguştan gelen uyarıcı mekanizmaların birisi dogal, digeri ise “etkiye açık” bir alandan oluşuyor ve ruhsal şekillenmeler de etkiye açık bu alandaki bir tür “ögrenilmişlikler” içinde mi vücut buluyor?

Özellikle toplumsal koşullanmadan soyutlanmış bir insan etnolojisi üzerinde bulgu uyarım örneklerinin azlıgı, insanoglunun “içgüdüsel” davranış çeşitliligi üzerine yorumlarımızı da güçleştiriyor ve hemen bilimdışı olmakla suçlanma alanı önümüze açılıyor.

Ancak bugünün insanı için, her biri kendi yapıtını yaratan önceden belirlenmiş bir çok yapının toplamıdır gibi bir iddiada bulunmak bana pek yanlış da gelmiyor.

Sanki bir anahtar kilit ilişkisinin izlerini sürüyorum ve sürerken de diplere dogru yol alıyorum gibi geliyor.

Bilimsel bilginin ne oldugu ve onunda ögretilmiş-ögrenilmiş bir bilgi oldugunu düşünecek olursak, neyin dogru neyin yanlış oldugu üzerine kendimizi bir sorular havuzuna atmaktan korkmamamız gereken bir çagdayız diye düşünüyorum.

(Devam edecek)

Not:İnsanın bir bakıma “hayvana ait yönünün” öne çıkması anlamına gelebilecek “saldırganlık” meselesine girmeye zaman kalmadı, onu da başka bir yazımıza konu olarak bıraktım dostlar.

 

 
Toplam blog
: 88
: 1115
Kayıt tarihi
: 09.01.07
 
 

Ankara SBF'yi bitirdim. Öğrencilik yıllarında gazetecilik, sonrasında uzun yıllar özel sektörde ü..