Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '07

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Modernizm açısından sanatta yeni eğilimler ve gelecek

Modernizm açısından sanatta yeni eğilimler ve gelecek
 

Sanatın bir ifade biçimi olarak gelişimi aynı zamanda insanlık tarihinin gelişimi gibidir. Siyasi, sosyal ve sipiritüel tarih aynı zamanda sanatın da tarihidir. Sanat, yapılışı bağlamında değil ama sonuçları bağlamında siyasete, servete ve varlığa sürekli olarak kısır döngü içinde bağımlı olmuştur. Sanatı icra edenle sanat ürününden değer elde edenler, sergileyenler arasında yüzyıllardır açık, gizli bir çatışmalar yaşanmıştır.

Günümüzde sanat, açık toplum ifadesinde kendisini bulan şeffaflık ve disiplinleri yerine getirme ile ifade edilen en üst farkındalık seviyesine ulaşmıştır.

Yakın tarihte sosyalist düşüncenin, sanatı siyasi bir mesaj aracı haline getirmekte ve onu sloganlaştırmakta ulaştığı nokta ile doğup ona karşı gelişen yaklaşım, aynı zamanda özgür sanat hareketlerinin de başlangıcını oluşturur. Batıda varlığa karşı verilen mücadele Sovyet sisteminde ideoloji ve devlete karşı verilmiştir. Her ikisinin de avantajları ve dezavantajları olmaktadır.

Türkiye bu konuda üçüncü bir zemini teşkil etmeye örnektir. Burada varlık ve devlet, sanat ürünü, sanat ve sanatçı için sanal olan ve görünmeyen bir illuzyon ve baskı oluşturmuştur. Varlığı elinde bulunduranların zeminsizliği ile genç cumhuriyetin net bir sanat yaklaşımı olmaması nedeniyle toplumsal yapımız sanatın geliştiriciliği ve dönüştürücülüğünden yeterince faydalanamamıştır.

Bu nedenlerle toplumsal yaşamda sanatın, içerik ve kavramlarından çok gösteriş yanları ağır basmış sonuç olarak gerçek bir zemin asla bulamamıştır. Milletin yaşam damarlarından akması gereken kan, Cumhuriyetin başından beri akmayarak veya sahtesi akarak kurucusunu yanıltmıştır.

Sovyet sisteminde ise sanat batı ile mücadelede tıpkı spora baktığı gösterişçi açıdan bakması ile sanatın sergilenme alanları kapalı kapılar ardına doğru kaymıştır. Bunun ifadesi olarak ta devlet kültür merkezleri adı altında sanatın kendi kontrolünde sergilendiği binalar yapmış ve bu binaları sanatın uygulama e geliştirme atölyeleri olmasından çok devletin ve sistemin bir gösteri aracı halinde kullanmıştır.

Sanatın sonuçlarının sergilendiği dönemler dışında kültür binaları dışa kapalı kör noktalar olarak toplumsal yaşama kapalı kalmıştır. Sistemle işbirliği yapan sanatçı ve topluluklar bu binalardan sıklıkla yararlandırılmış ve ortaya devlet kontrollü, devlet sanatçılı kontrollü, sanat çıkmıştır. Sanki diğer dönemlerde sanatlar toplum için değilmiş gibi "Sanat toplum içindir" görüşü bu dönemde pompalanmıştır.

Genç Türkiye Cumhuriyeti birçok alanda etkilendiği gibi, kökeninde bulunan askeri disipline de yatkınlığı sebebiyle Sovyet Sisteminin devlet kontrollü sanat ifade biçimlerini aynen uygulamıştır. Örneğin tiyatro Amerika'da vahşi batıda yüzlerce kurban verip gelişirken bizde devletin sağladığı sıcak mekanlarda ve sıcak imkanlarla yürümüştür. Her şeyin başına önemini belirtmek için Devlet Balesi, Tiyatrosu vb Devlet sanatı icat edilmiştir.

Bu tarz bir yaklaşımın ve sonuçlarının sergileneceği binalarda tıpkı Sovyet mimari sisteminde olduğu gibi dışa kapalı, karanlık, sanatın yapıldığı değil sonuçlarının sergilendiği yerler olarak düzenlenmiştir. Orada her şey devlet ve asker protokolüne uygun gerçekleşmiş. Özgür sanat buralara bir türlü yerleşememiştir. Bu yaklaşımı keskin bulabilirsiniz ama okul dönemlerinizi hatırlarsanız sanat faaliyetlerine ayrılmış alanların ders saatleri dışında yöneticiler tarafından hoyratça kapatıldığını hatırlarsınız.

Bunun duruşun bir diğer alanı olan Amerika ise diğer alanlarda olduğu gibi modern sanatta da açıklıkla ilerlemiş, açıklık, şeffaflık ve rekabetin getirdiği dinamizmle Hollywood Sineması, Broadway ve modern sanat ortaya çıkmış, modern sanatçılar yeniçağ düşüncesinde yakalanan seviyeye uygun olarak modern sanat ürünleri ortaya çıkarmışlardır.

Bunun yansıması olarak sanatın sunulduğu binalar da, kendilerinin tasarım ürünü olan ve yeniçağ düşünce ve sanat yaklaşımına uygun olarak heyecan verici çözümlere dönüşmüşleridir. Böylece neden ve sonuç, birbirinin içinde diyalektik bir dönüşümle birbirini besleyen dinamizmler olmuşlardır.

Bu yaklaşım eğitim alanına da yansımış. Okullar, atölyeler çılgın rekabet koşulları içinde yarışla toplum için en iyi olan sonuca -birçok açıdan- dönüşmüşleridir. Sovyet sisteminin yıkılması ile bizim coğrafyamızda öksüz kalan "Devlet Sanatının" temsilcileri olarak binalar, kurumlar ve bunun devamından fayda uman sanat yürütücüleri kalmıştır. Binaya, maaşıma vb dokunma serzenişleri arasında olanla yetinmek acı bir sonuç olarak hepimizin yaşamına girmiştir.

Bu yapı neticesinde "sanat" faaliyetinin yürütüldüğü, eğitimin yapıldığı alanlar kapanın elinde kalmış buraları bir şekilde ele geçirenler yarı akrabalık, kast sistemiyle tanıdıklarının tanıdıklarına bu alanları açıp diğerlerini yaklaştırmayarak devlet baskısından çok daha ağır bir baskının oluşmasına yol açmışlardır. Yönetim sistemlerindeki kapalılık neredeyse ölüm döşeğinde bile müdür veya yönetici kalınmasına nende olmuştur. Utanç verici bir kimlik olan "Devlet Sanatçılığı" kavramında bürokrasideki faciaların tepesine dikilmiş tüye benzemiştir.

Birçok sebepten dolayı aslı Sovyet sistemi içinde olan kapalılık, mimari olarak kendisi tasarım ürünü olmayan başta AKM binası olmak üzere benzer bütün kültür merkezleri yönetim yapıları ve binaları ile birlikte yıkılarak, yeniçağ ve modern sanat gelişmelerine ve gerekliliklerine uygun olarak yeniden inşa edilmelidirler. Bunun oluşturacağı başka tehlikeleri göze almak zorundayız. Yıllardır kapalı kast sistemlerin ülkemize verdiği zarardan daha fazlasının verilebileceğine de inanmıyorum.

Bu konuda duygusal olmanın, zaman kaybetmenin gereği yoktur. Dünya başkenti İstanbul'da Taksim'in göbeğinde karanlık dönemler temsilcisi olarak yükselen AKM binasının yerine Atatürk'ün çağdaş medeniyetler seviyesine uygun, İstanbul'un bir dünya başkenti olduğunu bilerek, 2010 Avrupa Kültür Başkentine yakışır bir AKM binası yeniden belki bütün dünya sanatçılarına ve mimarlarına açık olarak yapılacak bir yarışma ve düzenleme ile yeniden inşa edilmelidir.

Bu nedenlerle ek olarak, Beşiktaş merkezde bulunan Cumhuriyet Anıtı malzeme, tasarım vb hiçbir özellik göstermediği için yıkılarak yerine Cumhuriyet tanımının günümüzdeki modernliğine uygun bir anıt gerçekleştirilmelidir.

Yine aynı şekilde Yeni Galata Köprüsü'nün üzerinde bulunan ne amaçla yapıldığı belli olmayan kulelerde kaldırılmalı, Altın Boynuz haliç'e yakışan o bölgenin tarihine ve mimarisine uygun yeni bir mimari çözüme kavuşturulmalıdır.

Bundan sonra mimari yapılanmalarda mutlaka dokuya uygunluk ve tasarım özellikleri dikkate alınmalı ve tarihi özellikler içinde çözümler düşünülmelidir.


Son Söz;
Sanat bir ifade biçimi olarak her zaman etki altına alınmaya çalışılan bir alandır. Günümüz Türk Toplumu özgür sanat ve şeffaf toplum ifadesine uygun bulunan modern çözümlere odaklanmalıdır. Dün, bütün değerleriyle dündür. Anılardan çok an ve gelecek gelişmenin seyri önemlidir.

www.ekrempehlivan.com.tr

 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..