Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '16

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Mucize Kaymakam

Mucize Kaymakam
 

“ister bilim, ister edebiyat yapıtı olsun,

içeriğine katılayım ya da katılmayayım,

okuduğum kitap bende ne kadar zengin

çağrışımlar uyandırıyorsa, o kitap benim için

o kadar değerlidir.” 

                                        AZİZ NESİN

Bir trafik kazası(!) sonucu yitirdiğimiz Vali Recep Yazıcıoğlu’nu bilirsiniz de Mucize Kaymakam Turan Eren’i tanımazsınız; öyle mi?

          Vezirköprü ve özellikle de Malkara Kaymakamı iken adını sıkça duyduğum bu çalışkan ve cesur idareciyi merak edip duruyordum: “Acaba hangi ilimizde validir şimdi? Vezirköprü’de, Malkara’da yaptığı o güzel çalışmaları devam ettiriyor mu; yoksa, “Vali oldum; yeter artık” deyip koltuğunda uyukluyor mu?”  diye düşünüyordum.

          İki ay kadar önce, Önder gazetesinde Dostum Muhsin Durucan’ın Antalya gezisi izlenimlerini anlatan güzel yazısını okurken, Turan Eren adına rastlamayayım mı?

          Meğer Dostum Durucan, Tekirdağ İlköğretim Müfettişi iken tanımış Turan Eren’i. Ve o “Mucize Kaymakam” Antalya’da imiş şimdi.

          Hayır, hayır! Vali olarak değil…

          Ya?

          Sade bir yurttaş olarak…

          “Şaka mı yapıyorsun Erkan Bey? Gittiği her ilçede yaptığı olumlu işlerle halkın sevgisini kazanmış, hiçbir problem yaratmadığı gibi, var olan problemleri kısa sürede çözmüş öyle değerli bir kaymakamı vali yapmaz mı devletimiz?” deseniz de demeseniz de Turan Eren’i, vali yapmamışız maalesef.

          Vali yapmamışız da Malkara’dan sonra Tarsus, Bandırma, Alanya, İskenderun, Bodrum, Nazilli, Turgutlu, Konya/Ereğli ya da Zonguldak/Ereğli gibi büyükçe bir ilçemize yine kaymakam olarak mı göndermişiz?

          Hayır, böyle de yapmamışız.

          Ya ne mi yapmışız?

          “Sen çok çalıştın, çok yoruldun Malkara’da… Seni İzmir Vali Yardımcısı olarak tayin ettik. Haydi, git; dinlen biraz orada.” deyip terfi ettirmişiz güya!

          Çalışkan bir insana verebileceğiniz en büyük ceza, onu boş oturmaya mahkûm etmektir. Nitekim Malkara’da on yıl kaymakamlık yapıp gecesini gündüzüne katarak çok olumlu işler yapan bu seçkin yöneticiyi “Vali Yardımcısı” atamakla O’na en büyük cezayı vermiştir; devletimiz!

          Şaşılacak bir durum yok. Bu ülkede birçok değerli insanın başına gelen, Turan Eren’in de başına gelmiş!

          Beş on yıl önce, Genel Kurmay Başkanı Işık Koşaner ve Kuvvet Komutanları niçin istifa edip görevlerinden ayrılmışlarsa, Turan Eren de “Vali Yardımcılığından” istifa ederek ayrılmış.

          Dostum Muhsin Durucan, sözünü ettiğim o yazısında bu “Mucize Kaymakam”la Antalya’da görüştüğünü ve ayrılırken kendisine, “Hayatını ve hizmet hikâyesini anlatan“ Üç Dilek adlı bir kitap armağan ettiğini yazıyordu.

          Telefon ettim dostuma. Uzun uzun anlattı, Turan Eren’i. “Üç Dilek” adlı kitabı merak ettiğimi söyleyip telefonunu rica ettim Kaymakam’ın.

          Not ettiğim numarayı çevirdim hemen. Kendimi tanıtıp “Kitabınızı nereden temin edebilirim?” diye sordum. “Kitapçılarda bulamayabilirsiniz; ben size gönderirim.” dedi.

          Sözünün eriymiş, gerçekten de ikinci gün elimdeydi; büyük boy 477 sayfalık kitap.

          Hayır, hayır!.. Hiç de gözüm korkmadı. Doğrusu ya ben, “En çok 90 – 100, olsa olsa 120 – 130 sayfadır falan” diye düşünmüştüm. Yanılmışım.

          İş yapmaktan korkmayan bir insan, yaptıklarını ve yaşadıklarını yazmaktan niçin korksun? Değil mi ya!

          İçtenlikle söyleyeyim ki, bu hacimli kitap, ünlü romancımız Yaşar Kemal’in İnce Memed’inden daha sürükleyici… Başladınız mı, bırakamıyorsunuz bir daha.

          Ne yapmış, niçin yapmış, nasıl yapmış?

          Kimler yardımcı olmuş, kimler engel olmaya kalkmış?

          Sevincini, üzüntüsünü, endişesini, mutluluğunu hiç çekinmeden olduğu gibi yazmış. Böyle yazınca da kocaman bir roman olmuş “Üç Dilek”

          Ve şu da bir gerçek ki, istense en az üç beş roman çıkar; bu anlatılanlardan. Hem de yüzde yüz gerçek romanlar…

          Ve iyi bir yönetmenin çekeceği bir film, yerli ve yabancı tüm “sinema ödülleri”ni süpürür gider.

          “Sinema olarak filmi olur da, dizi film olmaz mı?” diye sorarsanız, şudur cevabım:

          Olur, hem de çok güzel olur! İnanıyorum ki, geçen yıllarda ilgiyle izlediğimiz “Muhteşem Yüzyıl”dan daha çok ilgi görür. En çok en çok bir ay içinde, bütün dizileri, bütün programları sollar geçer.

          Görüyorsunuz, birkaç yıldır devam eden dizileri. Senaristler, “Bu hafta ne anlatayım? Ne uydurayım?” diye ıkınıp sıkınıp duruyorlar. Birçoğu kabak tadı verdi. Ama ne yapsınlar! Şu ya da bu nedenle mecburlar, devam etmeye.

          Ellerinde böyle bir kitap olsa, öyle rahat olur ki işleri… Yalnızca senaristlerin değil, yönetmenlerin de, oyuncuların da…

          Ve dahi, o diziyi yayımlayacak olan kanalın da…

          Neyse efendim; düşleri, hayalleri bir yana bırakalım da gelelim biz gerçeğe:

          Turan Eren’i şöyle bir ete kemiğe bürünmüş olarak tanımak istersiniz elbette. Biraz geç kalmış da olsam, hemen yapalım bu görevimizi:

          Özellikle 1990’lı yıllarda basında “Mucize Kaymakam” adıyla birçok olumlu habere konu olan Turan Eren, 1950’de Malatya’nın Yazıbaşı köyünde göçer bir Yörük ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelir. İlkokulu doğduğu köyde bitirir. Ortaokul ve liseyi okuyabilmek için Akhisar’da bulunan amcasının yanına gider. Altı yıl boyunca köyüne dönmeyip yazları amcasına yardım eder.

          1972’de Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirir. Bir yıl Maliye Bakanlığında çalışır. Sınav kazanıp Malatya’ya “Maiyet Memuru” olarak atanır. 1974 – 1976 yıllarında Maden, Adilcevaz, Şemdinli veGevaş ilçelerinde Kaymakam Vekili olarak görev yaptıktan sonra Erzincan/Kemah Kaymakamlığı’na atanır.

          Sırasıyla Kars/Susuz, Elazığ/Ağın, Samsun/Vezirköprü Kaymakamlıkları’ndan sonra 1988’de Tekirdağ’a bağlı Malkara ilçesinde göreve başlar.

          Yeterli deneyim ve birikimi olan bir kaymakamdır o artık. Burada yaptığı başarılı yatırım ve hizmetler sonucu “Türk İdareciler Derneği”nce “1991 Yılının En Başarılı Yöneticisi” seçilir.

          Çalışmalarını yakından görüp takdir eden Cumhurbaşkanı Demirel, O’nu önce Niğde’ye, sonra Çankırı’ya vali yapmak için hazırlanan kararnameye dahil etmişse de Tekirdağ Milletvekili Fethiye Özver’in İçişleri Bakanı, Başbakan veCumhurbaşkanına gidip, “Ne olur, Kaymakamımızı almayın” diye yalvarması, kendisine sorulduğunda da, “Malkara’dan ayrılırsam, gerçekten de başladığımız çok önemli işler yarım kalır.” demesi üzerine, adı kararnameden çıkarılır.

          Çıkış o çıkıştır. Valiler kararnamesine giremez bir daha. 1998’de İzmir, 2004’te Manisa, 2010’da Antalya Vali Yardımcılıkları’na atanır. Bakar görür ki, vali olduğu da yok, olacağı da…

          Ayağına gelen şansa tekme atan adama bu fırsatı kim, niçin bir kez daha versin ki? Değil mi ya… O da anlar bunu sonunda ve Namık Kemal’in deyişiyle, “Çekildik izzet-i ikbâl ile bâb-ı hükûmetten” deyip 2015’te emekli olur.

          Sanmayın ki, Turan Eren’in vali atanmamasında 1998 ve sonrasındaki İçişleri Bakanları, Başbakanlar ve Cumhurbaşkanları suçludur! Hayır, hayır; kesinlikle hayır!.. Bütün suç, Manisa’daki “Yatır”da… Niçin mi?

          Lisede okurken, bir arkadaşının zoruyla gittiği “Yatır”dan üç dilekte bulunur: Üçüncü dileği “vali olmak”tır. İki dileğini yerine getiren “yatır”, nedendir bilinmez, üçüncüyü yerine getirmez.

          “İlk iki dileği neydi?” diye mi soruyorsunuz:

          İzin verin, onu başka bir gün anlatayım; ben size.

 

                                                                        Hüseyin Erkan

                                                           huseyinerkan@dilemyayinevi.com.tr

-----------------------------------------------------------------------------------------------

          (*) Üç Dilek(Yazan: Turan Eren, Anı – Roman, Mayıs 2016)

 

 
Toplam blog
: 303
: 309
Kayıt tarihi
: 21.02.11
 
 

1942'de Antalya'ya bağlı Akseki ilçesinin Gödene (Menteşbey) adlı kuş uçmaz kervan geçmez bir köy..