- Kategori
- Siyaset
Muhalefet iktidarın hizmetinde

BY APPOINTMENT TO HIS MAJESTY RTE
İktidar karşısında etkin muhalefet ve eleştiri yapamayan, yeterli bir oy potansiyeli, kamuoyu ve kitle desteği oluşturmayı beceremeyen partiler istedikleri kadar miting, protesto yürüyüşleri ve gösteriler düzenlesinler, hatta çok sert konuşmalar yapsınlar bu toplumsal perspektifte hiçbir şeyi değiştirmez: Eylem ve söylemleriyle ülkedeki çakma demokrasinin sürdürülmesine dolaylı katkıda bulunmuş olurlar. Yaptıkları da ancak soytarılık olur.
Muhalif medya ve öğrenci eylemleri için de aynı ölçüt geçerlidir: Yazın, çizin, ayakkabı, yumurta fırlatın. Böylelikle sözde demokratik özgürlüğünüz olduğunu gösterip eylem ve söylemlerinizle iktidara koz veriyorsunuz aslında. Bu bir paradoks. Başbakan boşuna “Allah herkese böyle muhalefet versin” demedi.
Eğer bugün CHP ve MHP kapatılmıyorsa, Sözcü, Yurt, Aydınlık gibi gazeteler hala yayın yapabiliyorsa, bunun nedeni iktidarın Avrupa Birliğinden çekindiği, veya demokrasiyi sindirmiş olduğu, veya Türkiye’de hukuk ve yasalar elverdiğinden değil, ancak, böyle bir ortamın iktidarın fevkalade işine geldiğindendir. Yani, aslında iktidarın çıkarını, konumunu, düzenini sarsacak şekilde veya kitleleri uyandıracak şekilde canlı muhalefet yapılmadığının göstergesidir bu. Tüm atışlar karavana !
Eğer iktidar Hristiyan ve Yahudilere hoşgörü gösteriyor, kilise ve havra açılmasına, restorasyonuna izin veriyor, fakat, Alevilere aynı hoşgörüyü göstermiyor, örneğin, cem evi açılmasına izin vermiyorsa, bunun nedeni toplumdaki Hristiyan ve Yahudi nüfusun önemsenmeyecek kadar az olmasıdır. Sayı arttıkça, kitle büyüdükçe – Alevilere yapıldığı gibi- hoşgörü ibresinin eksiye doğru gittiğini göreceğinizden ve iktidarın tavrının değişeceğinden kuşkusunuz olmasın. Çünkü öte yandan Taksime ve Çamlıca tepesine dev cami inşa etmenin, halifeliği geri getirmenin, tekke ve zaviyeleri açmanın, Latin harflerini bırakıp Arap harflerine dönmenin, din devletini kurmanın planları tam gaz yürüyor. Hükümet bir adım ileri atar gibi görünürken, ülkeyi yüz adım geriye götürmenin planlarını uygulamaya geçiriyor.
Türkiye’de sürü sepet muhalefet partisi ve medya kuruluşunun palazlanması demokrasinin bir göstergesi değildir. Çünkü eğer bunların tümü koro halinde aynı şeyleri söylüyorsa, aynı kabı dolduruyorlarsa, aynı şark kurnazlığıyla tepişiyorlarsa, bu çok ses değil, aslında tek sestir. Türk sanat müziğinde olduğu gibi herkes aynı ezgiyi, aynı tonda, aynı makamda, aynı notada söylemektedir. Çok ses (polifoni), çok renk yoktur.
Atatürk resimleri, Atatürk heykelleri, devrim mirası, Türk ve Türk vatandaşlığı ve cumhuriyetin kazanımları önemsiz bir hale getirilip Türk milliyetçiliği gibi ayaklar altına alınana kadar; Türk Cumhuriyetini postmodern Osmanlı özentisi dinsel bir yapıya dönüştürene kadar; iktidarda kalmayı ölümüne göze almış olanların tutkulu ve direngen bir şekilde amaçlarını gün be gün gerçekleştirdiklerini seyretmekten başka bir şey yapamıyoruz. İktidardaki tutku ve istencin bir damlası muhalefette olsaydı, bugün ne Silivri toplama kampı olurdu, ne de Türk halkı böyle bir ulusal aşağılanma sürecini yaşamak zorunda kalırdı.