Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ekim '11

 
Kategori
Haber
 

Muhalif yargıç Şeref; yalnız, selamsız, emekli...

Muhalif yargıç Şeref; yalnız, selamsız, emekli...
 

İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şeref Akçay,adını belleklere yazdı...


İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şeref Akçay, emekli oldu.

Kamuoyunda Balyoz vb. davalarda kararlara koyduğu “muhalefet şerhi” ile dikkatleri üzerine çeken Şeref Akçay, “Muhalefet ettiğim için meslektaşlarım selamı kesti. ‘Sizin de dangalak bir kararınız gelecek’ diyenmeslektaşım bile oldu” demişti.

Ahmet Şık’ın  tahliyesini istemişti…

‘İmamın Ordusu’ kitabının taslakları yüzünden Ergenekon’dan tutuklanan Ahmet Şık’ın tahliyesinin ret kararına koyduğu şerhte Şeref Akçay, “Tek faaliyetleri kitap yazmak. Kitap yazarken yardım alınabilir. Kimse düşüncelerinden dolayı cezalandırılamaz. Delil karartma ihtimali de yok. Dosyadaki kısıtlama kararı da şike soruşturmasında olduğu gibi kaldırılmalıdır” demişti.

Engin Alan’ın  tahliye edilmesini istemişti…

Balyoz sanığı MHP Milletvekili Engin Alan’la ilgili değerlendirmesinde de  2007 seçimleri sonrasında tahliye edilen Sabahat Tuncel’i kastederek ‘terör örgütü üyeliği ile yargılanıp’ aynı konumda olan başka bir milletvekilinin yine Balyoz davasına bakan mahkemece serbest bırakıldığını hatırlatmıştı: “Tahliye edilen bu kişiye atılı suç, ‘Ülkeyi bölmek isteyen PKK örgüt üyeliğidir. Tahliye talebi reddedilen diğer sanık ise askerdir. Görevi bu örgütle mücadele etmektir. Mahkeme uygulamaları, uygulamaları yapan kişilere göre değişmez. Hukuk ne ise herkese eşit olarak uygulanması gerekir. Önceki tahliyeyi veren başka heyet olup ben heyet olarak aynı görüşte değilim demek ve aynı konumdaki insanlara eşit muamele yapmamak hukuk ile bağdaşmaz. Yaparsanız yasalara göre değil, bana göre diye hukuk yapıldığını gösterir. Bana göre diyen hukuk olmaz.”demişti.

Kamuoyu onu tutuklulukların devamına karşı çıkması ile tanıdı…

Akçay, kamuoyunca bilinen Balyoz davasında yazdığı şerhte,” Demokrasilerde halkın seçtiğisiyasi iktidarın.. hangi nedenlerle olursa olsun, görevden uzaklaştırılması kabul edilir bir şey değildir ve sanıkların yargılanmamasını, haklarında herhangi bir işlem yapılmamasını kimse söyleyemez.” dedikten sonra, iddianamedeki iddiaları özetleyerek, “Ele geçen CD’lerin orijinal ve herhangi bir ekleme çıkarma olmadığına dair bilirkişi raporları olduğu gibi bu CD’lerin daha sonradan hazırlandığına dair bilirkişi raporlarınında dosyada mevcut olduğu ve iddianamede geniş olarak bunun tartışıldığı görülmüştür. Bunların hangisinin kabul edileceği şüphesiz karar verecek mahkeme takdir edecektir..” diyor.

 

Akçay, CD’lerin orijinal olup olmadığının bilirkişi raporları ile tartışmalı hale geldiğini, ancak kararı mahkemenin vereceğini ve dava konusunun gerçekleşmediği, teşebbüs aşamasında kaldığı için sanıkların savcılık iddianamesinde olduğu gibi “suça teşebbüsten”  yargılanmalarının gerektiğini söylüyor, “Sanıklara isnad edilen eylem 05/07 Mart 2003 tarihinde yapılan  (iktidarı demokratik olmayan yollarla uzaklaştırmak) planların görüşüldüğü 162 kişinin katıldığı 1. Ordudaki toplantıdır. Savcılık iddianamesinin 89 ile 101 sayfalar arasında sanıkların suçunu hukuken ne olabileceği tartışılmış teşebbüsün özellikleri, gönüllü vazgeçmenin özellikleri tek tek belirlenmiş ve sonuç olarak sanıkların eylemi TCK 147 maddesinde belirtilen suça teşebbüs olduğu kabul edilerek bu maddeden dolayı kamu davası açılmıştır. Burada cevaplandırılması gereken ve bu davanın temelini oluşturan bir soru vardır ve bu soruya hukuken cevap verilmediği müddetçe bu dava sonuçlanmaz, iddianamede de bu soruya herhangi bir cevap verilememiştir. Sorulması gereken soru sanıkların 05-07 Mart 2003 tarihinde ki toplantıdan sonra bu eylemlerini devam ettirecek HERHANGİ BİR İCRAİ FAALİYETTE BULUNMUŞLAR MIDIR?

Sanıklara isnad edilen eylem Anayasal Düzeni Değiştirmek Üzere ihtilal yapmak amacıyla Balyoz Planı hazırlamaktır.. CD’lerden başka delil yoktur..”

Akçay, uzun şerh yazısında  isnad edilen suçun teşebbüs aşamasında  kaldığı vurgulandıktan sonra mevcut delil durumuna göre yargılamanın  sonucuna göre  sanıkların tutuklanıp tutuklanmayacağına karar verilmesi gerektiğini söylüyor.

Mevcut delil durumuna yargılamanın yapılıp sonunda verilecek karara göre sanıkların tutuklanıp tutuklanmayacağına karar verilmesi gerekirken, duruşmanın başında savunmalar dahi alınmadan sanıkların dosya oluşuna uygun olmayan gerekçelerle tutuklanmaları ve tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesinin doğru olmadığı,

Sanıkların Anayasa ve yasalara, ayrıca AHİM sözleşmesi ile korunan, doğal ve insani hakları olan adil yargılanma haklarını ortadan kaldırdığından, itirazların kabul edilmesine ve sanıkların serbest bırakılmasına karar verilmesi görüşünde olduğum için çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.”

Kaynak,internet

Blognot:Bu haberi gerçeğin peşinde yok edilen,tüketilen gazetecilere ithaf ediyorum... 

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..