Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '10

 
Kategori
Siyaset
 

Mümtaz-Er Türköne'nin korkuları

Mümtaz-Er Türköne'nin korkuları
 

Zaman Gazetesi yazarı Mümtaz-er Türköne, köşesinde geçen hafta “CHP'de umut var mı?” ve “Şiddetin piyasası” başlıklı iki yazı kaleme alarak, korkularını ortaya koyuyor. İlk yazısında CHP'yi eleştirmenin yanı sıra eski alışkanlıklarına dönüp, eski korkularını hatırlayarak sola, sosyal devlet uygulamalarına ve sosyalizme saldırmaktan geri durmuyor.

İlk yazısının başlığındaki soruyu “Maalesef yok” diyerek cevaplayıp, kestirip atıyor. Bu cümleden sonraki eleştirileri sosyal devlet uygulamalarına ve sosyalizme yöneliyor. Yıllardan beri ilk kez CHP, sosyal devlet uygulamalarından, ekonomiyi üretenlere teslim edeceğinden, refah devletinden bahsediyor ve Türköne’nin diline pelesenk oluyor. Şöyle yazıyor Türköne; “'Sosyal devlet'i kurmaktan bahseden bir CHP karşınıza çıkınca ne düşünürsünüz? Atama bekleyen on binlerce öğretmene dalkavukluk olsun diye söylenen 'Halkın iktidarında atanmayan öğretmen olmayacak' sözünü, öğretmen adayları da dahil ciddiye alacak biri çıkar mı? Ekonomiyi 'üretene teslim etmek' ne demek? Reel sektörü mü, işçileri mi kastediyor? Sovyetler Birliği'nin dağılmasından hâlâ haberi olmayan marjinal sola nisbetle, 70'li yılların Türkiye'sine özgü, Avrupa'da II. Dünya Savaşı sonrası Refah Devleti tezlerine uygun sosyal demokrasinin basmakalıp sloganları bunlar. Kısaca CHP'nin temel sıkıntısı hâlâ fikirsizlik.”

CHP’nin “sosyal devlet uygulamalarını” hatırlatması, “ekonomiyi üretenlere teslim edeceğini” dile getirmesi Türköne’yi rahatsız etmiş ve bu rahatsızlığını “CHP'nin temel sıkıntısı hâlâ fikirsizlik.” diyerek ortaya koymuş.

“Tarihin Sonu” tezinden sonra liberal yazarlarca “piyasa ekonomisi”ni kutsayan, çeşitli yöntemlerle devlet müdahalesinin olduğu ekonomileri tukaka ilan eden, emekten, katılımcılıktan, ezilenlerden, örgütlülükten yana olan her şeye hasmane bir şekilde yaklaşan bu emekçi düşmanı anlayış, solun en küçük bir kıpırdanışında hemen ortaya çıkarak saldırıya geçiyor.

Aslında, liberal yazarların bu pervasızca saldırısının temel nedeni dikensiz gül bahçesi istemeleri. Liberalizmin önüne ne çıkarsa yok etmeye, çürütmeye çalışıyorlar. Misyonları solu itibarsızlaştırmak.

Temel korkuları da, emekten yana kısmi de olsa başarı elde eden ekonomik uygulamalar ve emekten yana yaratılan değerler, dünyanın neresinde olursa olsun uykularını kaçırıyor. Kaldı ki CHP bu iddialarını hayata geçirecek örgütlenmelerden yoksun. CHP’nin ne sendikal tabanda, ne de halk içinde örgütsel bağları var. Seçimden seçime seferber olan bir seçmen kitlesi var ve bu kitleyle sosyal devlet, refah devleti ve üretenlerden yana bir ekonomik hayat kurması mümkün değil.

Mümtaz-er Türköne gibilerin asıl korkusu, sol-sosyalist fikriyatın ve uygulamaların bu topraklarda hayat bulması ihtimali. Yoksa CHP’den yola çıkarak, Sovyetler Birliği’ne ve marjinal sola kadar uzanabilir mi?

“Şiddetin piyasası” başlıklı ikinci yazısıyla da “ marjinal sol” olarak tanımladığı partilere yöneliyor ve sözünü ettiğim korkularını, çarpıtmalarını şu şekilde dile getiriyor.

“Taraf yazarları Roni Margulies'in Çanakkale'de, Nabi Yağcı’nın da, Bodrum'da arşılaştıkları yumurtalı protestoları, şiddet eylemleri olarak nitelendirmiş ve tıpkı ilk yazısındaki CHP’den sosyalist sola uzanarak gösterdiği yaratıcılığını, yumurtalı protestodan, şiddet eylemlerine kadar uzanarak yeniden tekrarlamış.Şöyle demiş sayın Türköne; “TKP, ÖDEP, EMEP ve Halk Evleri gibi örgütler, başlayan bu şiddet dalgasının arkasında yer alıyorlar…ÖDP Genel Başkanı, 'Fatsa'ya benzer örnekler yaratma'yı öneriyor. Halk Evleri Genel Başkanı ise 'öfke taşıyan her itirazın aynı yöne akması' gerektiğini söylüyor… Biraz Kemalizm, biraz Marksizm, biraz Ergenekonculuk ve darbecilik vs.

Bu sözlerden de anlaşılıyor ki, referandumda “2 Hayır Birden” kampanyası yürüten ÖDP, EMEP, TKP ve Halkevleri doğru bir iş yapmış. Yaptıkları bu işbirliği ve devam eden yumurtalı protestolar, liberal kalemlerce korkuyla karşılandı. Bu masumane protestolar şiddet eylemleri olarak adlandırılmanın yanısıra, Ergenekonculuktan ve darbeciliği kadar götürülebildi.

Aslında liberal kalemler, sosyalist solun yürüteceği mücadelenin yönünü ve yöntemini farkına varmadan gösterdiler. Sosyalist solun yapacağı iş bu yolda kararlı bir şekilde yürümekten ibaret.

 
Toplam blog
: 223
: 700
Kayıt tarihi
: 04.01.08
 
 

Gaziantep' te öğretmen olarak görev yapmaktayım. Son olarak Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ..