- Kategori
- Deneme
Muş'a kışı giydirin benim içim ısınsın

Şehir çok saf ve masum şimdi. Yine bir kılıf bulmuş kendine, senenin ilk karı yerleşmiş yine şehre. Tüm çirkeflikler kapanmış, i nsanları çekilmiş evlerine. Ortalıkta konuşmuyorlar artık. Evlerinde yanan ocağın başında söndürüyorlar şimdilerde başka ocakları. Küreği sokup ocağa ateşi körüklüyorlar, körükledikleri ateşi başında oturup burunlarını sokup başka hayatlara yüreklerdeki ateşleri körüklüyorlar bir yandan da. Bir avuç çekirdek alıp ellerine çıt çıt çıtlarken bir avuç değeri bile olmayan muhabbetlerle kimlerin kalplerini kırıyorlar çıt çıt diye çekirdek misali görmüyoruz şu an en azından.
Şehir temiz şimdi, saf, kar altında her şey, bembeyaz. Sırf bu yüzden belki kar çok yakışıyor bu şehre. Kuru kupkuru dallar bile beyazlara bürünmüş, yeni gelin gibi salınıyor. Şehir susmuş, kalemimden başka bir şey konuşmuyor. Kaldırımlar şahit değil artık hiçbir şeye. Sabaha kadar suskun onlar da, bembeyaz, pürüzsüz. Havada bulut yok! Muş türküsünün yazılmış olduğu anlardan biri tekerrürde sanki. Gökyüzü güneşliğin ardından turuncu görünen bir fon yapmış irili ufaklı rastgele konuşlanmış ama aynı zamanda bir tabloda bütünlük oluşturacak kadar planlı evlere. Elektrik telleri bile paralel uzanıyor caddeye gözünün alabildiğine, bu güzel tablonun ihtişamını bozmak istemiyormuş gibi. Uzakta bir minere belli belirsiz. O beyaz değil işte, saklayacak bir şeyi yokmuş gibi. Gökyüzü çökmüş üstüne. Ama var işte, orda dikkatli bakınca görünüyor ufukta insana güven verircesine. Gel gelelim evlere… ilkokulda çizdiğim resimlerdeki gibi üçgen beyaz çatılı evlere… içinde yanan ocakları, sıradan hayatları, pencerelerinden dışarı umutla değil şükürle bakan gözleri barındıran onlara sahip çıkan evlere! Kendi küçük ama içinde barındırdığı hayatlar kocaman, hikayeleri koskocaman evlere… Şimdi hepiniz bembeyazsınız. Saf, temiz ve kusursuz, masum! Ama yarın içinizden bazılarından çıkanlar yürüyüp bembeyaz yollarda kimbilir ne izler bırakacaklar şehirde. Yarın kimilerinizden çıkanlar kirletecekler bu saf, bembeyaz şehri. Ağzınızdan çıkan dedikodular karışacak havaya soluyacağız o kirlettiğiniz havayı! salgın bir hastalık gibi çabucak yayılacak bu şehre ipe sapa gelmez en ufak bir söz bile.bu güzel masum şehri soğuk kılan yağan kar, uzun süren kış değil aslında göreceğiz bir daha.yarın yollarda ayak izleri… Ve birileri de onların açtığı yoldan yürüyecekler, sorgusuzca, ne yazık! Aynı ayak izlerine basa basa gidecekler hep olduğu gibi, her kış olduğu gibi. Kar yağacak tatlı tatlı ama insanlar elleri ceplerinde, başları önlerinde, gözleri kısık kısık birinin açtığı yoldan yürüyerek kaçacaklar, kendi yollarını açma cesaretini göstermeden. Görmeyecekler ezdikleri, basıp geçtikleri o bembeyaz karın güzelliğini. ben yüreğimde hissedeceğim ama ezdiklerinin hışırtısını. Kim bilir kendi yollarını açarken paçaları ıslanır ve anneleri kızar belkide! Ya da dışlanırlar, konu olurlar dedikodulara, meze olurlar ocak başı sohbetlerine çıt çıt çıt… Belki de sırf bu yüzdendir tek tip ayak izi olması bu şehirde! Farklı yollara tahamüllüsüzlüğüm bizi öncekilerin yoluna sevk etti yıllardır belkide. Bata çıka yürüdük, battık battık battık o bizden önceki ayak izlerine basarken! Hep kolayına kaçtık, ıslanmayalaım diye dışlanmayalım diye göz yumduk. Ama yanlış yaptık!
İşte ben bu yüzden en çok kışı seviyorum bu şehirde. Bu şehre kar gerçekten yakışıyor bence. Yılın ilk karı, el değmemiş ilk karı her sene sarıp sarmalıyor şehrimi. Sahip çıkıyor adete ona, gizliyor kusurlarını. Muş'a kışı giydirin, ben kahvemi alıp bakayım penceremden içim ısınsın bu manzarada. Görmeyeyim gözümün gördüğünden başkasını, duymayayım!
Ama her geçen sene daha geç ve az yağmaya başlar oldu muşa kar. Ne dersiniz saklayacakları mı azaldı yoksa o bile küstü, darıldı, gizlemekten sıkıldı mı şehrim insanlarının yaptıkarını?