Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

21 Nisan '21

 
Kategori
Sağlık
 

Müslüman'ın Müslisi

MÜSLİ BİZE EL BİR KELİME, BİZDEKİ KARŞILIĞI EZME VEYA LAPA OLUYOR VE TÜRKÇE İSMİYLE PEK BEĞENİLMİYOR. BELKİ BU YÜZDEN RAĞBET GÖRMÜYOR.

Bir süredir diş ağrıları çekiyordum yine. Doktora gitmekte istemiyordum bu süreçte. Anam babam usulü uygulamalar yaparak ağrımı hafifletmeye çalışıyordum. Ağrı sebebiyle sıcak soğuk bir ürün tüketemiyordum. En sevdiğim yemeği bile yiyemiyordum. Bari sütle karıştırılmış yulaf yiyeyim dedim. Sağlık uğruna diye başladım. Damağıma bu tadı alıştırdım. Güzel memleketimin güzel şehirlerinden birinde bulunan bir gıda fabrikasında üretilen yulaflı müsli tüketmeye başladım. İçinden dişimi zonklatıcı sert saman çöpleri ve arpa kılçıkları çıkıyordu.

Çocuklardan biri dedi ki, filan markanın müslisini alalım hem onun içinde meyve parçacıkları, öğütülmüş fındık falan da var. Tamam dedim. Beş lira fazlasına ondan almaya başladım. İçini açıp tabağa döküyorum, gördüklerime sinirleniyorum. Tüm paketin içinde yarımın yarısının yarısı kadar bir kayısının incecik kıyılmış hali, bir küçücük fındığın incecik öğütülmüş vaziyeti ve birkaç tane ufacık sarı kupkuru üzümler.

Neredeyse yulafı sade olanıyla aynı, yani altın tozu falan serpmemişler içine, toplasam bir çay kaşığını doldurmayacak kadar renk veren çerez parçacıkları serpmişler, karıştırmışlar sade olanından beş lira fazlasına satıyorlar. Baktılar çocuklar, söylenip duruyorum. Ne biçim kandırmaca bu, demelerim yumuşak kalıyor. O derece öfkelendim. Tansiyonum 15 şi aştı.

Yine çocuklarımdan biri “Anne sinirlenme tansiyonun 20 lere fırlayacak. Sakin ol biraz, sana internetten glütensiz yulaf getirtelim” dedi. Bir iki güvenilir siteye baktılar. Fiyatı pahalıydı. İtiraz ettim. Buna rağmen itirazlarımı geçersiz sayıp bana internetten bir düzine glütensiz yulaf getirttiler.

Finlandiya nerededir, inanın haritaya bakmadan yerini söyleyemem. Bana internetten gelen müsli ithaldi. Ta Finlandiya’dan yola çıkıp benim evime gönderilmişti. 40 yıl önce bunu deseler dünyada inanmazdım. Fakat şunu söyleyebilirim. Adamlar tertemiz yapıp ambalajlamışlar. İçinden ne bir çöp çıkıyor ne bir diken. Tertemiz, gözü kapalı ye, o derece.

Bu yulaf sağlığa çok yararlı, lakin emeklinin bütçesine göre hayli pahalı. Badem sütüyle falan karıştırınca bir öğün beş yıldızlı otelin restoranında yemek yemiş gibi oluyor. Çocuklara yük olma kaygısına kapıldım. Onlara Finlandiya Müslisini de beğenmediğimi söyledim. Dilim yalana alışık değil, lakin çocuklarımın da kazandıklarını benim uğruma Finlandiya’ya göndermelerine de gönlüm razı değil. Her kaşıkta yüzümü ekşitip durdum. Bu şekil çok beğendiğimi belli etmemeye gayret ettim.

Kendi gelirim nispetinde sade yulafa ve paket süte döndüm. Bu arada geçte olsa akıl ettim. Müsli işini de aldığım paketlenmiş yerli yulafımızın içine evden kendim üzerine badem, kuru üzüm, incir falan robottan geçirip koydum. Çok şahane zengin içerikli bir Müsliye dönüştürdüm. Fakat damak tadım Finlandiya yulafını isteyip durur. Emekli maşımı aldığım ilk gün iki pakette olsa internetten getirtiyorum. Yemesi keyifli, lezzeti nefis… Ey güzel yurdumun insanı!  Siz yapın böyle titiz çalışmayı, paramız ithale gitmesin, savurmaya çok meraklı değiliz. Dışarıdan geleni yemeğe özenmeyiz, lakin sağlığımızı da sokaktan bulmuş değiliz.

Hani bir Alman iş adamı ne demiş. “Ben ucuz mal alacak kadar zengin değilim “demiş. Ben de bizden kılçıklı arpa alacak kadar at değilim yani, üstelik ucuz da değil, 400 gramı 11.50 Tl. Neresi ucuz? Çocukluğumuzda bir heybe dolusu 100 kuruştu. Genelde at yiyeceği olarak bilinirdi, ama bazı fırınlar fakir ekmeği diye yapar ucuza satarlardı. Şehre ürün satmaya gelen o vaktin köylüleri yulaf ekmeğini alır, beyaz undan yapılma buğday ekmeğinin arasına sarar, katık yapar yerlerdi. Hey gidi günler, o zamanlar fukaranın çok olduğu devirlerdi.

Finlandiya’dan gelen internetten aldığımız ithal yulafın 500 gramı 35 lira, hayli pahalı, ama glütensiz ve hilesiz. İçinden ufacık bir saman çöpü bile çıkmıyor. Adamlar yapmışlar hani. Üstat Necip Fazıl ne demiş, “İşleri dinimiz gibi, dinleri işimiz gibi” gerçekten Müslümanın yapması gibi iş yapmışlar adamlar, helal olsun…

Ayfer AYTAÇ

ayferaytac.com

 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..