Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Haziran '14

 
Kategori
Siyaset
 

Musul-Diyarbakır Hattı

Musul-Diyarbakır Hattı
 

        Türkiye'nin coğrafi konumu ve tarihsel geçmişi ile günümüz reel Politikaları artık hepimizin bildiği gibi iç içe değerlendirilmektedir.

        Bilinen deyimle "Köprü" olan Anadolu ise her bakımdan köprü görevini sürdürmektedir. Ancak bu köprüyü üzerinden geçilip gidilen bir köprü olarak değil insan vücüdunu oluşturan hücrelerin DNA sın daki "Zincir"e benzetmek daha doğru olur. Gerekçesi de çok açıktır.Bu coğrafya, her türlü kültürün binlerce yıldır birbirini yok ederek yeni bir hayat formunda yaşamaya devam ettiği bir akışkanlık göstermektedir. Bazen hangi davranışın hangi kültürden geldiğini tespit etmek için mikroskoplarla araştırılması gerekir. Yine de kesin sonuca ulaşılamaz.

        Bütün bu yazdıklarım sizi kastımın ne olduğu konusunda biraz yönlendirmek gibi gürünse de, hayır!ben Anadolu karma bir kültür bir kardeşlik yuvası, barış adası vs diye düşünmüyorum. Hatta tam tersine düşünmekteyim.

        Tüm bu kültürel, Sosyal birlikte yaşamanın yarattığı ekonomik biraradalıklara rağmen son 200 yıldaki gelişmeler bu coğrafyada tek bir kültürü öne çıkarmıştır. Türk kültürü.

        Peki neden böyle düşünüyorum? Açıklayayım;

        ilk olarak 1789 sonrası gelişen milliyetçilik duygusu ile 1829/30 da Yunanistan kurulmuş ve önemli miktarda Rum /Yunan nüfus imparatorluğun dışında kalmıştır. Daha önceki 400 yılda da zaten hakim olan millet kültürü  olarak Türk kültürü, tabii ki karşılıklı etkileşimle birlikte, Yunan kültürünü etkilemiştir.

Hemen sonra Balkanlardaki kopmalar en son olarak da Ermeni Tehciri ve 1924 den sonraki mübadele ile Anadolu'da Türk kültürü yalnız başına kalmaya başlamıştır.

      Yine 1876-77 Rus Savaşı ve 1911/12 Balkan Savaşları ve tabii 1.Dünya Savaşı ve kurtuluş savaşından sonraki mübadele ile de  Anadolu yoğun bir Türk/Müslüman geri dönüş akımıyla karşı karşıya kaldı.

      1927 de yapılan Nüfus sayımına göre; 13 Milyon Nüfusun yaklaşık 300.000 i Gayri Müslim, 1 milyon 150.000 kürt 600.000 Arap 200.000 kadar da Çerkez ve Gürcü vardı. Yani 11 Milyon Türk yaşamaktaydı.

       Bütün bunlara ek olarak da Balkanlarda ve Orta Doğuda İmparatorluk bakiyesi Türk nüfus yaşamaktaydı. Kısacası Anadolu hiç olmadığı kadar Türkleşmişti.

      Aradan geçen 100 yılda doğurganlık oranı Doğuda daha fazla olmasına rağmen yüzde 2 lik bir etki ancak yapmış olduğunu da görmekteyiz. Tabii bu oranın olmasına Doğuda  çocuk ölümlerinin daha fazla olması, Sağlık şartlarının ve kurumlarının durumu, evlilikler nedeniyle asimile olmak vs gibi çok neden sayılabilir.

         Osmanlı zamanında Musul yalnızca bugünkü Musul şehri değildir. Musul, Kerkük, Erbil, Süleymaniye, Tuzhurmatu  bölgesi tek olarak Musul Vilayeti olarak adlandırılıyordu. Musul, Türk, Arap ve kürt nüfusun yaşadığı bir yerdi.

        İngiliz politikalarına hiç girmeden şunu belirtmeliyim ki Musul ne yaparlarsa yapsınlar hakim rengi Türk olan bir Vilayettir.

       Son yıllarda ise ABD ve Peşmerge elele vererek Musul'u Kürtleştirme çabasındaydılar.

       Diyarbakır ise Tarihsel olarak hiç bir zaman kürdistan olmamasına rağmen Cumhuriyet döneminde ve tabii son 35 yıllık süreçte nispeten nüfus olarak daha çok kürtlerin yaşadığı bir şehir haline geldi. 12 yıllık hükümetin Milliyetçi Politikalara uzak kalıp daha çok din kardeşliği zemini ise ancak ayrılıkçı kürtlerin işine yaradı.

       İşte bu nedenle Türk milletin sinir uçlarına dokunan bir söylem dillendirilebilmektedir. Burası "kürdistan'dır" söylemi hem tarihsel olarak yanlış hem de kabul edilmesi mümkün olmayan bir söylemdir.

       Ancak hem Musul hem de Diyarbakır birbirinden  ayrı düşünülemez coğrafyalardır. 1.Dünya Savaşı sonunda zorla ayırılmışlardır. Bu nedenle Türkiye Diyarbakır'ı elden çıkarmamak için Musul politikası belirlemek zorundadır. Ancak maalesef bölge ilk çağlardan bu yana " kan yuvasıdır". Barış içerisinde yaşadığı yüzyıllar Selçuklu-Osmanlı Türk Devletlerinin hakimiyetinde olduğu yıllardır. 1920 lerin başından buyana da  maalesef yine kan gölüne dönmüştür.

      Kaçınılmaz olan şey çok açıktır; Türkiye kendi iç barışını da Bölge istikrarını da sağlamak için asla Son olmayacak ama belki yine yüzyıllar sürecek bir Barış için stratejisin oluşturmalı ve o savaşı vermelidir.

       Musul yoksa Diyarbakır'ın varlığı Sanaldır!  Misak-Milli en doğru tespittir. Bu Misak gerçekleştirilmek zorundadır. En azından bizim Kürtlerimiz bu idealin kendileri ve bölge için en doğrusu olduğuna inandırılmalıdır. Zorla değil! Akılla!

 
Toplam blog
: 30
: 168
Kayıt tarihi
: 09.01.13
 
 

1986 mülkiye, uluslararası ılıskıler bölümü mezunu. Yazar, sanayici. ..