Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '08

 
Kategori
Sosyoloji
 

Mutluluklar başka bahara..

Mutluluklar başka bahara..
 

Akşam vakti sardı yine hüzünler...

Ruhum yangın yeri ...

Elektriklerin gitmesiyle, ruhum da çocukluğumun, unutulmaya yüz tutmuş , tozlu sayfalarına götürdü beni...

Hayatlarımızı ışık hızında yaşadığımız bu yüzyıl da, derin bir nefes almama sebep oldu, kendimi yorgun ve bitap hissettim bir an...

Çok sık kesilirdi elektrikler çocukluğumda hatta üniversite okuduğum yıllar da. Ödevlerimizi mum ışığında yapar, yemeğimizi mum ışığında yerdik. Tüm aile bir arada olurdu. Karanlıklara, yoksulluklara rağmen yüreklerimiz, beyinlerimiz aydınlıktı...

Karanlığın verdiği huzur, yavaşlık, dinginlik vardı, her şeye sahip olduğumuz ve bu yüz yıl bulamadığımız...

Aydınlıktı minik yüreklerimiz, karanlıklara rağmen. Belki dünyadan bir haberdik. Belki bu kadar lüks, bu kadar teknoloji yoktu. Yoksuldu insanlar ama mutluydu, mutluyduk...

Teslim ettik, sattık saflığımızı, ruhlarımızı, mutluluklarımızı üç kuruşa, hırslarımıza...

Her odaya bir televizyon ile kaybettik birbirimizi, benliklerimizi, değerlerimizi. Kocaman bir bütündük. Parçalandı, tarumar oldu hayatlarımız...

Hiç unutmuyorum; radyoda temsiller olurdu. Arkası yarınlar...

Tok sesli bir adam anlatırdı. Büyük bir heyecanla dinler, kendimizden geçerdik. Göremez, sesini duyar, kafamızda canlandırırdık anlattıklarını. Her gün en heyecanlı yerinde bırakır ve ‘’arkası yarın’’derdi...

İlk siyah beyaz televizyonun eve gelişini bile dün gibi anımsarım.

Ekonomik durumumuz kötü değildi ama babam gece çalışırdı ve pek meraklıda değildi eve bir şey alsın, getirsin. Rahmetli dedem

Bir gün iki siyah-beyaz televizyon alıp gelmiş. Biri kendilerine, biri bize. Ne kadar mutlu olmuştuk, sanki dünyalar bizim olmuştu.

Artık bizimde bir televizyonumuz vardı...

Daha sonraları renklileri çıktı. Mahallede sadece ‘’Mehmet Amca’’da vardı. Tüm mahalle her akşam onlarda toplanırdı. Kapı ağzına kadar dolardı evleri. Büyük bir heyecanla izlerdik, zamanın dizilerini. Hatta zaman zaman kendimden geçer, bir filmde; katil, adamı öldürmek için geldiğinde, telvizyonun arkasına eğilir ve ‘’çabuk kaç, katil arkanda’’derdik. O adamların o küçücük kutuya nasıl sığdığını aklımız almazdı...

Her istediğimizi alamasakta, görüyoruz teknolojinin, tüketimin geldiği noktayı.

Peşin peşin tüketiyoruz hayatlarımızı. Yaşamadan borçlanıyoruz gelecek günlerimizi. Peşin, peşin tüketiyoruz hayatlarımızı.

Üç kuruşa sattık ruhlarımızı...

Bundan sonra istesekte giden mutluluklar, hayatlar, keyifli anlar gelmez geri.

Mutluluklar başka baharlara..

 
Toplam blog
: 147
: 1030
Kayıt tarihi
: 01.07.07
 
 

14/02/1973 İstanbul doğumluyum.İstanbul Üniversitesi Turizm İşletme mezunuyum.İngiltere ye gittiğim ..