- Kategori
- Kitap
Muz Sesleri

Ece Temelkuran, kalplerin yağmalandığı yerden anlatıyor hikâyesini; Ortadoğu’dan. Bizden alıp döküntülerini iade ettikleri hikâyelerimizi geri almak için… Aşklarımızı, acılarımızı, haysiyetimizi… Yağmalandıkça kapattığın kalbini aç şimdi. Çünkü bu senin hikâyen. Sen de Ortadoğulusun!
İlk kez aşk romanı yazan Temelkuran, aşkın bir iç savaş olduğuna inanıyor ve bu yüzden kitabı Beyrut'ta yazdığını söyledi. Ece Temelkuran, “Muz Sesleri”ni Beyrut?ta dokuz ay yaşayarak yazdığını bu Beyrutu seçmesinin nedenini ise kitabının arka kapağında yazdığı gibi aşkın aslında bir iç savaş olduğuna inanmasından kaynaklandığını anlattı.
Temelkuran, Hürriyet’te Gülden Aydın’a verdiği röportajda Beyrut’ta 2009 ocak ayından Ağustos ayına kadar kaldığını ve bu arada Arapça öğrendiğini belirterek, Roman bittiğinde Beyrut’tan ayrılmak istemediğini kaydetti.
Roman’ın Beyrut?taki aşkla sınırlı olmadığını, Oxford ve Paris'te Dünya’ya, insanlara değen iki buçuk aşkın öyküsü olduğunu anlatan Ece Temelkuran,”Daha da önemlisi, insanları alıp tersine çeviren aşk hikâyeleri” dedi.
Bir soru üzerine yoksulların aşkını yazmak zorluğuna değinen Gazeteci Yazar Temelkuran, “Bu kitapta bir bölüm var, Bisküvi ve Lokum, diye, kendime hayret ettim. İnsanlar seksi, aşkı konuşmayı çok önemsiyorlar. Gerçekten önemseselerdi, daha incelikli bir hayatımız olurdu. Hissettiğim inceliği yazmak istedim ve sanırım yazdığım en güzel şey oldu” diye konuştu.
“Muz Sesleri”nde, yoksullarla zenginlerin ilişkisini çok gizli anlattığını ifade eden Temelkuran, zenginler yoksulların nesinden nefret edilyor sorusunu ise şöyle yanıtladı:
Doktor Hamza diyor ya?Zenginler kendilerine hizmet edenlere üniforma giydirirler çünkü köle olduklarını görmek istemezler? Yoksullar kendi giysileriyle olamıyorlar çalıştıkları yerlerde..”
Temelkuran, Dünya’da aşkın olduğu yerde politika yoktur zannedilmemesi gerektiğine dikkati çekerek bu konudaki düşüncelerini şöyle özetledi:
“Hem benim hem de politik zamanlarda aşk, yaşayanların kalbini kırıyor. Oysa politika seksidir. Hatta en seksi şeydir. Politika konuşmak, insanların birbirini başka bir hayata davet ettiği bir yerde bulunmaktır. Aşk da bir insanı başka bir hayata davet etmektir. Romanda Dr. Hamza? Bir insan bir insanda başka bir hayatın kapısını görünce âşık olur? diyor.”
Türkiye’de 1980?den beri politikanın giderek yasaklanan, ucuzlatılan ve insanların hayatından çıkarılmak için uğraşılan bir şey haline geldiğine dikkati çeken Ece Temelkuran şunları söyledi:
“Gençlere bakıyorum. Politik hayatları yok. Aşkları da. Politika konuşmadıkları için düşünemiyor, düşünemedikleri için cümle kuramıyorlar. Cümle kuramayan aşktan nasıl bahseder ki? Zannediyorlar ki politikanın hayatın dışına çıkması insanları rahatlatacak, hafifletecek, daha neşeli yapacak. İnsan sanılanın aksine kendini feda edince mutlu olur. Kalabalığın içinde eriyince, aynı şeye inanmış insanlarla tartışırken mutlu olur. Şimdi sanki herkes tek başına mutlu olur gibi bir inanç var. Oysa en büyük trajedi, tek başına düşünmektir. Tek başına düşünen âşık olamaz, daha mutsuz olur.”
Temelkuran, politikaya, dünyaya, hayata değmeyen bir aşkın var olamayacağını ve olmaması da gerektiğini belirterek aşkı bir iç savaş olarak tanımladı ve Beyrut?u seçmemin nedenin de bu olduğunu vurguladı. İçinde yıkıntının, döküntünün, yaranın, savaşın olduğu bir aşk hikayesi anlatmak istediğinin altını çizen Ece Temelkuran,”James Joyc'un Turnike öyküsünde, bir erkek gelip kadını sessiz sakin hayatından dışarı çıkarmak ister. Kadın tam gidecekken turnikede takılı kalır. Aşk, o turnikeyi parçalayan şey. Geri kalan hiçbir şey aşk değildir zaten. Ben de turnikeyi parçalayan bir aşk yazmak istedim. Yazdığımı da düşünüyorum şimdi bakınca” dedi.