Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '12

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Müzik insan ahlakını arındıran kutsal bir ilimdir. İ. Dede Efendi

Müzik insan ahlakını arındıran kutsal bir ilimdir.  İ. Dede Efendi
 

müzik


Kelimelerle anlatılamayan duygu ve düşüncelerin seslerle anlatılması sanatıdır.

Müzik; duygu, düşünce, izlenim ve tasarımları ve başka gerçeklerin de katkısıyla belli durum, olgu ve olayları, belli bir amaç ve yöntemle, belirli bir güzellik anlayışına göre birleştirerek, biçimlendirilmiş seslerle işleyerek anlatan estetik bir bütündür.

Herkesin anlaya bildiği ve anlayabileceği yegane dildir.

*

Düz biçimde konuşarak söylenebilecek bir şeyin değişik ses dalgaları ile söylenmesinden niçin hoşlanırız?

Müzik niçin keyif veya tam aksi hüzün duygusu verebiliyor?

*

Doğu müziğinde yukarıda belirtilen matematik dizilerdeki perdelerin arasında karışık gezinilme, Afrika'da baş döndürücü ritimler, Avrupa'da ise notaların ideal düzeni öne çıkar.

Müzik için neler söylemişler:

Müzik İnsanların Evrensel Dilidir...

Longfellow
Müzik Öyle Bir Denizdir ki, Ben Paçaları Sıvadım Hala İçine Giremedim...

Dede Efendi

Müzik; Bir Sıra Hoş Duyguları Seslerle Anlatma Sanatıdır...

Kant
Müzik; Sesleri Kulağa Hoş Gelecek Biçimde Düzenleme Sanatıdır.

J.Rausseau
 Müzik Bir Başka Seyyaredir...

Daudet
 Müziği Gençliğinde Öğrenen Filozofiyi Daha İyi Anlar...

Eflatun
 Müzik; Felsefenin En Yüksek Noktasıdır...

Sokrates
 Evrensel bir dildir ki, hayatın tüm duygularını uyumlu bir biçimde anlatır.

Madam Cottin
 Müziğin olduğu yerde kötülük barınamaz. 

Cervantes
 Doğrusunu söylemek gerekirse, müzik meleklerin dilidir.

Caryle
 Çocuklarınıza mutlaka müzik ve matematik öğretiniz.

Eflatun
 Bence eğitim, müzikle başlamalıdır. Ritm öğesi insana düzen ve ölçülülük, ezgi öğesi
 de yiğitlik, sevgi ve dostluk duyguları verir. 

Eflatun
 Müzik; gökle yer arasındaki her varlığı hiç kimsenin düşünemeyeceği bir kudrette
 sarsar.
 W.Shakespeare

Müziğin estetik duyguların gelişmesine yardım etmesinden başka, ahlaki kuvvet ve
 etkisi o kadar büyüktür ki, onu halk kitlelerinin anlayıp yararlanabilecekleri biçime
 sokmak zorundayız.

Dr.Karl Jansen
 İnsanların yetişmesinde en büyük etken müziktir.

Konfiçyus
 Bütün büyük dehaların sevdiği bu ilahi sanat, belki bize vadedilmiş olan Cennette
 tekrar bulunması için temenni olunan yegâne sanattır.

Francois Bazin
 Müzik dünyaya hükmeder. 

Martin Luther
 Müzik, insanın bir zaman duymuş olduğu bir duyguyu kendisinde canlandırdıktan
 sonra, başkalarının da duyabilmesi için sesler aracılığı ile onlara aktarmasıdır.
 Tolstoy

Sözcükerle anlatılması olanaksız duygu ve coşkuları; sezdirecek, duyurulacak
 biçimde düzenlenmiş sesler aracılığıyla başka gruplara yansıtma sanatıdır.
 A. A. Saygun
 Müzik; insan duygularını ve olayları, bir amaç için ve bir düşünce çerçevesi içinde
 seslerle anlatan güzel bir sanattır. 

K. İlerici
 Müzik; insanda yaratma, biçimlendirme ve anlatma güdülerinin tınıdan(seslerden)
 örülmüş bir bütünüdür. 

E. Okyay
 Müzik sözcüğü, seslerden oluşan bilim ya da sanatı anlatır. O,kuralların doğruluğu
 ölçüsünde bilim, bu kuralların gerçekleştiği ölçüde sanattır.

Marpurg
 Ama biz müziğin ancak gereksinim duyduğumuz kadarını kullanıyoruz.”

Edward Elgar
  Müzik; Esrarengizliğin içinde yaşayabileceğimiz en güzel deneyimdir.
 Albert Einstein
 Müzik kulağın gözüdür.”

(Thomas Draxe 1618)(alıntı)

 

*

Şarkılar bizi bizden alır, istediği yere taşır.

Şarkılar kalbimizi sızlatır, bazen heyecanlandırır,

Bazen ağlatır. Eski bir sevgili onunla hatırlanır.

Eski bir duygu müziğin notalarında gelir,

Bir bayram, bir şehir, bir arkadaş!

Müzikle yadedilir.

Bazen yorgunluğu atmaktır, bazende yorgun olmaktır.

Bazen dans etmektir, bazen ney üfelemektir.

Müzik gıdadır. Müzik şanstır.

Müzik adrenelindir. Müzik ilahtır,

Müzik ibadettir. Müzik hediyedir…

Müzik yazı yazmaktır, şiir okumaktır.

Müzik güzel olan her şeydir…

 

Nazan şara Şatana

 

Biran müziksiz bir hayat düşünsenize! Müzik yok… Orkestra ile şişman kadın susmuş. Şişman kadın susmadan şarkı bitmez denilir ya bitmiş! Müzik yok. Derin bir sessizlik. Görüyorsunuz, yavan… Aşkınızla, aşk halindesiniz, sihirsiz… Çocuğunuza nini söyleyemiyorsunuz, iyiki doğdun bile diyemiyorsun, şarkı yok! Sesi güzel – çirkin farketmez, ses yok, müzik yok… Şarkılardan falda tutamıyorsunuz, ne garip, aşkınızın şarkısıda yok… Kalbinizi gümbürleten, ayrılıkların acısını yaşatan, aşkınızın doruğunda gezdiren, özlenen ve özleten yok!

Çünkü – Müzik yok…

Yok – Yok bu kabus…

Bence müzik var…

Müzik aslında ses dalgalarının, belirli kurallar içinde bir düzene sokulmasıdır.

Bilindiği gibi, ses dalgalar halinde yayılır. Bir saniye içindeki dalga sayısı sesin karakterini tespit eder.  Saniyede 260 dalga yapan, yani titreşen ses 'Do' notasıdır.


Bu şekilde 7 temel nota oluşur. Do-Re-Mi-Fa-Sol-La-Si.

Son notadan sonra, Do'nün titreşim sayısının bir katı kadar titreşimde daha ince bir Do gelir ki, bu iki Do arasına bir oktav denir. İşte bu oktav, gam, akort denilen matematiksel diziler, bir çeşit dizilerek müzik oluşturulur.  Ancak tüm bunlar bize, bu matematiksel diziden bihaber, Afrika yerlilerinin, dağ başındaki çobanın enfes müziğini açıklayamaz. 
 Aslında kültürün müzik ve bundan alınan zevk üzerinde doğrudan ilgisi vardır.

Müzik ve dil yetenekleri birçok yönden birbirine benzemektedir.

Bilimciler insanların müzik yeteneği kazanmalarının, konuşmaya başlamaları ile aynı zamanlara denk düştüğünü ileri sürüyorlar.

Konuşma yeteneği şüphesiz daha iyi bir iletişim veyaşama şansı avantajını getirmiştir ama müziğin hangi ihtiyacı karşıladığı hala meçhul.
 Bebekler anlamlı kelimelere benzer sesler çıkarmaya başlarken aynı zamanda şarkı söyler gibi mırıldanmaya da başlarlar. Uzun ve karışık cümleler kurmayı becerdikçe, daha uzun ve karışık şarkıları söyleme yetenekleri de artar.

Ancak beynin konuşmaya kumanda eden kısmında hasar olan hastaların konuşamamala-rına rağmen müzik yeteneklerinin devam ettiği de görülmüştür. Son zamanlarda, beynimizde müziği algılayan bir alıcı bulunabileceği tezi ileri sürülmektedir.

Eğer bir gün bu alıcı bulunsa bile, bunun niçin beynimize konulduğunun sebebi yine anlaşıla-mayacaktır.
 Öğretilme yoluyla bir çeşit dans yapabilen veya dans olarak algılanamayacak hareketleri olan canlıları saymazsak, doğada müzik ve ritim duygusu sadece insanda vardır. Bu özelliğin nedeni ise hala tam olarak açıklanamıyor...(alıntı)

&

Müziken genel tanımı ile sesin biçim ve anlamlı titreşimler kazanmış hâlidir. Başka bir deyiş ile de müzik, sesin ve sessizliğin belirli bir zaman aralığında ifade edildiği sanatsalbir formdur. Biçim ve titreşim içeren bir sesoluşumunun müzik olarak kabul görmesi için dinleyende duygulara yönelik etkileşim yapması da beklenmektedir. Tarihsel dönem, bölge, kültür ve kişisel beğenilere bağımlı olarak ele aldığında müzik teriminin tanımı önemli farklılık gösterebilmektedir. Özellikle 20. yüzyılçağdaş Batı müziğindeortaya çıkan çok farklı müzik akımları, ortak bir tanımı büyük ölçüde zorlaştırmaktadır. Bunun ötesinde, gittikçe daha fazla insanın erişme olanağı bulduğu farklı kültürlere ait yerel müzikler de bu tanımlama zorluğunu arttırmaktadır.

Tüm bu sebeplerden dolayı, müziğin tek bir tanımla açıklanması yerine farklı açılardan (sosyolojik, psikolojik, akustik, politikvb.) yapılan birden fazla tanımla açıklanması yaygınlık kazanmıştır. Bir sosyoloğun müziğe olan yaklaşımıyla, bir akustikfizikçinin yaklaşımı arasında gerek tanım, gerek metodolojikolarak büyük farklılık vardır. Tüm bu yaklaşımlar müzikologlarve müzik teorisyenleritarafından araştırılır ve değerlendirilir.

Temel olarak dört ana unsurdan oluşur: Diklik, bir sesin ne kadar 'tiz' ya da 'pes' olduğunu ifade eder. Örneğin her notaismi (Do, re, mi) farklı bir dikliğe sahiptir. Aynı notaisimleri de hangi oktavdabulunduklarına bağlı olarak farklı diklikleri hangi edebilirler. Akustikolarak birimi frekanstır.

Yoğunluk, bir sesin gürlüğünü ifade eder. Müzikte nüans olarak da kullanılır (forte, piano, fortessimo vb). Akustik olarak birimi desibeldir. Süre, bir sesin ne kadar sürdüğünü ifade eder. Müzikte ikinin katları biçiminde ifade edilir (birlik, ikilik, dörtlük, sekizlik) ancak nota değerlerinin yanlarına konan noktalar sürenin kendi değerinin yarısı kadar daha uzamasını sağlar. Tını, bir sesin rengini ifade eder. Örneğin aynı oktavda aynı notayı aynı yoğunlukta ve aynı uzunlukta çalan bir kemanla bir flüt arasındaki fark tını farkıdır. Dört özellik içinde en karmaşık olan özellik budur. Akustik olarak tını, sesin doğuşkan(harmonik) yapısına bağlı olarak değişir. Müzik konusunda en büyük sıkıntı, müziğin bilimsel yönleriyle yeteri kadar tanıtılamamasıdır. İnsanların günlük hayatta bile sürekli iç içe oldukları bu olguya bilimsel yaklaşmak faydalı olabilir. Müziğin tanımıyla ilgili şu görüşler vardır:

Müzik dil ve ırk farketmeksizin direk olarak duygulara hitap eden etki eden bir sanat dalıdır... Eski Yunan Felsefesinde müziğin etkisi yoğun olarak görülür. Nitekim; Musiki-musika-muzika-müzik kelimeleri Yunanca kökenlidir. Yunan alfabesinde m-o-u-s-a harfleriyle yazılan ve musa diye okunan peri anlamındaki kelimenin sonuna gelen –ike veya –ika takısı, o kelimeye konuşulan dil anlamını kazandırır; Elenika (Yunanca), Turkika (Türkçe), İtalika (İtalyanca) örneklerinde olduğu gibi. Musa’ya eklenen –ike takısı, peri sözcüğüne de perilerin konuştuğu dil anlamını verir.( ta musiké ) Mûsikiye daha sonraları toplumumuzda İslâmi terimle meleklerin dili denilmiştir.(Elest bezmi’nin avazesi) Bu durum, müziğe eski çağlardan itibaren batıda da doğuda da tanrısal özellikler atfedildiğini gösterir…

Müzik; hem bir sanat hem de bir bilimdir. Duygusal olarak algılanışının yanı sıra akıl ile de kavranabilir. Bu özelliği ile bireyin ve toplumun duyuş ve biliş açısından durumunu belirlediği gibi, gelişim ve değişimini de sağlayan organik bir yapıdır. Sesin en güzel şekli müzik ile dile gelir. Resim, renklerin birleşmesinden; şiir, kelimelerin kaynaşmasından nasıl oluşuyorsa; müzik de seslerin, duygu, düşünce ve heyecanımızı anlatmak üzere belli bir estetik anlayışına göre seçilip işlenmesinden oluşmaktadır.

Bireylerin eğitimsel sürecinde de müzik önemli yer tutmakta, duyuşsal ve bilişsel yönden geliştirmektedir. Doğumdan itibaren insanlar duyuş yeteneği kazanmakta, çevrede var olan sesleri belleğine yerleştirmektedir. Müzik, özellikle ilköğretim döneminde çocuklara bilimsel olarak kazandırılmalı ve duygu dünyalarına düzenli olarak yerleştirilmelidir. Gelişme; organizmanın büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin etkileşimiyle sürekli olarak ilerleme kaydeden değişmesidir. Gelişme, ürün olarak ele alındığında gelişim bu ürünün süreç yönü ile tanımlanabilir. Gelişim, organizmanın var olmasından başlayarak bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal yönden belli koşulları olan ve en son aşamasına ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden değişimidir. Gelişme, olgunlaşma ve öğrenme etkileşimlerinin bir ürünüdür. Gelişim ise süreçtir. Olgunlaşma ve öğrenme olmadan gelişim sağlanamaz.

İnsanların olgunlaşmasında müzik önemli yer tutmaktadır. Çocukların, okul yaşantısıyla da desteklenen müziksel yaşantıları, kendilerini müziksel işitme, müziksel söyleme, müziksel çalma ve müziksel beğeni davranışlarıyla boyutlandırmaktadır.

Müzik hayatın içerisinde var olan ve dinamik bir yapı gibi sürekli gelişen bir olgudur. Bizler, çocuklarımızı Müzik ile erken yaşlarda tanıştırmalı ve mümkün olduğunca Müziğin insan yaşamanın ayrılmaz bir parçası olduğunu unutmamalıyız. Teknolojinin günümüze çok katkısı vardır. Bir çok müzisyenler bu değişimden etkilenmiştir ve teknoloji müziğe çok büyük derecede katkı sağlamıştır.

Son yıllarda müzik kaydı için oluşturulan stüdyolarda büyük değişimler yaşandı. İlk müzik kayıt aleti olan Phonautograph ın patenti, 25 Mart 1857 yılında Parisli Edouard-Leon Scott de Martinville tarafından alındı. Alexander Graham Bell, 1874'te kendi Phonautograph ı ile çıkageldi. Bu makine insan kulağının sesleri duyma yönteminin taklit edilmesiyle yapılmıştı. 1877'nin sonuna doğru, Edison, Phonograph'ı icad etti. 1886'daysa Charles Sumner Tainter ve Chichester Bell, Edison un phonograph'ını geliştirerek Graphophone'u ortaya çıkardılar. 1924'te, insanlar mekanik kayıt araçları yerine Western Electric Company'nin yeni teknolojisini kullanarak yeni kayıt cihazları yaptılar. Bunlar, sesi daha gür ve cızırtısız kaydedebiliyorlardı. Bugünlerde kullanılan manyetik kayıt, 1890'da Valdemar Pousen tarafından ortaya çıkarıldı. Telgraphone da bu yeni sistemin ilk çocuğuydu. 1930'ların sonuna doğru, çok uzun kayıtlar yapabilen ve çoğu koşulda çalışabilen Magnetophone, kayıt aletleri piyasasını etkilemiştir.

İlk ortaya çıkan ses depoları, analog depolama aygıtlarıydı. İlk başta Fonograf olarak ortaya çıkmışlar ve sonra manyetik kullanılarak üretilmişlerdir. Sonra ortaya sayısal (dijital) depolar çıkmıştır. Sayısal depolama aygıtları da iki şekilde çalışıyordu: Optik ve manyetik. Bu yeni ses depoları, sadece boy küçülterek kullanım kolaylığı sağlamamış, aynı zamanda müziğin paylaşımına yardımcı olmuştur.(alıntı)

Müzik hayatınızdan hiç eksik olmasın…

 

Nazan Şara Şatana

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....