Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '15

 
Kategori
Psikoloji
 

Nasıl bir enerji yayarak kendimize aynı tip insanları çekeriz? Çözümü var mı?

Nasıl bir enerji yayarak kendimize aynı tip insanları çekeriz? Çözümü var mı?
 

Çevremdeki insanların, arkadaşlarımın hatta bana mail ile danışan bazı danışanlarımın oldukça sık dile getirdikleri bir sıkıntı var; hep aynı tip insanları kendime çekiyorum, neden? Bazı noktaları kendimde deneyip olumlu sonuçlar aldığımı görünceye kadar aynı kısır döngü içerisinde ben de vardım. Aslında her şeyin bir çözümü var önemli olan soruna değil, çözüme odaklanmak ve tabi ki öncelikle farkında olmak.

Farkında olmanın ilk adımı; benim hayatıma çektiğim insanlarda hep bana sıkıntı veren durumlar varsa, ben bu insanları kendime neden çekiyorum? İşte önce bu soruyu kendine sormakla başlamak gerek.

Bir gerçeği çok iyi anlamak da ikinci adım; ben bu insanları bana aynalık yapmaları için mi devamlı kendime çekiyorum. O insanlar acaba bendeki bazı eksiklikleri ya da içimde çözülmeyi bekleyen tamamlanmamış duygularımı mı, korkularımı bana göstermek için mi sürekli hayatıma geliyorlar? Bana anlatmak, göstermek istedikleri bir şey mi var? Sorunun cevabı, kesinlikle evet…

Mesela en çok karşılaştığım yakınma. Adam gibi adam, kadın gibi kadın kalmamış. Peki, güzel, şimdi önce bir tarafsız bakalım olaya. Acaba biz adam gibi adam, kadın gibi kadın mıyız? Bakın, hiç kimse kendinde bazı eksiklerin ya da davranışlarındaki hataların yükünü kendine mal etmez. Çoğunlukla inanmak istediğimiz bir gerçek vardır; hep karşımıza gelenlerde bir hata aramak. Örneğin, hep bize yalan söyleyen tipteki insanlar geliyorsa, şöyle bir gerçekçi düşünelim; acaba biz yok mu yalan söylüyoruz?

Veya bize hep ilgi göstermeyen, değersiz hissettiren insanlar geliyorsa; acaba bizim bilinçaltımıza çocukluktan bu yana kodlanmış değersizlik korkumuz mu devreye giriyor. Başlangıçta bize ilgi gösteren hatta bunun aşırısını yapan insanlara biz normal davranırken her şey yolunda. Bu noktaya dikkat; biz o insandan etkilenmeye başlayıp, yakınlaştığımızı hissettiğimizde o değersizlik korkumuz tetiklenmeye başlar. Yaydığımız enerji, değersizlik korkumuzun endişelerinin güçlü çekimi bir bakarsınız o insanın bize olan ilgisini her geçen gün düşürüyor. Ve daha da kötüsü, biz o kadar üstüne düşüp, değer arayışına girince bir bakıyorsunuz kaçmaya başlıyor.

Burada neden ben hep değer vermeyen insanları çekiyorum, hep ilgisizler dediğinizde, lütfen bunu bir düşünün. Benim yaydığım hangi enerji, hangi kodladığım düşünceler buna sebep oluyor. Bunun cevabını bulduğunuzda yapacak tek şey var; kendi içinize yönelmek ve bu duyguları, kodları temizlemek. Tabi ki bir anda parmağı şıklattım, aa bak ben çözdüm olayı ile olmuyor. Zamanla, korkuları ve kodları temizledikçe gelen insanlarda değişmeler fark ediyorsunuz. Bu sürecin bitimi sizin kendi içinizde tam ve bütün olmayı, korkuları tamamen temizlemeyi başardığınızda son buluyor.  Bir bakıyorsunuz artık istemediğiniz tipte insanlar size gelmemeye başlıyor.

Bakın, nasıl bir enerji yayarsanız sizin yaşam çemberinize o enerjiye uygun insanlar çekilir. Bu yaşadığınız her sıkıntıdaki kaynak için geçerli; parasızlık, başarısızlık, yürümeyen ilişkiler hatta başlayamayan, ilişkiler, sosyal hayatınızda rast geldiğiniz ve beş dakika sonra bir daha görmeyeceğiniz insanlar.

Enerjinizi değiştirebileceğiniz yöntemler var. Birkaçından bahsedeyim. Biraz rahatlayabilirsiniz bunu duyunca. Şunu unutmadan; bu saydıklarım başlangıç adımları…

1.       Öncelikle yakınmayı bırakın. Yakındıkça ağzınızdan çıkan sözler, kafanızdan geçirdiğiniz düşünceler o yakındıklarınızı size getiriyor.

2.       Hayatınıza çektiğiniz insanların birer ayna olduğunu unutmayın. Hiç merak etmediniz mi bu insanlar neden hayatınızdan geçiyor? Sizin hayatınıza dokunmak ve size değiştirmeniz gereken şeyleri fark ettirmek için. Bu insanlar bana hangi değiştirmem özelliğim ya da davranışım veya bakış açım için bana aynalık yapıyorlar. Size gelen insanların ortak özelliklerine odaklanıp, bunu bulun. Hatta onlara içinizden teşekkür edin, sizde yarattıkları farkındalık için.

3.       Affetmediğiniz her olayın enerjisi, o insanlar hayatınızdan gitse de sizin hayatınızda devam eder. İnanın sokakta yürürken canınızı sıkan bir insana kızgınlığınız bile o olumsuz enerjiyi üstünüze yapıştırabilir.  Affetmek, yüzüne söylerek değil tabi, kim bilir sizi ne yaptı da bu kadar üzdü, ya da kızdırdı. Kendi içinizde onu, onları affedin ve hayatınızdan enerjisini yollayın. Yarım bırakılmış her şey sizin şu anki hayatınızda etkisini sürdürür. “Seni affediyorum, sana teşekkür ediyorum. Sana beni üzme şansı verdiğim için kendimi de affediyorum. Yolumuz açık olsun.”

4.       Olumlu düşünmeye ve olumlu sözler ağzınızdan çıkarmaya çalışın. Bu çok önemli… Deneyin göreceksiniz. Ne enerji yayarsanız, karşınıza o gelir. Neyden çok korkarsanız, onu yaşarsınız.  Neyi çok takıntı yaparsanız sizde o kadar uzaklaşır. “Bak gene terk edileceğim, bak bu da aldatacak hepsi aynı değil mi, bak gene para geldiği gibi gidecek, bak kesin bu işi başkasına verirler, ben de şans olsa…”  Bu tarz kelime ve cümleler yasak.

5. Değiştim diyerek insanlara sözle bunu anlatmaya uğraşmayın. Ancak siz gerçekten değiştirdiğiniz yönlerinizi davranışlarınızla gösterebilirsiniz. Yüzde yüz garanti veriyorum; sözler uçar gider, davranışların etkisi kalır. Özellikle bu durum biten ilişkilerde taraflardan birinin diğerini ikna etmek için kullandığı kelimelerdir: "Bak, ben değiştim. Hiçbir şey eskisi gibi olayacak. Bak hatta ağzımla kuş bile tutacağım." Sözle ikna etmek zordur. Gerçekten bir şeylerin farkına varıp, gerçekten değiştirmeniz gereken davranışları değiştirdiyseniz bunu yaşatarak gösterin. Bu konuya terk edilmelerde ne yapmalı konusunda detaylı değineceğim.

6. Karşınızdaki insanı bir konuda ya da davranışında fazla suçluyor, yargılıyor ya da her söylediğine bir anlam yüklemeye çalışıyorsanız, bilinçaltında suçlanma korkunuz olabilir. Suçlanma korkusu ile siz karşınızdaki farkında olmadan fazla irdeliyor, bir davranışının ya da sözünü bu yönde çekebiiliyor olabilirsiniz. Kısaca karşıdakinde bir eksiklik ararken, gene biraz içe dönmek...

7. Dur demeyi bilin. Serbest bırakmayı, beklemeyi deneyin. Sakin, dingin ve biraz akışa, ilahi adalete güvenerek. Elinizde sıkmaya çalıştığınız her şey, elinizden çok daha çabuk kaçabilir. 

Konunun devamı diğer yazılarımda ve üzerinde çalıştığım kitabımda daha detaylı olarak yer alacak.

Güzel değişimlerin hayatınıza dokunması dileğimle,

 

Yeşim Buyurgan

Kişisel Gelişim Uzmanı, Eğitmen

 

*Yazılar kaynak ve yazar ismi belirtilmeden kopyalanamaz.

 

 
Toplam blog
: 92
: 4767
Kayıt tarihi
: 10.11.10
 
 

İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü'nden Kimyager olarak mezun olmuştur. 1996-1997 yılları ..