Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '10

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Nasrettin Hoca'nın hayatı ve düşündüren fıkraları

Sinan Adıgüzel, Sanatçı ve Arş. Yazar
FARKLI BİR BAKIŞ
a.m.a.sinan@gmail.com
namesinan@gmail.com

Arkadaşlarından biri bir gün, Hoca'ya sorar;
- Hoca dünya kaç metre diye?
Tam o sırada da, yanlarıdan bir cenaze geçmekteymiş, Hoca yanlarından geçmekte olan cenazeyi işaret ederek;
- Asıl ona sor! Bak ölçmüş, biçmiş ve gidiyor, der...
***
Nasrettin Hoca birgün, Akşehir pazarında dolaşırken bir satıcının başına toplanmış olan kalabalığa sokulur. Satıcı elide bulunan kuşu satmaya çalışmakta ve fiyatınıda, epey yüksek söylemektedir. Kuşun fiyatını, o zamanın parasıyla, elli akçe ve yan tarafındaki tavukların fiyatınıda, beş akçe olarak söylemektedir. Hoca bu büyük fiyat farkına bir türlü anlam veremediğinden sorar;
- Efendi bu nasıl bir kuştur ki, elli akçe istersin?
Satıcı;
- Hoca efendi, bu bildiğin kuşlardan değil bunun kendince özelliği var, der.
Hoca;
- Neymiş ki, özelliği?
Hoca efendi, bu kuşa papağan derler ve bu kuş konuşur, der.
Hoca, hemen alelacele eve koşar, kümesten kaptığı gibi hindiyi, hemen pazara döner. Ve o papağan satan, satıcının yanında, yüksek sesle koyulur hindiyi pazarlamaya.
Gördüğünüz bu kuş sadece ve sadece yüz akçe, gel vatandaş gel, der.
Tabi herkesten, önce papağan satmakta olan satıcı, şaşar bu hale ve büyük bir merakla, sorar;
Hoca efendi acaba yüz akçe çok değilmidir, bir hindi için?
Hoca;
- Ama sen satıyorsun, elliye,
Satıcı;
- Dedim ya Hoca efendi, bu benim kuş papağandır ve konuşur.
Hoca;
- Öyleyse benimkisi de, düşünür, der...
***
Bir gün, Hocanın da, hazır bulunduğu bir cemaatte, herkes, Evliyalar'dan ve onların mağfiretlerinden konuşmaktaymış. Derken bir süre sessiz kalan, Hoca daha fazla dayanamayıp atılmıştır, ortaya.
- Bilmezmiyim erenler, Evliya olmak gerçekten zor iştir, kendimden bilirim.
Cemaat hayretler içinde
- Aman Hoca efendi, ne konuştuğunun farkındamısın, Evliya olmak öyle kolaymı, derler.
Hoca, kendinden emin bir şekilde,
- Erenler ne dediğimin farkındayım ve demin dediğim gibi bende, Evliyayım
Bunun üzerine cemaatin illeri gelenleri, Hoca'nın kendinden emin tavrı karsışında;
- Peki o zaman, Evliyalar muziceler gösterirler. Evliya isen ispat et, derler.
Hoca;
- Dileyin o zaman der,
İçlerinden biri;
- Bizim az illerideki dağı, kendine çağır, oda sana gelsin, der.
Hoca ve cemaat varırlar o yüce dağın yamacına.
Hoca, ellerini havaya açarak;
- Yürü ya mübarek, der.
Ve bir daha;
- Yüre bre dağ, der.
Ama yine tık yok. Ve, Hoca bir daha deneyip, sonuç alamayacağını anlayınca, döner cemaate ve der ki;
Erenler Evliya'da kibir olmaz. Madem dağ bize gelmedi, o zaman biz dağa gidelim der...
***
Günlerden bir gün Hoca'nın komşuları kendisine şaka yapmak istemişlerdir.
Hoca'ya
- Hocam sen çok bilgili birisin ve her türlü ilimden de, haberdarsın. İzin verirsen bir sualimiz var. Biz dünyanın merkezini merak ediyoruz. Dünyanın merkezi neresidir acaba?
- Hoca gayet sakin bir şekilde cevaplamıştır;
- İşte tamda benim durduğum yerdir, cevabını vermiştir.
Bu cevaba gülen komşuları,
- Nereden biliyorsun, diye sormuşlardır.
Hoca, komşularını şöyle bir süzmüş ve;
- Eğer bana inanmıyorsanız, ölçün, demiştir...
***
Akıllının biri, bir gün büyük bir merakla, sorar, Hoca'ya;
- Bir cenaze töreninde, tabutun neresinde bulunmam gerekir? Sağında mı, solunda mı, önündemi yoksa arkasında mı?
Hoca gülümseyerek;
- Efendi, tabutun içinde olmada neresinde olursan ol, demiştir...
***
Nasrettin Hoca'nın hayatı da, diğer birçok değerli büyüğümüzün hayatları ile aynı benzerliği gösterir. Onun yaşamı ile ilgili tüm bilgiler, gerek halkın kendisine olan aşırı hayranlığından ve gereksede başka faktörlerden ötürü, söylentilerle karışık içiçe ve yer, yerde, olağan üstülükler barındırır.
Nasrettin Hoca, Onüçüncü yüzyılda, Anadolu'da yaşamış büyük bir düşünür, ve halka mal olmuş eskimek bilmeyen büyük bir halk kahramanıdır. Ve yine her şeyin ötesinde, Anadolu halkı o yüce şahsiyeti bir, Evliya olarak kabul etmiştir.
Nasretin Hoca ile ilgili olarak, burada biraz daha farklı bir söylenceyi, paylaşmak isterim. Rivayete göre; Nasrettin Hoca, Seyit Nesimi ve Seyit Mansur, aynı hocadan ilim irfan dersleri almaktaymış. Bir gün, Hocaları bu üç talebesine bir kuzu teslim etmiş ve ben acil gitmem gereken yerden, dönünceye kadar, bu kuzuya sahip çıkın demiştir. Derken, Hocaları döndüğünde, bir de ne görsün, kuzuyu taleberince kesilmiş bulmuştur. Ve rivayete göre bu duruma çok üzülen, Hocaları, bu üç talebeye sormuştur; Seyit Mansur kendisinin kuzuyu kestiğini söylemiş, Hocasıda, senin akibetinde öyle olacak demiştir. Seyit Nesimi ben derisini yüzdüm demiş, onada, Hocaları, senin akibetinde derinin yüzülmesi olacaktır demiştir. Ve yine, Nasretin Hoca'nında bende onları seyredip güldüm demesiyle, Hocaları, onada dünyanın sonuna kadar sana gülünecektir, dediği rivayet edilir.


Ve gerçektende, her üçünün akıbetide doğru çıkmıştır. İşte, Nasretin Hocanın, halkımızca bir, Veli olarak görülmesinin altında da, böyle bu tarz söylencelerin etkisi inkar edilemez. Ki diğer iki önemli şahsiyette, kendi akibetlerince çok önemsenirler. Onları da, illeri ki, zamanlarda, daha ayrıntılı olarak işlemeye çalışacağım.


Nasrettin Hoca, Akşehirde vefat etmiştir. Fakat birbirinden değerli eserleriyle sonsuza kadar aramızda olmaya devam edecektir. Nasretin Hocanın türbesi, hayla büyük bir ziyaretçi akınına uğramaktadır. Ve türbesini ziyaret edenlere, güler yüzlü ve hatta kahkaha atmalarını vasiyet ettiği söylenir...

Sinan Adıgüzel
11/02/2009 - 19:50


 
Toplam blog
: 64
: 435
Kayıt tarihi
: 20.04.10
 
 

Sinan Adıgüzel, sanatçı yazar, 08.10.1977 tarihinde Adıyaman’da dünyaya gelmiştir. İlköğre..