- Kategori
- İzmir
Nazım Hikmet 111 yaşında İzmir'de...
Niçin öldün Nazım
Ne yaparız şimdi biz
Şarkılarından yoksun?
Nerede buluruz başka bir pınar ki
Onda bizi karşıladığın gülümseme olsun?
Seninki gibi ateşle su karışık
Acıyla sevinç dolu,
Gerçeğe çağıran bakışı nerede bulalım?
…..
Böyle başlıyordu Pablo Neruda , Nazım Hikmet’in ölümünden sonra yazdığı şiire, Ataol Behramoğlu çevirisiyle. Güz Çiçeklerinden Nazım’a Çelenk yapıp, taçlandırarak.
***
15 Ocak 1902 tarihinde Selanik’te doğan şair ‘’ Nazım Hikmet 111 yaşında İzmir’de’’ etkinliği ile anıldı İzmir Sanat Merkezinde. Nazım Hikmet’in şiirlerini en güzel okuyan Ataol Behramoğlu, konuklarından biriydi gecenin. Onun sesinden Nazım’ın şiirlerini dinlemek ayrı bir keyif veriyordu insana. Acılar, sıkıntılar çeken, hapislerde yatan sanatçılar sanki daha bir bütünleşmiş oluyordu birbirleriyle. O’nu dinlerken , gözlerinizi kapadığınızda, şiirlerin içinde hissediyordunuz kendinizi. Yurt sevgisi, hasret, yürek dağlayan acılar, güzel günlere duyulan özlem, hayal kırıklıkları iliklerinize kadar işliyordu kendiniz yaşamışçasına. Gecenin bir diğer konuğu olan Haluk Çetin , Nazım Hikmet ve Ataol Behramoğlu şiirlerinden bestelenmiş eserleri icra ederken enfes bir performans sergiledi. Kimi şarkılarda salonda büyük bir sessizlik oluştu şarkının büyüsünü bozmaktan çekiniliyormuş gibi, kimi şarkılarda ise büyük bir coşkuyla eşlik vardı bir ağızdan bu şarkı korosuz olmaz der gibi.
***
Şiir –müzik dinletisinin ardından sahne alan Suavi her zamanki gibi farklıydı. Duruşuyla, sözlerindeki zerafet ile, haksızlığa, eşitsizliğe karşı çıkan tavrıyla kırk yıldır müzik dünyasında varlığını sürdüren, iz bırakan usta bir yorumcu olarak. Nazım Hikmet şiirlerinden bestelenen şarkıları yorumlarken, Yalıçapkını derken, Bilmelisin derken, Tükenme derken. İzleyicilerle çok güzel iletişim kuran, salonu dolduran izleyicilerin coşkusundan duyduğu hazzı dudaklarına ve gözlerine yerleşen gülümseme ile belli eden amatör- profesyonel bir sanatçı vardı karşımızda her zamanki gibi. ‘Bugün Pazar’ı söylerken biz de şaştık gökyüzünün bu kadar mavi, bu kadar geniş olduğuna, ‘Vapur’ da bizim de yandı ellerimiz Boğaz’a doğru geçen vapuru usulcacık okşayınca.
***
Gecenin sonunda, konser sona erdikten sonra şaşılası ılıklıkta bir kış akşamında Kültürpark’ta yürürken, ‘ Ne güzel bir geceydi, iyi ki gelmişiz’ dedik birbirimize. Küçük de olsa umut ışıklarına gereksinmemiz var oldukça uzun bir süredir. İyi, güzel günlere dair, çocuklarımızın daha iyi bir dünyada yaşayacağına dair. Sonra ‘ Sen’ geldi aklıma, yazabilir miydim böylesine sevdiğime, Nazım gibi diyerek;
Sen esirliğim ve hürriyetimsin
Çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin
Sen memleketimsin.
Sen ela gözlerinde yeşil hareler,
Sen büyük, güzel ve muzaffer
Ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin.