Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '17

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ne çalayım ağbime

Ne çalayım ağbime
 

Akşamları hala serin oluyor, uzun kollu gömleğimle oturuyorum balkonda.

Ah ne yazsam ne yazsam?

Geçen hafta gecenin bir yarısı tekneden (küvetten hallice) nasıl düştüğümü uzun uzun anlatabilirim mesela; sen başım dön, ayağım kay, gözlerim karar ıssızlığın  ortasında buzzz gibi suyun içinde buldum kendimi, arkadaşın sırtı dönük, düştüğümü fark etmedi mi! Kaldım mı tek başıma denizin orta yerinde, üzerimdekileri çıkardım başladım yüzmeye, kara belli belirsiz, yüzüyorum yüzüyorum dinleniyorum, yüzüyorum yüzüyorum dinleniyorum, dört saatin sonunda karaya vurdum!

Uyduruyorum!

Tam tekneden inmek üzereyken, suyun derinliğini hesap edemediğim için düştüm tekneden, bir de soğuk! Nasıl titriyorum!

Tekneye küvetten hallice dedim ya, yazıyı okursa Mutlu bozulur!( Teknenin sahibi)

" Bindirmem ağbi bir daha" der.

'Tekne' yazınca  şöyle kamaralı mamaralı büyükçe bir şey sanılmasın, adam teknesi var diye utanmadan hava atıyor denmesin diye büyüklüğüne dikkat çekmek istedim, maksat yanlış anlama olmasın.

Bugünlerde çok oluyor!

Özür dilenmiyor da, " yanlış anlamışım " deniyor.

Dinlememekten sebep, anlamaktan çok, yanlış anlamaya meyilliyiz yani!

 

Kazıklandığım balık lokantasını da şöyle döve döve anlatabilirim mesela!

Garsonların saygısızlığından başlarım işe, mezelerin bir tutam olduğundan, lakerdanın berbatlığından, gürültüden...

Gürültü deyince ayrı parantez açmak lazım.

İnsanların dikkat çekmek istemesine yoruyorum yüksek sesle konuşmaları, kadınların şuh kahkahalarını...Bir taraftan merak da ediyor insan!

Şu kavruk adam ne anlatıyor da kadın yanındakini dirseği ile dürte dürte gülüyor, gitsen otursan yanlarına olmaz.

Balık lokantalarında çalgı, çengi olaylarından da hazzetmiyorum.

Kırk yılın başında çıkmışsın, bir arkadaşınla iki çift lafın belini kıracaksın, tak klarneti sokuyor ağbi gözüne, ne çalayım ağbime?

E biz geç oturmuşuz, lokantayı yan masanın üzerine kurmuşlar, onlar hep oturuyormuş...

Yeni bilmediğimiz bir şey çalınsa neyse;

Huysuz ve tatlı kadın.

Sevmekten kim usanır.

İstanbul sokakları.

İlerleyen saatlerde;
Hap koydum hap koydum...

Çek tulumbayı çek çek...

Ayağında pembe şalvar...

Aynı insanların yaklaşık iki saat içinde, nihavendden, roman havası kafasına gelmeleri de ayrı bir toplumsal araştırma konusu...

Neyse!

Akşamları hala serin oluyor, uzun kollu gömleğimle oturuyorum balkonda.

Mutlu'nun teknesi de harika, hem adı da çok güzel; Sinarit

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..