Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '09

 
Kategori
İnançlar
 

Ne olacak Türkiye'nin hali!!!

Merhaba,

Bir süredir yazamamıştım, bugün yaşadığım iki olayı sizlerle paylaşarak yeniden MERHABA demek istedim.

Sabahleyin kahvaltı sırasında kanalları gezerken, bir kanalda ilginç bir alt yazı okudum. Dedim ya ilginç diye; merak edip, ne olduğunu dinledim. Karadenizli 45-50 yaşlarında bir bey "cenazede ağlama derneği" diye bir dernek kuruyor ve kendini de Yönetim Kurulu Başkanı olarak atıyor:-) Evet, inanın doğru okudunuz. Ben de önce şaşırdım ve inanamadım.

Konu şu; bu vatandaş bir gün bir caminin önünden geçerken çok acı şekilde ağlayan bir kaç kişiyi cenazenin başında görüyor. Gidip teselli etmek istiyor. Teselli sırasında; "yaaa arkadaşlar bu kadar parçalamayın kendinizi, nasıl olsa bir gün kavuşacaksınız, Allah sizlere ömür versin" gibi bir takım tesellide bulunuyor. Bunun üzerine adamlardan biri "yaaa kardeşim ne kavuşması adamı tanımayız bile, adamın cenazesinde ağlayacak kimse yokmuş, bizden rica ettiler, biz de geldik ağlıyoruz" diyor!!! Ben önce şaka diye dinledim ama anladım ki gerçekmiş. Arkadaş Karadeniz'li yaaa hemen parlak bir fikir edinip bunun üzerine dernek kuruyor ve çevreye duyuruda bulunuyor. Şimdi canezesinde ağlayanı olmayan zengin aileler bunlara haber veriyormuş, bunlar da saati 300 TL. den ağlayacak adam gönderiyormuş. Yaklaşık da 300 kadar elemanı varmış ve içlerinden bir çoğunun memur, özellikle de öğretmen olduğunu söyledi... Düşünebiliyormusunuz Türkiye'nin düştüğü durumu. Sunucu; seyircilere sordu yaparmısınız diye, herkes pek hevesli. Hatta kadının biri "saati 300'e değil, 100'e bile ağlarım, yeterki ucunda para olsun" dedi.

Hep deriz ya; "ağlanacak halimize, güleriz" diye... İşte tam da bu ona göre... Siz ağlar mısınız, güler misiniz bilmiyorum ama ben çooooookkkkkk üzüldüm:-( çoooookkkk...

Kahvaltı sonrası alış-veriş yapmak için büyük bir gaflette bulunarak çoookkk uzun zamandır gitmediğim bir semt olan Fatih'e gittim, üstelik de cuma günü. Kendimi "Sinekli Bakkal" romanını yaşıyor gibi hissettim. Sanki aynı semt, aynı insanlar. Sarıklılar, cübbeliler, çarşaflılar, küçüklü-büyüklü... Ve cuma olduğu için de semtin yüzde 80 esrafı camlarına astıkları "cuma namazı için kapalıyız" yazısı ile kendilerine tatil vermişler. Merak edip, orada bulunan büyük bir firmanın mağazasının Şişli'deki şubesinin açık olup olmadığını öğrenmek için, aynı saatlerde Şişli'de bulunan bir arkadaşımı arayıp bakmasını söyledim, sağ olsun bakmış açık... Ne acı... Fatih'de müslümanlar, Şişli'de ..... dilim bile varmıyor. Bu ne iki yüzlülük, bu ne riyakarlık. Hadi erkekler camiye gidiyor, peki ya kadınlar. Sadece kadınların çalıştığı mağazalar bile kapalı... Mağazası açık olan bir esnafa sordum "neden siz açıksınız" diye. Aldığım yanıt; "biz baskılara boyun eğmiyoruz, bizim ibadetimiz içimizde" yanıtını aldım. Anlaşılan o ki; bir çoğu baskı yüzünden kapatmak zorunda kalıyor... Fatih'te müslümanız, Amerika'ya gidip el-etek öperken..... Sadece giysileri değil, konuşma dilleri de farklı. Belki inanmayacaksınız ama yemin ederim bir kaç kişiden arapça konuştuklarını bile duydum.

Bu arada atlamadan geçmek istemiyorum. Ramazan ayı içerisinde Fatih'ten otobüs ile geçiyordum, öğlen saatleri falan. Otobüs bir durakta uzunca bir süre bekledi. Yanımda 78 yaşında olduğunu söyleyen bir beyefendi oturuyordu. Aynı anda, aynı şeyi görmüşüz ve hazmedemediğimiz için konuşarak paylaştık. Durağın hemen yanında simit sarayı var ve kapıları tamamen açık olup, yol kenarına gelecek şekilde masalar konulmuş. Bu masaların 3 tanesinde bayanlar oturuyor. Birindeki iki bayan bir erkek çocuğu. Bayanlardan 25 yaşlarında olan tamamen siyah giyinmiş, başı-gözü sarılı, bir elinde simit, bir elinde çay. Diğerinde ise dondurma var. Ramazan ayı, öğlen saati ve dışarısı. Ben oruç tutmam ama oruçlu ya da oruçsuz hiç kimsenin karşısında herhangi bir şey yemem de, içmem de. Çünkü önce kendime, sonra dine, sonra da tutanlara saygım var. Yani onlar gibi; şekilci ve riyakar değilim. ŞÜKÜR...

Bütün bu olaylara tanık olunca; içim acıdı, gerçekten çok içim acıdı ve "NE OLACAK TÜRKİYE'NİN HALİ" diye düşünüp, bir türlü içinden çıkamadım. Bu durumda Türkiye'ye kaç Atatürk gerekli onu da bilmiyorum...

Ne olur uyanalım ve gerçekleri görelim artık:-(

Çağdaş, aydın, güzel bir dünya olsun, hepimize...

Sevgiyle kalın...

SEMA

 
Toplam blog
: 51
: 795
Kayıt tarihi
: 10.08.09
 
 

Merhaba, 18 Şubat 1964 Artvin doğumluyum. Yüksek okul mezunu olup, uluslararası bir Vakıf'tan ofi..