Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Haziran '07

 
Kategori
Sinema
 

Neden, nasıl, niçin

Neden, nasıl, niçin
 

Unutma bugün o gün onu mutlu et....
Senin için bu kadar önemli ise zaman yarat...
Dokun, sadece dokun hiç bir şey söyleme bırak.
Anlamını bulsun zaman.

Hiç bir zaman bir filmi bir sinema eliştirmeni havasında izlemek gibi bir duruma sokmadım kendimi. Oysa sinema eğitimi almış ve bu sanatın kuramları hakkında oldukça üzerimde ahkam kesilmişti. Ben hep seyrettiklerimi, aldıklarımla ve kendime kattıklarımla değerlendirdim. Cümle neyi anlatıyor? Hep buna baktım, yönetmenin ismi, oyuncuları,senaristin kim olduğu veya falanca yerde filanca ödülü almış olması hiç bir önem taşımadı.(Bunların önemsiz olduğunu söylemiyorum.) Seyrettiğim hakkında beynimde tutulacak alanlar hep kısıtlı oldu. Ezberim hep kötü olmuştur zaten.
Tam üç haftadır tekrardan kendimi filmlere verdim. İki filmi bir biçimde kenara kaldırmıştım, seyretmeyi hep erteledim durdum bunlardan biri “ANGEL-A” diğeri ise TUESDAYS WITH MORRIE” ha daha iki film daha var ama onlar için daha zaman erken. Bu iki filmi daha önce seyretmedim sadece filmlerin özetlerini bir biçimde okudum hepsi o.

Tam bu sırada Sevgili Ersan, Angel-a ile ilgili bir yazı yazdı. (Ondan nefret ediyorum.) Allahtan bu ikinci film için daha bir şey yazmadı derken dördüncü filmi geçen gün yazdı. Üç ve iki hala benim...
Evet “Morrie İle Salı”. Bir süredir blogda yazdığım kendimle tartıştığım geçen günlerde bir biçimde tattığım ve kendimi haklı bulduğum bir film oldu. Morrie ve onun öğrencisi, onların tartıtıklarıyla yoğrulmaya çalışıyordum. Ha bu sadece ben değil burada tanıdığım(Yazdıkları kadarı ile sadece harfleri kelimeleri ve cümleleriyle bilmeye çalıştığım.)bir çok “yazarın” ortak paydasıydı. Sevmeye ama gerçekten sevmeye duyduğumuz açlık.

Ne zamandır seyrettiğim filmler içinde sinamatografik olarak çok da parlak olmayan ama sanatların bileşkesi olma vasfı ile sinemanın edebiyatı kullanması açısından oldukça beğendiğim bir yapıttı Morrie İle Salı. (Serde akademik sinemacı olmak varya araya eleştiri sokuşturmazsak olmaz.) Her şeyden önemlisi kurduğu cümle benim için çok önemliydi.
(Yaşanmış bir öyküden yola çıkılarak çekilmiş ve dialogun öneminin çok fazla olması, o bize alıştırılan görsellikten yoksun olması belki "sinematografik tatminsizlik)

- Neden sesizlik insanları bu kadar ürkütür ki?
- Neden havada uçuşan kelimeler olmayınca insanlar kendilerini rahat hissedemez?
- ...


Ne acımasız bir soru şeklidir “nedenle” başlayan cümleler. Neden?
Bu kadar mı yanlız olmaktan korkarız ama bir türlü de çoğalmaktan korkar tek başına olamayı seçeriz.

- Neden sevmiyoruz biliyor musun?
Çünkü o insanları kaybetmekten korkuyoruz.
- Neden duygularımız incinir?
- ...
- Nasıl (başka bir acımasız başlangıç daha) yok sayarak birinin duygularını okşayabilirsin?
- ...


Öğrenmek soru sormakla başlar bence ve sorularımızı arttırdıkca ve o sorulara kalıcı yanıtlar bulduğumuzda da bir şeyleri değil kendimizi öğrenmiş oluyoruz ki Morrie ölmeye yattığı zamanlarda öğrencisine sadece ve sadece sorgulamayı sunmakla yetiniyor, her salı kıt zamanlarda.

Ölümdür kıtlığımız, tüm sorularla yürüdüğümüz yolda, en kuytular ansızın bizi veya bizim dahil olmaya çalıştığımız ama o hep daha zamanı var aymazlığında davrandığımız.

- Eğer ölmeyi bilirsen, yaşamayı da bilirsin... Birbirimizi sevelim yoksa bırakın ölelim.
- ....
- Önemli olan aşık olmak değil, aşık olunmaktır. Başkalarının hayatının parcası olabilmek; başka biriyle hayatı paylaşmak, ona birşeyler verebilmek.
- ...

Ölümün ön koşul kabul edildiği bir zamanda tüm zamansızlıklar ve tüm kaybetmeler, gidişler terk edişler, terk edilişler önemini yitirir tüm yollarda bir kesişme olasılığı vardır ama ölüme çıkılan yolda hayatla bağ yoktur. Başka bir salı yanıtı olmayan monologlardan ibaret olabilir...

Yaşamın kıyısı hayat değil ölümdür, hayatın kendisi ise sadece yaşamak....

İsimsiz hanesine zamanı koydum,
Gözlerime bir silüet...
Bir renk seçtim, kırmızı.
Bir çicek, gelincik...

Dağ başlarının kokusuna,
Denizin tuzunu kattım.
Hoyrat rüzgarlara nispet.

Işığın yalanını yakaladım
karanlığın yalınlığında.

Bir yanık türkü geldi dilime
Ağıt mıydı bilmiyorum.

İsimisiz hanesine zamanı koydum.

 
Toplam blog
: 97
: 635
Kayıt tarihi
: 04.01.07
 
 

öylecene yazmak istiyorum... Hepsi bu. ..