- Kategori
- Güncel
Neden bağırıyorsun yırtınırca
Hayıflanıyorum bir kaç gündür. Yaşlılar okulu sınıfı dağıldı yeni yasanın yürürlüğe girmesiyle. Yarım saatlik otobüs yolculuğunda, bilgi dağarcığımız dolup taşıyordu. Gazete ve dergi okuma gereksinimini duymuyordu insan. Günle ilgili siyasal ve ekonomik analizler yapılıyor, kararlar veriliyordu anında. “Bizim Millet Adam Olmaz”
Yeni yasa ile 65 ve üstü yaşta olanların abonman kartı ile günün her saatinde yolculuk yapma uygulamasına geçilmesi, tadını kaçırdı belediye otobüslerdeki sohbetin. Her otobüse binişimde bakınıyorum çevreme tanıdıklar var mı diye. Bir kaç kişiden öteye geçmiyor sayımız. Oysa sabah saat on ve akşam 19 da yaşlılarla dolduruyordu otobüsü.
Yirmi günlük uygulamada eskiyi özlemeye başladım. Kültür transferinin ortamı kaybolmuştu benim açımdan. Yılların biriktirdiği deneyimleri görüyordum küçük söylemlerde. Öğreti büyüktü, yeter ki farkına varabilelim.
Bugün keyiflendim biraz. Son durakta bindiğim için kimse yoktu otobüste. Bir kaç durak sonra yolcu yoğunluğu arttı. Belediyece otobüse bırakılan broşürü okuyordum. Çığlık şeklinde bir ses " ŞÖFÖÖÖR BEEEEEY!" Bir başka ses "NE BAĞIRIYORSUN YIRTINIRCA" Ne oluyor diye başımı kaldırdım. Diğeri yanıt verdi o sırada "SANA NEEE ." Bir başkası "Liderlerden öğreniyorlar liderlerden."
Kapı açılınca şoföre bağıran indi ama siyasi arena başlamıştı yine. Bağıran konuşuyordu "Yasa bilmezler, kural bilmezler, durağa yaklaşmadan önce düğmeye basmayı bilmezler" dedi ve patlattı bomba tümceyi. "Bunlarda oy veriyorlar". Bir diğeri " Konuşma artık kardeşim " demesin mi? Sustular.
Olay yatıştı diye düşünürken on on beş saniye sonra bir başkası " Niye susacağız arkadaş. Hırsızlığa susacağız, yolsuzluğa susacağız. Millet değil, illetiz illet." Bir diğeri "Haklısınız arkadaş haklısınız da burası yeri değil." Yanıtı hemen yapıştırdı diğeri. " Ne demek yeri değil, her yerde konuşmalıyız. Yaşanılanları görmüyor musunuz? Bu yaşa geldik böyle rezillikler görmedik. Din iman diyerek yapılmadıkları kalmamış. Senin evinde ayakkabı kutularında dolarlar var mı?”
Bir başkası “Kıymet bilmiyorlar” diye mırıldandı. Mırıldanışa birkaç kişi birbirlerine bakışırken, duymuştu bizim yaşlı. “Bilmediğimiz kıymet ne imiş?” diye kükredi. Bu kez mırıldanan yüksek sesle “Duble yollar, havaalanları, Marmaray ” Otobüs kahkahaya boğuldu. Biri bağırıyordu “ Rüşvete ortam hazırlamak içinmiş. Deveyi amuduyla götürmüşler. Kutular!…kutular!.”
Sayfalarca yazı yaz bu kısa tümce için. Televizyonda uzmanların dakikalarca konuşup anlattıklarını, halk kısa bir tümce ile betimlemişti bile.
Yanımdaki fısıldadı kulağıma "Bey efendi hepimiz hasta olmuşuz. Bu toplum depresyona uğradı bir kere. Doktorlarda derman olamaz artık" Gülümsedim söylenenlere.
" Toplum depresyona uğradı bir kere" Tümceye yanıt verebilmek için düşünmeye başladım ineceğim durağa dek. Yazdıklarım gözümün önüne yığıldı. Tekrar olacak ama sizlerle paylaşmak istedim yinede.
Cumhuriyetten bu yana çağdaş toplum değerler üzerine oturtulmaya çalışılan sistem, değiştirilmeye başlanıldı. Muhafazakar nesil yetiştirme düzenlemelerine girişildi. Çoğulcu demokrasi diye cemaat örgütlenmeleri hızlandırıldı.
Bilimin rehberliğinden uzaklaşıldı ve ya inanç anlayışlarına göre yorumlanmaya çalışıldı. Yönetim kademelerinde farklı cemaatlerin örgütlenişleri tartışmaların odağı oldu. Kimilerine göre rezillik, kimilerine göre darbe. Kimilerine göre kumpas. Dinlenen dinlenene, devletin cılkı çıkmış. Ortaya çıkan ise büyük yolsuzluktur.
Tarih de, aydınlamanın olmadığı devirlerde (teokratik devlet yapılarında) hep görülmüştür bu tür çatışmalar. Egemenlik ve çıkar çatışmaları savaş nedeni olmuştur. Bu günkü suçlamaların benzerlerini o tarihlerde de yapıldığı bilinen gerçeklerdir. Hazreti Osman döneminde başlayan tartışmaların Kerbela olaylarına kadar uzandığı ve sonrasında da devam ettiği gerçeği de ortadadır.
İnsanlık aydınlanma hareketiyle bilimle bütünleşmiştir. Bilimin ışığında hareket edilerek bugünkü değerlere ulaşılmıştır. İneğin dokularından yapay kalp yapılmaya başlanıldı. Beyin hücreleri üretilmeye başlanıldı. Teknolojide gelinen noktalara, artık öğrenmekle yetişilemiyor.
Bu değerleri ve bilgileri yaratan insanın zekasıdır. Tanrının insana verdiği en önemli özelliktir. Bu zekanın peşinden koşulması gerekirken, neden ortaçağın değerleriyle insanlar belirli kalıplara sokulmak istenir. Bu gerçekleri anlayamayan toplumların, depresyondan kurtulamayacakları bilinmelidir.