Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '09

 
Kategori
Blog
 

Neden blog, İzmir Mavilimce; günce yazıyorum?

Neden blog, İzmir Mavilimce; günce yazıyorum?
 

Aklıma koymuştum bu şehre gelmeyi ve düşündüğümden çok daha önce geldim. Yeni bir ev, yeni bir iş yeri ve bir evlatla çok da kolay olmadı yaşam. Kimseyi tanımayınca, komşuya çocuk bırakılan ahbaplıklar olmayınca, evladım da kendi üzerine düşeni yaşadı ve beş yaşından itibaren gerektiği zamanlarda evde tek başına kaldı. Yani o da ben de elimizden geleni ardımıza koymadık yaşamak adına.

Giderek, konu-komşuyla akşamüzeri çayları ya da akşam yemeklerine varan ahbaplıklar oluşunca “birini bulsana” cümlelerini duyar oldum. Sanki kaybetmiştim de! Neyse, kulak asmadım. Yani öyle sandım. Ama, sanki kulağımda kalmıştı bu cümleler, eh biraz da rahata erdim ya, hani ne derler rahat b..maya başladı. Olabilir miydi? İyi de bu yaşta genç kız gibi birileriyle kesişecek halim yoktu ya. Nasıl olacaktı peki? Bu arada msn; anlık iletiden konuşup tanışanları duymaya başladım ama emin olamıyorum; yüz yüze tanıştıklarımda yanılmışken… Üstelik değil anlık ileti, netle uğraşmayı bilmiyorum. Derken bir gün hiç istemeden katıldığım bir sohbette MB’da (Milliyet Blog) yazmaktan bahsedildi. Sadece yazmak değil çok “sosyal” bir platform olduğundan. Birden hızla çalıştı gri hücrelerim “İşte bu” dedi. İstemeden gitmiştim o gece ama sonrasında “Gelmemin bir nedeni varmış.” diye düşündüm. Bu tarz rastlantıları anlatan yığınla kitap okumuştum; bir işaret olmalıydı bu ve hemen MB’a üye oldum.

Ve böylece yazı hayatım başladı.

Böylesi bir platformda elbette kendini geliştirmiş insanlar olmalıydı. Üstelik ben istemezsem bana ulaşamazlardı ve böylece seçilmek yerine, seçme şansım olurdu. Beyaz atlı kralımı bulabilirdim! Ben de bu amaçla yazdıkça yazdım; yorum yazdım, mesaj yazdım, günce yazdım, günmemece yazdım. Yazdım da yazdım. İşte ben bunun için blog; günce yazdım ve yazıyorum. Ve sonunda itiraf ediyorum; kader ağlarını bir ters bir düz; haroşa ördü ve ben "Beyaz atlı kralımı" buldum. Boşuna itiraz etmeyin benim yaşımda bekâr prens kalmamış, yoksa ben de biliyorum beklenenin prens olduğunu. Aslında daha sonra yazacaktım güncesini ama madem mimlendim artık itiraf ediyorum; bu ayın yirmi dokuzunda kına gecemi yapıyoruz, otuzunda da düğünümü. Kına gecesine sadece kadınlar gelebilir ona göre. Haa, illa kına gecesini göreceğim deyip kadın kılığına giren olursa, ne diyebilirim ki?..

Not: Bunların hepsi bir İzmir Mavilim kurgusudur. Ben sadece ama sadece “yazmak” istediğim için yazıyorum. Seviyorum yazma eylemini. “Çirkinlikleri” istediğim gibi “güzelliklere” ve bütün renkleri allem edip kalem edip; “MAVİ” ye dönüştürebiliyorum. Benim kahramanlarım birbirine “Seni seviyorum” diyebiliyor; sevdikleri için ve ben de en çok işte bunu seviyorum. Yani sevgiyi yazmayı; çiçekten, böcükten, aydınlık şehrimden, insanlarımdan, memleketimden ama ille de “yürek”ten, ama ille de “mavi”den yansıyan sevgiyi yazmayı seviyorum. Daha ne kadar ve ne yazabilirim bilmiyorum ama bildiğim, hiçbir şey yazamasam “Seni seviyorum” yazarım. Bu da her şeye değer.

Ben sadece ve ille de Ahmet Balcı'yı sobeliyorum:)

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..