- Kategori
- Blog
Neden Blog yazmıyorum?

Açıkça söylemek gerekirse blog yazdığıma inanmıyorum da ondan. Yaptığım şey sadece hayatımın bir parçası kabul ettiğim, tutkuyla gönül verdiğim, Fenerbahçe’mi ve oynadığı top’u analiz etmeye çalışan karalamalar yapmak klavye üzerinde. Yani ne Blog’dan haberim vardı önceleri, ne de Milliyet Blog’dan... Ara sıra “son dakika” haberlerine bakmak için Milliyet.com.tr’ye girer ve çıkardım. Sadece “futbol” ya da “Fenerbahçe” yazan olarak bana “Blogger” denir mi ? Ya da “yazar” falan. :)
Birgün, tribündeki diyaloglarımızın TV’de binlerce dolar kazananlardan daha seviyeli olduğunu görünce ve sık sık dostlar da yorumlarımı merak eder oldukça içimdeki yazma dürtüsüyle “neden olmasın” dedim ve Ağustos 2007’de ilk maç yazımı yazdım ve dostlara e-posta ile göndermeye başladım. İlk tepkilerin olumlu gelmesi gurur verirken devam etmem içinde cesaret vermiş oldular. Ağustos 2007’den Mart 2008’e kadar 3-5 dost’a e-posta ile gönderdiğim yazılar, birgün biraderim İlker Çeliksüngü’ye ilham konusu olunca bana Milliyet Blog’da da yazabileceğimi ve oraya da yazılarımı gönderebileceğimi söyleyince, çok da ümitli olmadan üyelik başvurusunu yaptım ve ilk yazımı yazıp gönderdiğimde kabul cevabı gelince büyük de bir keyif aldım.
Sonraları yazdığım blogların linklerini e-posta ile dostlar’a göndermeye başladım ama açıkçası sanırım birçoğumuzda aynı hissi uyandıran “Milliyet’de yazma gururu” keyfimi daha da arttırmıştı birkere. Yani ağzımıza bir parça bal çoktan sürülmüştü bile. Birde gönderilen mesajlarda “Sn. Yazarımız” demiyorlarmıydı, işte o zaman daha da keyifleniyor kendimi bir halt sanıyordum. “Yazar” mı ? Yok artık, daha neler... :)
Buraya kadarı, “Neden Blog Yazıyorsunuz” sorusunun cevabından ziyade nasıl buralara düştüğümün yanıtı oldu sanırım. Ama madem ilk defa “blog” kategorisine yazıyorum ve ilk defa ismimi burada görüp beni okuyacak insanlar olacak, bari “MB” hakkında iki kelam edeyim istiyorum.
Mart 2008’den bu yana 83 blog yazmışım. Sadece 2 tanesi futbol dışında. (O da 35 yıldır yaşadığım şehirle ilgili) Yani, seçtiğim temaya sadık kalmış, daldan dala atlayan blog’lar açmamışım. Bu yüzden de kendimi Blogger falan görmüyorum. Bu sebeple bazı Blogger dostlara yorum yazarken çekiniyorum. MB’den haberim yoktu dedim ama buraya üye olunca birçok değerli Blogger ile tanışma (yazışma) fırsatı buldum ve bundan da büyük keyif aldım. Her ne kadar “futbol” konusunda yazsamda, veya yorum yapamasamda burada engin kültür seviyesine sahip, dilimizi kıvrak zekasıyla düzgünce kullanıp, akıcı yazılarıyla bize keyifli birkaç dakika geçirten “blogger”ların yazılarını da okuyorum ve keyif aldığım “blogger” listesi hiçte az değil. Keşke ben de buradaki birçok üstat gibi kelimeleri birbiriyle konuşturabilen güzel cümlelerle dolu yazılar yazabilseydim. Fakat dönem dönem, Türkçe’ye benzemeyen kelimelerle, alıntılarla bezenmiş, devamlı tribüne oynanan yazıların da yazıldığını ve prim yaptığını gördükçe için için ben daha iyisini yapabilirim halbuki, deyip yazmak da istiyorum ama şimdilik bu topa girmemeye özen gösteriyorum. (Yani hevesliyim aslında :)
Bu vesileyle,
Milliyet Blog serüvenime başlamama vesile olan biraderim İlker Çeliksüngü’ye, ve bana bu serüvende yoldaşlık eden, bloglarında ismimi anan, yorumlarıyla veya destekleriyle cesaretlendiren üstatlara, başta da, “Yolun diğer yarısı” na, “Ali Gülcü” ye, “Mustafa Tayfun” a, “Uzay Gökerman”a, “Murat Gülcek”e, “Efsane Baterist”e özellikle teşekkürlerimi sunarım.
Saygılarımla