Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Nefret beni alçaltamaz...

Nefret beni alçaltamaz...
 

"Hiç kimse beni, kendinden nefret etmemi sağlayacak kadar alçaltamaz. " [1] Annemin tüm itirazlarına rağmen yatağımın tam yanındaki duvara bu cümleyi koyu bir kalemle yazmıştım. Çünkü o duvar benim ruhumun aynası ve oraya yazdığım herşey ruhuma yazılmış gibi... Oraya her baktığımda ruhuma kazınan bu cümleyle bir kez daha özdeşleştim.

Uyandığım vakit ilk gördüğüm, bu cümle uzun zamandır. Her sabah gözbebeklerime yansıyıp oradan zehirlenmiş ruhuma ılık ılık akan kısa bir cümle bu... Ruhun içini zehirli çiçekleriyle kaplayan nefretten arınmak için her sabah aynı dozda alınan bir ilaç gibi... Neden bilmem bu sabah gözlerimi açtığımda üzerinde her sabahkinden fazla düşündüm. Nefretimin zehirli çiçeklerinin bir bir kuruduğunu, içimde aydınlık bir sabaha merhaba diyen o kayıtsız kız çocuğuna yeni nefes alma alanları açıldığını farkettim sevinçle...

Neydi nefretin kökenleri içimde? Ne zaman öğrenmiştim nefret etmeyi? İlkokulda koridorda koşarken nöbetçi öğretmenden yediğim sopayla mı? Muhtemelen... Çünkü ilk nefret ettiğim insan olarak onu hatırlıyorum. Ailesinden şiddet konusunda hiç bir şey görmemiş ve öğrenmemiş, şiddete maruz kaldığında canı yanması bir yana bunun anlamını çözmeye çalışan küçük bir çocuğun bu öğretmenden nefret etmesi kadar doğal ne olabilir ki? Üstelik bir başkasının hatası nedeniyle yemişse o sopayı incinen adalet duygusu da nefretini körüklemez mi? Yıllar boyu nefret ettim o öğretmenden. Lisede, üniversitede ve üniversite bittikten sonra her aklıma geldiğinde nefret ettim. İçimde kan kırmızı zehirli çiçekler açtı her defasında da...

Nefrete dair anımsadığım bir başka olay ise yan komşu ve bir kedi hakkında. Civcivlerini yediği için kediyi bir çuvala koyup onu öldüresiye döven yan komşunun kanlı elleri, hep aşamayacağımı sandığım bir nefret uyandırdı içimde. Bir canlıyı böyle zalim bir şekilde cezalandıran bir kadın için başka ne hissedebilirdim ki? Onu anlayabilir miydim? Ya da ona hak verebilir miydim? Hiç bir şey olmamış gibi yüzüne bakabilir miydim?

Mantıklı ya da mantıksız ruhumda derin yaralar açan olaylar ve insanlar nefret duygusu oluşturdu içimde. Ve bir gün bir yerde okuduğum bu cümle durdurdu beni; "Hiç kimse beni, kendinden nefret etmemi sağlayacak kadar alçaltamaz." O an farkettim ki; nefretimin o zehirli çiçekleriyle büyülenmiş, bunun içime akıttığı zehrin kendime saygımı ne ölçüde zedelediğinin ve kendi gözümde kendimi ne kadar da alçalttığımı hiç düşünmeden içimde büyütmüştüm onu. Nefretim içimde büyüdükçe ruhumun nefes alama alanı kısıtlanmış, verimli topraklarımı yabanıl otlar bürümüştü.

İnsan zaman geçmeden, ruhu hayatla çarpışmadan öğrenemiyor. Hazır olduğunda ise bir cümle bile yetiyor sana. Zehrinden arınman için tek bir cümleyi aklına kazıman yetiyor. Nefret duygusunun sadece ruhunun törpüsü olduğunu anlıyorsun.

Şimdi, nefret içimde eriyen kalıplaşmış bir buz kütlesi gibi... Eridikçe akıp gidiyor kalbimden...Ve artık biliyorum hiç kimse beni, kendinden nefret etmemi sağlayacak kadar alçaltamaz...


RESİM: Fernando Botero
[1] Ne yazık ki sözün kime ait olduğunu yazmayı unutmuşum duvara. Lavrance Jones olduğuna dair bir bilgiye ulaştım ama kesinliğinden çok emin değilim...
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..