- Kategori
- Sinema
Neoliberalizm ve Yoksulluk Filmleri:"Kalküta'nın Çocukları"

Geleceğe dair sınırsız bir karamsarlık içinde yaşanılan çaresizlik
Ross Kauffman ve Zana Briski’nin “Kalküta’nın Çocukları” (Born Into Brothels) adlı belgesel yapım, Kalküta’nın, genelevler mahallesinde yaşayan bu unutulmaz çocukların dünyaya yepyeni gözlerle bakmayı öğrenmelerinin çarpıcı ve duygu yüklü öyküsünü anlatmaktadır. Yaşamlarını, kendi bedenlerini satarak kazanan kadınların çocuklarını konu alan bu belgesel bu mekanlara, bu mecburiyetlere ve bu mağduriyetlere farklı bir gözle bakmamızı sağlayacak bir yapıt olarak karşımıza çıkmaktadır.
New York’lu fotoğrafçı Zana Briski, 1998 yılında Kalküta’daki genelevlerde çalışan yaklaşık yedi bin kadını görüntülemek üzere oraya gittiğinde; sosyal seviyesi bu kadınlardan daha düşük bir grup görür: Fahişelerin çocukları...
Aylarca genelevlerde yaşayan Briski, kötü davranılan, aşağılanan bu çocuklarla yakınlık kurmaya başlar. Annelerinden kaçıp yeni bir hayat kurabilmek için çok az şansı olan bu çocukların gözünden dünyayı görmenin harika bir fikir olacağını düşünen Briski, genelev sahipleri, kadın satıcıları, polis, siyasetçiler ve mafyaya rağmen bu çocuklara fotoğrafçılık dersleri vermeye başlar. Sokak manzaraları, yoksulluk, çaresizlik ve umut portreleri ile capcanlı bir belgesel. Kalküta’nın genelevler mahallesinde yaşayan çocukların dünyaya açılan penceresi konumunda bir belgesel.
Bir grup doğuştan şansız çocuk ve hayatları bir zorunluluğa endekslenmiş. Aşağılanma, yoksulluk, ikinci hatta üçüncü sınıf bir insan muamelesi ve geleceğe dair sınırsız bir karamsarlık içinde yaşanılan çaresizlik. Onlara sunulan bir fotoğraf makinesinin arkasında yatan hayaller ve o çocukların bu hayale tutunma savaşları.
Adalet kavramının bir söylemden öte olmadığı bir dünyada bir çocuğun neden bu hayata mahkûm olduğu ve neden aşağılandığının sorgulanmasını sağlayan önemli bir belgesel. Bir kurgu değil bir gerçek, yaklaşımlarımızın karşımızdaki insanında yaklaşımlarını belirlediğini belgeleyen bir belgesel. Herkesin en azından fırsat eşitliğine sahip olması gerektiğini vurgulayan, bir fotoğraf makinesi vermeden kimin iyi fotoğraf çekebileceğini bilemeyeceğimizi göstererek aslında birçok haksızlığa tercüman olan bir yapıt.
Yoksulluk çaresizliktir, çaresizlikte yoksulluğu devam ettirir... Bir mecburiyet olmasın çaresizlik ve yoksulluk, kurtulmak için fırsat sunulursa, belki bir şeyler değişir. Genelevdeki kadınlar için çok geç olabilir belki ama onların çocuklarının hiçbiri sorumlulukları olmadıkları yaşamların diyetlerini ödemek mecburiyetinde değil...