- Kategori
- Gündelik Yaşam
Nerelisin Hemşerim?

Nerelisin hemşerim sorusuyla karşılaşmayanımız yoktur herhalde. Önce yabancıyla(!) selamlaşılır sonra merakla sorulur o kilit soru: Nerelisin? Verilen cevaba göre yabancıyla(!) yakınlık ya da uzaklık kurulur ve iletişim ona göre devam ettirilir. Örneğin Dersimliyim dendiğinde yabancının (!) Alevi olduğunu, Diyarbakırlıyım dendiğinde Kürt olduğunu, Hataylıyım dendiğinde Arap olduğunu anlar ve yabancıya (!) ona göre davranırız. Hemen zihnimizdeki önyargı bölümüne başvururuz. Bakarız, Alevinin bizdeki izlenimi iyi mi kötü mü?Kürdün, Arabın, Sünninin, Ermeninin, Lazın, Doğulunun, Batılının…
Yabancıyı(!) zihnimizdeki önyargı bölümünden bir kategoriyle eşleştirdiğimizde merakımız giderilir ve ona göre davranmaya başlarız. Yok eğer eşleştirme olmamışsa olana kadar sorulara devam ederiz. Nerelisin? Cevap: Ankara. Ankara’nın neresi? Cevap: İçi. İçinden neresi? Yabancıyı (!) zihnimizdeki yere oturtuncaya kadar sorular devam ettirilir. Peki bu kilit(!) soruyu yabancıyı (!) tanıma amaçlı içten bir soru olarak mı, yoksa önyargılarımızı harekete geçirmeye dönük bir soru olarak mı değerlendirmeliyiz? Sanırım burası net değil.
Türkiye halkları hem çok çeşitliliğe sahip hem de ne yazık ki çok çeşitli önyargılara. Çok kültürlülüğümüzü zenginlik olarak mı değerlendireceğiz yoksa karşıtlık olarak mı? Pratikte etnik ya da dinsel kökenimiz ne olursa olsun günlük yaşam içinde, farklılıklarımızla birlikte, birbirimizle yoğun bir temas içindeyiz. İşte, okulda, sokakta, otobüste her yerde. Aynı havayı soluyup aynı coğrafyada yaşıyoruz. Günlük yaşamın akışı içinde yeri geliyor birbirimize yardımcı oluyoruz, yol gösteriyoruz, elinden tutuyoruz, sohbet ediyoruz… Tüm bunları farklılıklarımızla birlikte yapıyoruz ve bu aramızda herhangi bir sorun yaratmıyor. Yere düşen birine yardımcı olmaya çalıştığımızda sen nerelisin? Türk müsün? Kürt müsün? Alevi misin? Sünni misin? ona göre yardımcı olacağım demiyoruz. Ya da biri bize adres sorduğunda. Bütün samimiyetimizle karşımızdakine yardımcı olmaya çalışıyoruz. Peki, farklılıklarımız günlük yaşam pratiği içinde aramızda sorun yaratmazken nerede sorun yaratmaya başlıyor? Halkların birbirleriyle dayanışma içinde olmasından korkan korkaklar tarafından sorun yaratılıyor. Halkların birbirleriyle dayanışma halinde huzur içinde yaşaması, korkakların düzenini sarsacağından korkuluyor. Korkaklar, düzenleri bozulmasın diye halkların arasına korku salmaktan çekinmiyor.
Korkak düzenin korkak savunucuları tüm kötülüklerini yaparken bize düşen görev: uyanık olmak, halkları birbirine kötüleyen bu korkakların söylemlerine fırsat vermemek, herşeyden önce insan olduğumuzu unutmamak, onun gereğini yerine getirmek ve nerelisin hemşerim diye aramıza sınır koymak yerine "insanım insan” diyebilmek.