Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '08

 
Kategori
Tarih
 

Nisyan-ı Nisvan (unutulan kadınlar) Mihri Müşfik hanım

Nisyan-ı Nisvan (unutulan kadınlar) Mihri Müşfik hanım
 

Mihri Müşfik hanım


Merhaba Değerli Dostlar,

Tarihimizde unutulan kadınlardan bir diğeri olan İLK kadın ressamımız Mihri Müşfik Hanımı biraz tanıyalım...

1886 senesinde İstanbulda dünyaya geldi. Tıbbiye nazırı Rasim paşanın kızıdır.

Babası kızının kabiliyetini küçük yaşında farketti...

Ona özel bir ilgi gösterdi, Mihri hanım resim, edebiyat, siir ve musiki ile birden ilgilendi, fakat zaman içinde tamamen resime yöneldi.

Padişah 2. Abdülhamid hanın ünlü ressamı Fausto Zonaro’dan beşiktaştaki atölyesinde resim dersleri aldı. Bir süre sonra gençliğininde verdiği duygusallıkla İtalyan kökenli bir müzik şefinin peşinden İtalya-Roma'ya kaçtı. Kısa süren bu maceradan sonra Paris'e gitti ve orada bir ev kiraladı, evi oldukçca genis ve rahattı, evin bir bölümünü resim atölyesi yaptı, odanın birinide sorbon üniversitesinde siyasal bilimler okuyan Müşfik Selami bey’e kiraya verdi. Zamanla birbirlerine yakınlaştılar ve evlendiler.

Kocasının ilk adı ile tarihimize Mihri müşfik hanım olarak geçecektir.

Görevi gereği parise giden maliye nazırı Cavid bey, maarif nazırına bir telgraf göndererek orada bir davette tanımış olduğu Mihri hanımdan yararlanılmasını önerince onu 1913 senesinde İstanbuldaki İnas Sanayi-nefise okuluna öğretmen atadılar...

Kendisi okulun İLK kadın öğretmeniydi ve bir süre sonra okulun müdürüde oldu.

Kız öğrencilerini açık havada ressim yapmaya, modelden çalışmaya ve topluca sergiler açmaya teşvik etti. İstanbulda bu dönemde Tevfik Fikret ile tanıştı, dostluk kurdu.

Batılılaşma döneminde yoğun biçimde görülen Fransız etkilerinin edebiyat kısmını Edebiyat-ı Cedide şairleri oluştururken, Mihri Müşfik Hanımda onların yazdıklarını resimleyerek Edebiya-ı Cedide resmi ekolünü yarattı...

Ruşen Eşref ünaydın, Tevfik Fikret ile ilgili anılarında şairin Mihri hanımla ilgili yorumlarını şöyle dile getirir : <ı>Yukarıda bir hanım var.resimler yapıyor, <ı>birde ‘’ RUBAB ‘’ı o kadar güzel yorumluyor ki, yazdıklarım bu kadar anlamlı mı imiş ‘ diye <ı>şaşırıyorum. Der...

Edebiyatı Cedidecilerin portrelerini yaptığı bilinen <ı>sanatçı 1915 yılında ölen Tevfik Fikretin yüzünün kalıbını aldı ve böylece 1915 gibi erken bir tarihte heykel sanatı çalışmalarında önemli adımlar attı...

1919 yılında İtalyaya gitti. Bu ani gidişinin nedeni ittihad ve terakki cemiyetinin mensuplarıyla olan yakın ilişkilerinin, onu işgal altındaki istanbulda zor duruma düşürmesi sanılmaktadır...

Mihri hanım’ın bu dönemde tutuklanan Hüseyin Cahit Yalçın ve Cavid beyleri ziyaret etmesi basında aleyhine yazılar çıkmasına neden oldu. Bu kargaşa içinde gittiği italyadan bir sene sonra geri döndükten sonra tekrar İnas sanayi nefise mektebinde 2 yıl daha dersler verdi.

1922 yılının sonunda tekrar italyaya döndü, Müşfik Selami bey ile olan evlilikleri 1923 te boşanmayla neticelendi..

Roma’da İtalyan şair Gabriele D’annunzıo ile birlikte olduğu dönemde onun aracılığıyla Papa’nın bir portresini yaptı, Bizzat papa’ya portreyi teslim ettiğinde papa çok memnun kalıp ona teşekkülerini iletirken yüklü bir ücret ile ödüllendirdi...

Yine bir ara kısa süre için Türkiyeye geldiğinde Cumhuriyet kurulmuştu ve Atatürk’ün Mareşal üniformalı portresini yaptı. Ankara da bizzat Gazi hazretlerine takdim etti. Atatürk portreye hayran kaldı, onu sofrasına davet etti, iltifat ve takdirlerini Mihri hanıma herkesin huzurunda ifade etti...

Mihri Hanım bir süre sonra tekrar önce Roma’ya sonrada Parise geçti. Bu dönemde eşinden ayrılan kızkardeşi Enise Salih hanım İsviçre'de sanatoryumda vefat etti.

Yine kısa bir zamandan sonra yeğeni Hale Asaf pariste kansere yenik düşüp ölmesi üzerine Mihri hanımın adeta dünyası yıkıldı. Yepyeni bir hayata ilk adımını yeni dünya Amerika'ya giderek attı. Orada başta Şikago üniversitesi olmak üzere ceşitli üniversitelerde Resim hocalığı yaptı, sanat dersleri verdi, zaman zamanda zengin amerikalı ailelerin çocuklarına ozel dersler verdi.

Mihri Müşfik hanım ve Yeğeni Hale (Salih) Asaf ::

Mihri hanım yeğeni Hale asaf’ın ilk resim hocası olmasına rağmen ona resimden vazgeçmesini ve sonraki dönemlerde dargın oldukları bilinmektedir.

Mihri Hanım, Hale Asaf’ın yirmili yaşlarını sürdüğü dönemlerden başlayarak onun resimden vazgeçmesini istemiş ve zaman zaman <ı>Ben resim yaptım da ne oldu? Sanat karın doyurmuyor... Tablolarını mı yiyeceksin?” ya da “...Ben güzelim, başımın çaresine bakarım, sende o da yok ama resim yapmaya devam et!.. şeklinde yeğenine çıkıştığı.

Taha toros pekiştirici olarak Mihri hanımın yurtdişidan gönderdiği mektuplarında

şunları yayınlamıştır: <ı>...Senelerce çalışmakla ben neye muvaffak oldum? Hiç.. Üstelik sıhhatimi kaybettim. Vaktiyle «Herkül» idim. Şimdi merdivenleri çıkamıyorum.. San’at beni bu hale koydu..Hele gözlerim hiç görmüyor. Çifte çifte gözlük kullanıyorum.. Parasızım. Bizim gibi -Avrupa’ya nazaran- geri kalmış bir memlekette san’atkarın yolu kadar güç bir yol yoktur. Bizimkisi fazla fedakarlık isteyen bir meslek..

Bugün bana, gençliğimi hediye etseler, bu meslek uğrunda çektiklerimi çekmek korkusundan, reddederdim! Çektiğim meşakkatleri bir ben bilirim bir de Allah bilir...

...Her sanatkar, karşısındaki sanatkarı, daima, kendisinden aptal görür! O’nun on senede yaptığını, kendisinin bir senede yapacağını sanır. Bir iki yıl içinde, hayatını kurtaracağına, köşeyi döneceğine emindir!

Heyhat ve yine heyhat! İşte sanatın esrarı burdadır. Sanatkarın yolu, yürüdükçe uzar gider...

...Bizim ailenin yegane hususiyeti, inadındadır. Ben herşeyde olduğu gibi sanat hayatım boyunca, inadımla yaşadım. Bugün, buna, bin kere pişmanım.

Bu satırlar, Mihri Müşfik Hanım’ın içerisinde bulunduğu durumu açıkladığı gibi, hangi koşullar içerisinde yeğenine resmi bırakmasını öğütlediğini de anlatmaktadır.

Acı, üzüntülü ve düşündürücü son :

Gazeteci Ahmet Emin Yalman 1942’li yıllarda Newyork’ta Mihri hanımı birkaç kez gördüğünü onun bazı dergilere kapak resimleri yaptığını belirttikten sonra 1954 senesine kadar büyük bir sefalet, yoksulluk içinde yaşadığını ve 1954 de vefat ettikten sonra ‘’kimsesizler mezarlığında’’ gömüldüğünü tespit ettiğini belirtir....

Mihri Müşfik hanımın Türkiyede 32, İtalyada 36, fransada 23 ve Amerikada 60’ı aşan tabloları kayıt altına alınmıştır...

Kaderin bir cilvesimidir bilinmez ama tarihimizin İLK kadın ressamının biyografik hayat hikayesini yine bir hanım olan yazar Mahinur Tuna Hanım derlemiştir...

Kitabın adı ; İlk Türk kadın ressam Mihri Rasim (Müşfik) Hanım

Yazar ; Mahinur Tuna,

Evet dostlar benim ileride projelerimden biride Mihri hanımın mezarının yerini tespit edip ziyarete gitmektir, Aşağıda eczacıbaşı sanal müzesinden sanatkarın bazı tablolarını ilave ediyorum.. Büyük Atatürk’ün sanata verdigi değer onun ölümümden sonra ne kadar geliştiği bir soru işaretidir fakat sanata gerekli değeri vermeyen milletlerin damarları adeta kurur.

Sanata ve Sanatçılarımıza sahip çıkalım vargücümüzle..sevgiyle kalınız değerli dostlar...

 
Toplam blog
: 28
: 1999
Kayıt tarihi
: 07.06.08
 
 

1958 Bursa doğumlu olup, çok uzun yıllardır ABD'de yaşıyorum. Öğretmen olan bir oğlum var,Tarih araş..