Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '07

 
Kategori
Mizah
 

Nostalji

Nostalji
 

Nostalji dedikleri ne ola ki? Bence, belleğimizin bize oynadığı bir oyun bu. Vakti zamanında bir şeyler yaşamışız, yaşadığımız her bir şey unutulmuş, kala kala üç-beş güzel anı kalmış… Belleğimiz de atıyor önümüze onları, “Alın oyalanın, duygulanın, geyik yapın” diyor ve bizleri gereksiz yere meşgul ediyor.

“Hatırlıyor musun? Okulun helasında gizli gizli sigara içerdik. Bekir Hoca’ya yakalanacağız diye üçbuçuk atardık…”

“Hatırlamaz mıyım? O sigaraların tadını unutmam mümkün mü?”

Alın!.. Buyurun!..

Helada, dar vakitte, enselenme korkusu içinde telaşla içilen sigaranın ne zevki olur? Duyan da sanır ki, essahlı bir kebap yemiş, üzerine daha da essahlı bir kahve söylemiş yanına da bir sigara yakmış onu tüttürüyor!..

E peki niye böyle oluyor?

Dedim ya belleğimiz bize oyun oynuyor diye. Düşünün… Belleğimiz bize böyle bir kıyak çekmese, yıllar sonra karşılaştığımız arkadaşımızla neyin muhabbetini yapacaktık?

Okuldan mezun olurken sırım gibi bir delikanlı olarak bıraktığınız arkadaşınız yıllar sonra karşınıza kel ve şişko bir adam olarak çıkıyor… Sizin de ondan çok bir farkınız yok… “Nasılsın?.. Evlendin mi?.. Çoluk-çocuk?.. İş-güç?.. Sizin orada havalar nasıl?...” muhabbetleri birkaç dakika içinde bitiyor… Ve başlıyor okul anıları…

“Lan amma kopya çekerdin ha?..”

“Hiç sorma! Ama sen de benim kopyalar sayesinde bitirdin okulu olum!..”

“Okulun bahçesindeki o büyük incir ağacı hâlâ duruyor mudur? Ne güzel inciri vardı değil mi?”

“Hiç sorma! Az mı ishal olduk o incirlerin yüzünden?”

“Ah o incirler olsa da gene ishal olsak.”

İşte bu kadar! İncir çekirdeğini doldurmayacak mevzuular en zengin muhabbet malzemesi oluyor belleğimizin kıyakçılığı sayesinde.

Üstelik konunun türü, büyüklüğü, küçüklüğü, yeri, zamanı hiç önemli değildir. Maksat bizleri oyalasın! Dudaklarımızda aptalca bir gülümsemeyle gözlerimizi kapayıp, dalıp gidelim gülümsememizden daha da aptalca mevzulara…

Belleğimiz için yeter de artar!

“Hatırlar mısın? Marco diye bir çizgi film vardı… Hani annesini arardı yavrucak… Şimdi öyle çizgi filmler yapılmıyor.”

“Hey Dergisi’ni hatırlıyor musun? Muhteşem bir dergiydi. Biliyor musun? Hey’de benim karakelem bir resmim yayınlanmıştı.”

“Sinemaya saatler öncesinden gelir, önünde piyasa yapardık. Film filan bahane! Sinemaya gelen kızlardan birini tavlayalım yeterdi bize. Fakat John Travolta’nın bir filmi vardı… Grease… O film geldiğinde ne piyasa olmuştu beee! Memleketin tüm güzel kızları sinemaya akıyordu.”

Bu bellek var ya bu bellek!.. Ne anasının gözüdür o! Allah bilir, biz nostalji geyikleri yaparken bir köşeye çekilip kıs kıs gülüyor, gelecekte kullanmak üzere nostalji malzemeleri istifliyordur bir yerlere.

 
Toplam blog
: 118
: 1658
Kayıt tarihi
: 20.06.06
 
 

70'li yılların sonlarına doğru (1977 veya 1978... Belki de 1979...) tüm zamanların efsane dergisi..