Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '10

 
Kategori
Öykü
 

O adam

Hayatta bizim önemsemediklerimiz , başkalarının çok önem verdikleri insanlar olabilir. Bunlar belki de en yakın dostlarımızdır. Herkesin bizim sevdiklerimizi sevmesini, nefret ettiklerimizden nefret etmesini bekleyemeyiz. Hayatta her şey bizim düşüncelerimiz ve eylemlerimizin gene bizim hayatımıza yansımasıdır. Bunu anladığımız zaman hayatın manasını da büyük oranda anlamış oluruz.

Lise son sınıfa gelmiştim. O güne kadar Üniversitenin önemini ve ÖSS sınavının Üniversiteye girmek için ne kadar önemli olduğunu anlamadığımdan , açığımı kapatmak için var gücümle çalışmaktaydım.

Hafta içi okuluma devam ediyordum. Akşamları derslerimi tamamladıktan sonra da bir saat kadar arkadaşlarla gezerek durum değerlendirmesi yaptıktan sonra evde hem dersleri tekrar etmekteydim , hem de test çözmekteydim. O güne kadar ÖSS yi ciddiye almamam benim yorulmama sebep olmaktaydı.

Hafta sonları ise dershaneye devam etmekteydim. Dershane genelde öğlene kadar olduğundan hem dershane hem okul arkadaşım olan Ahmet ile çok zaman gezer , sinemeye gider, bazen futbol maçlarına , bazen de kız arkadaşlarımızla parkta sohbet ederdik.

Günler böyle sürüp giderken arkadaşım Ahmet’e bir haller olduğunu fark ettim. Ahmet ile genelde hafta sonları buluşmamızdan dolayı , hafta sonları ona gezmeye gidelim dediğim zaman bir bahane bularak benden uzaklaşmakta ve başka yerlere gitmekteydi. Sorduğum zaman evde kitap okuduğunu söylemekteydi.

Bu bahaneleri uydurup , yanımdan uzaklaştığı zamandan beri dershane ve okuldaki başarısı da artmıştı. Acaba özel bir ders mi almaktaydı da benden uzaklaşmaktaydı ? bunun mümkün olmadığını rahatça tahmin etmekteydim. Çünkü maddi durumları özel ders almalarına imkan vermemekteydi. O zaman ne oluyordu da Ahmet başarısını artırmaktaydı da ben artıramıyordum. Ona sorduğum zaman çok kitap okuduğu için başarısının arttığını ısrarla söylemekteydi. Bende kitap okumama rağmen O’nun kadar başarımı artıramamaktaydım.Bunun sebebi ne olabilirdi. Çok da merak etmekteydim.Hedefime ulaşmak için mutlaka başarımı artırmam lazımdı. Bunun yolunu bulmuş olan Ahmet ise ser veriyor ama sır vermiyordu.

Ahmet’in okul başarısının artmasının yanı sıra , kendine olan güveni ve neşesi de artmaktaydı. Ben ise sınav yaklaştıkça strese giriyor, hedefime ulaşamayacağım kaygısı ile stresim artıyordu. Ailem ise benimle fazla ilgilenemiyordu. Annem ve babam ilkokul mezunu insanlardı. Benimle isteseler de ilgilenemezlerdi. Kendime güveni ve derslerimde başarımı artırmak zorunluluğun hissediyor, kendi kendime de bunu başaramıyordum. Ahmet bunu başarmıştı işte.

Ahmet’i asla kıskanmıyordum. 17 yaşında olan benim gibi duygusal insana Ahmet’in yaptığı baştan savma dokunuyordu işte. Ahmet’in başarı yöntemlerini öğrenmek , O’nun Başarlı olduğu yöntem benim bilmediğim bir yöntemse hayatıma uygulamak ve gelişmek istemekteydim. Hayatta hiç bu kadar öğrenme arzusu ve isteği duymamıştım. Ahmet ise ısrarla benim isteğimi geri çevirmekte sadece çok kitap okuyorum demekteydi. Ama O'nun okuduğu kitaplar sadece 100 Temel eserden kitaplardı. Bende okumuştum ama başarılı olma yöntemleri konusunda ipuçlarına rastlayamamıştım.

Ahmet hep dershane çıkışları beni baştan savmaktaydı. Bunu fark ettiğim zaman O’nu izlemeye karar verdim. Aslında bir insanı izlemek iyi bir davranış değildi ama ben sadece Ahmet’in başarısını öğrenmek için onu izlemek istemekteydim. Öğrenmek , güzel dersler çıkarmak için Ahmet’i izlemem sanırım ona da zarar vermeyecek bir davranıştı.

Bir Cumartesi günü Ahmet ile beraber kantinde ders çıkısı çay içtik. Ahmet durmadan saatine bakmaya başlamıştı. Anladım ki kalkma saati gelmekteydi. Ona nereye gittiğini ve benimde Onunla gelmek istediğimi söyledim. O her zamanki gibi tek başına gideceğini söyledi. Ben de bir şey demedim. O kalkar kalkmaz fark ettirmeden Onun peşine takılmaya başladım. O hızlı adımlarla dershaneden çıkarak caddeden yukarı doğru çıkmaya başladı. Ben de hemen peşine takıldım. Ahmet ara sıra arkaya dönerek arkasında birisinin bulunup bulunmadığına bakıyor, sonra yoluna devam ediyordu. Onu izlediğimi anlasa bana ne kadar kızardı kim bilir.

Ahmet hızlı adımlarla kentin yukarısına doğru ana cadde üzerinden çıkmaya başladı. Yolda gördüklerine selam veriyor ama onlarla muhatap olmadan caddede yukarı doğru yürüyordu. Bende hemen arkasından O’nun beni göremeyeceği şekilde O’nu izliyordum. Ahmet nereye gitmekteydi? Özel ders aldığı hocaya mı ? Kız arkadaşı ile buluşmaya mı? Yoksa başka arkadaşlar mı edinmişti de onlarla buluşmaya gitmekteydi ? Bu soruları onu izlerken kendime sormaktaydım ama cevap alamamaktaydım.

Bu arada Ahmet şehrimizin en havadar , en büyük aile çay bahçesine doğru yöneldi. Asırlık ıhlamur ağaçları ile dolu çay bahçesinde ıhlamur ağaçlarının altında çay içmeye doyum olmazdı. Hele yanında kız arkadaşın varsa bu çay içmeler daha zevkli hale gelebilirdi .

Ahmet çay bahçesinin kapısına gelince durdu. Ben hemen bir direğin arkasına saklandım. Ahmet çay bahçesinin kapısında yeniden satına baktı. Sonra sağı solu kontrol ederek çay bahçesinden içeri girdi. Çay bahçesinden girince bir daha durarak çay bahçesindeki tüm masaları kontrol etti. Sonra bir yere bakınca hemen o yana yöneldi. Ben de hemen arkasından uzak bir köşede bir masaya oturdum . Ahmet masada tek başına oturan bir adamın yanına giderek önce adamın elini sıktı bembeyaz yüzü o adamı görünce adeta daha beyaz hale gelmişti. Adamda Ahmet’i görünce hemen kucakladı. Adamın arkası bana doğru dönük olduğundan görememekteydim. Ahmet’in yüzünü ise görebilmekteydim hemen. Hemen uzaktan da olsa .

Ahmet adamın anlattıklarını dikkatle dinliyor ve ara sıra adama sorular soruyordu. Adam da sorulara cevap veriyor ve Ahmet aldığı cevaplar karşısında yüz ifadesinden hem şaşırdığı hem sevindiği anlaşılıyordu. Adam anlattıkça Ahmet’e güven gelmekte ve Ahmet daha samimi şekilde cevap vermekteydi.

Bir süre onları izledikten sonra , o gün üşütmüştüm. Burnum akmaya başladı. Hemen masamdan kalkarak parkın yanındaki , marketten bir kağıt mendil almaya gittim. Mendili alıp geldiğim zaman eski masama başkalarının oturduğunu gördüm . Ahmet ile adamın oturduğu masaya baktığım zaman Ahmet’i göremedim ama adam orada oturmaktaydı. Ben de bu sefer adamın yüzünü göreceğim mesafeden başka bir masaya oturdum. Oturduğum masadan adamın yüzünü görünce çok ama çok şaşırdım. Ahmet’in konuştuğu adam bizim apartman komşumuzdu .

Adam beni uzaktan göremiyordu ama ben artık uzaktan görmeye başladım. Adama önyargı ile bakmadığım birkaç dakikada adam bana farklı görünmeye başlamıştı.

Ahmet’in büyük ciddiyetle konuştuğu bu adam bizim apartman komşumuzdu.Bir gün ciddiyetle bana rastladığı zaman benimle konuşmuş ve Üniversite mezunu olduğunu ve Üniversite ve okul başarısı konusunda kitapçıklar kaleme aldığını ve bunu çevredeki gençlere hediye ettiğini istersem bana bir tana verebileceğini söylemişti. Ben o zaman O adamın söylediklerini ciddi olarak düşünmeden “ Adama bak Üniversite tamamladım diye hava atmakta. O Üniversite tamamlamışsa biz daha iyisini tamamlayacağız, dershanede , okulda hocalarız yetmiyor birde apartmanda bu adam karşımıza çıktı “ diyerek adamdan uzak kalmıştım. Adamda bana bir daha bir şey söylememiş ama her gördüğü zaman ciddiyetle selam vermişti. Bende selam vermiş ama hiç muhatap olmamıştım.

İşte ciddiye almadığım o adam şu an karşımda oturmaktaydı. Ahmet nasıl olmuştu da evleri bize uzak olmasına rağmen o adamla tanışmış ve faydalanmıştı ? Ahmet kiminle buluşuyor ? merakım bu sefer bu adamla nasıl tanışmış? Sorularına dönüşmüştü.

Adama baktıktan sonra kendi önyargılarımdan ve dik başlılığımdan utandım. Bir suçlu gibi pişman insan olarak masadan kalktım. Parka girerken meraklı ve heyecanlı olan ben çıkarken mahcup, bir hatasını daha anlamış insan olarak parkı terk etmekteydim.

Ertesi gün okulda dersin başlamasına daha 10 dakika kala okul bahçesinde Ahmet’i bularak Ahmet’ e o adamı nereden tanıdığını ve nasıl faydalandığını sordum.

Ahmet önce onu takip etmemden dolayı bana çok kızdı ve onu takip etmeye hakkımın olmadığını söyleyerek hemen yanımdan uzaklaşmak istedi.Ama bakışımdaki yalvaran tavrımı görünce ve benim iyi niyetimi anlayınca hemen yumuşadı ve her şeyi anlattı.

Meğer Ahmet’te benim gibi arayış içerisindeymiş. Komşumuz Mahmut amca bizim dershanenin rehberi Sedat beyin yakın dostuymuş. Her hafta Cumartesi Sedat beyin odasında buluşarak saatlerce konuşurlarmış. Sedat bey sanki bu adam büyük Rehberlik gurusu gibi saygı göstermekteymiş ve yazdığı rehberlik kitapçıklarını Sedat hocaya hediye etmekte, Sedat Hoca da okuduktan sonra güvendiği ve gelişime açık öğrencilere okutmaktaymış. Ahmet bu kitapçıkların sadece bir tanesini önyargısız okuyunca hayata bakışı değişmiş ve bir gün Sedat beyin odasından ayrılırken adam ile konuşmaya başlamış. Adamın tatlı dilli konuşması ve rehberlik, motivasyon , kişisel Gelişim konularındaki bilgisine hayran kalmış ve o günden sonra , hem adamın yazdıklarını okumuş, hem sohbetini dinlemiş hem de okuduklarını ve duyduklarını uygulayınca koskoca rehber Sedat beyin o adamı ne kadar sevdiğini anlamış . Hatta Ahmet Sedat beye “ O adamdan ne anlıyorsunuz Hocam ?” dediği zaman Sedat Hoca Ahmet’e kızarak “ Sen ne diyorsun kardeşim, O adam gibi bilgili insanı ben Üniversitenin rehberlik profesörlerinde bile görmedim. Beni çok iyi motive etmekte” demiş.

Bu arada ders zili çaldı ve hemen derse girdik.

Benim kafamı kurcalayan soru “ Ahmet’ neden beni de o adam ile konuşmaya götürmediği “ idi.

Teneffüste bunu da Ahmet’e sordum. Ahmet gülümseyerek, o kadar samimiyeti ile bir saat önce bana öfkesi geçmiş olarak bana sarıldı. Koluma girdi. Kantine gidip birer nescafe aldı. Ahmet en neşeli ve sevinçli olduğu anlarda sevgisini göstermek için bize nescafe ısmarlardı. Bu davranışından beni sevdiğini anladım.

Masaya oturunca benim yüzüme o beyaz tenli yüzü ile gülümseyerek bakarak şunları anlattı. “ Mehmetciğim, güzel kardeşim, hayatta okuduklarımızı uygulamadığımız zaman bizler kitap yüklü eşekleriz. Mahmut ağabey ile tanıştığım zaman bunu anladım . Mahmut ağabey herkese yardımcı olduğunu ama kimsenin hatta yeğenlerinin bile kendisini ciddiye almadığını ve benim onunla konuştuğumu görenlerin muhtemelen bu konuşmaları anlamayacağını düşündüğünden aramıza nifak sokmasınlar kimseye anlatma , dedi. Bende Mahmut ağabeyi kızdırmamak için kimseye haber vermedim. Seni severim ama gelişimimi ve bana faydalı olacak büyüklerimi de severim. Düşündüm de dik başlılığı bırakarak olgun ve samimi büyüklerimizin bilgisi ve seviyesini alırsak o zaman hayat bizlere her türlü kolaylığı sağlamakta” dedi.

O zaman hayat, tecrübe, bilgi ve sevgi kavramları benim için bir anlam ifade etmeye başladı. İlerleyen zamanlarda bende önyargılarımdan kurtularak çevremdeki bilgili ve sevgi dolu büyüklerimden her zaman faydalanmaya baktım.

Bir süre sonra Ahmet’te bende hedeflerimize çok yaklaştığımızı gördük ve hedefimizi tam 12 den vurduk. Mahmut beyden aldığımız bilgi ve hayat tecrübeleri hayatımızı daha da kolaylaştırdı.

Önyargılarını aşanların , alında kendilerini aştıklarını ve başarıya doludizgin gittiklerini daha iyi anladım.

TURAN YALÇIN-TOKAT

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..