- Kategori
- Güncel
O köy bizim köyümüzdür
Sosyal adaletsizliğin ve hukuksuzluğun hüküm sürdüğü bir toplumda, zorbalık hakim olur.. Zorbalığın egemen olduğu bir toplumda ise, doğal olarak her türlü müdafa ne yazık ki meşru görünür..
Peki neden böyle olduk?
Başka nasıl olabilirdik ki..
Model karekterleri öldürdükte ondan böyle olduk.. Evlerimizin içine akan, televizyon gibi, internet gibi lağımlar var da ondan böyle olduk.. Burnumuza sokulan dizi filmlere, son dönem filmlere bir bakın.. Baş roldeki oyuncular, ya birbirlerini aldatıyor, ya birbirlerini boğazlıyor, ya silah elde ortalığı kan gölüne çeviriyor, ya haraç yiyor, yol kesiyor.. Bunları izleyen çocuklarımız, gençlerimiz, rol model olarak istemeselerde bilinç altına yerleştiriyor.. O dalga geçmeye bayıldığımız eski filmlerde en azından bir model yaratılmış olurdu.. Baş roldeki adam ya da kadın aldatmaz, paraya tamah etmez, saygılı, centilmen kişilerdi.. Bu adamlar bilinçli oluşturulan rol modellerdi..Neden saygı, sevgi, aşk geçmişte kaldı diyoruz.. Sebebi biziz de ondan.. Bu sonucu bizler istedik ve hazırladık.. Globelleşen dünyanın, henüz buna hazır olmayan toplumlar üzerindeki olumsuz sonuçları diyorum ben..
Siz istediğiniz kadar çocuğunuza iyi eğitim verin, mükemmel model olun.. Şurası bir gerçek ki, o çocuk sizden çok internet ve TV izliyor ve orada gördüklerini sizden daha çok rol model kabul ediyor.. Ve ne yazıktır ki, dünyanın tüm evlerine, tüm körpe beyinlerine, birer lağım virüsü gibi girren bu yayınların, hiç bir sağlıklı denetimi yok.. Herhangi biri, her hangi birini ekranında konuk edip, herhangi kritik bir konuda, ağzına geleni konuşmasına olanak sağlıyor.. Adam uzmanmış gibi, rahatlıkla konuyla ilgili ahkam kesebiliyor.. Zaten cahil olan bir toplumdaki birey, ekran karşısında kravatıyla bacak bacak üstüne atıp oturmuş, kurula kurula ahkam kesen, kelli felli adamı görünce, ağzı açık dinliyor ve inanıyor.. Bu işin belki en zararsız boyutu.. Asıl gençlerimizin öüne altın tepsilerle sunulan ve hiç bir rol model karekter barındırmayan film yapımlarının yol açtığı tahribat bugün üçüncü sayfa haberlerinde acı dolu örneklerdir..
Peki devletler, hükümetler ne yapıyor..?
Ben diğer ülkeleri pek bilmiyorum ama benim ülkemde hükümetler, asıl sorun olan eğitim sorunuyla ve bu rol model sorunuyla ilgileneceklerine, güney doğuda aşiretlerinin sırtını sıvazlıyor.. Aşiret reislerine, benim vergilerimle askeri mühimmat ve para yağdırıyor.. Korucu sayısını artırıyor.. 40.000 adamı olan falanca aşiret reisine, adam başı 650 lira maaşdan, her ay 25-30 milyon lira (eski 25-30 trilyon) para veriyor ve bu adamın PKK yı durdurmasını bekliyor.. Size her ay 25-30 trilyon sağlayan bir nedeni, siz ortadan kaldırır mısınız..
Sonuç ortada, PKK da, aşirette aynı adamlar.. Paylaşılan rant, senin benim cebinden zorla alınanlar.. Sonra eline keleşi alan bu şalvarlılar, kendilerini bölgenin Tanrısı ilan edip, köy basıyor, adam kaçırıyor, ırza geçiyor, hane tarıyor, devlet malı silahlarla 15 dakikada 1200 mermiyi 45-50 kişinin üzerine de sıkabiliyor.. Karnında bebeği olan kadını bile gözünü kırpmadan katledebiliyor.. Hem de devletin demirbaş silahıyla, devletin maaşıyla, yani devlet eliyle kendi halkını kurşuna dizecek erki arkasında hissediyor.. Arkasında devlet var, koskoca aşireti var.. Hapise girse ne olacak, hapiste de ağalık var, yan gelip yatmak var.
Batıda gençler TV.ile zehirlenirken, güneydoğuda silahla, erk vaatleriyle birbirine düşürülüyor.. Devlet ne yapıyor.. Mecliste birbirine sövmekle meşgul.. Nasıl olsa güvenlik korucu başının kontrolünde.. rahatız..
Oysa sen bölgede güvenliği sağlayabilseydin, o bölgede kimse silahlanmaya gerek duymazdı.. Gerek duyanlar ise, senin varlığından korkar, sen de zaten o adamı derhal yakalar cezalandırırdın, silahlanmasına neden gösterdiklerini de ortadan kaldırırdın.. Ama adama demişsin ki; sen al şu silahı kendini koru.. Adın korucu olsun.. Al sana birde maaş.. Uy babo..
Bu adam bir de üstüne üstlük kara cahil ise ne yapar.. İşte Mardin.. Dünya tarihinde, bu kadar saçma sapan nedenlerle bu kadar büyük bir katliama şahit olunmuş mudur bilmiyorum ama ne yazık bu utanç, bu vahim acı bizim payımıza düştü.. Ben bu ülkenin başbakanı, savunma ya da iç işleri bakanı ya da jandarma bölge komutanı olsaydım, Tanrı şahidim ki, bu olaydan sonra harakiri yapardım.
Tüm yetkilileri, vatanının her masum biriyine sevdalı bir vatandaş olarak göreve çağırıyorum.. Uyanın bu derin uykudan ve derhal sınır güvenliğini sağlayın.. Bakan gelecek diye yol yapmak yerine, yas tutan insanlara gözyaşı dökmek yerine, bu akan kanı durdurun, önüne geçin..Bunu yapacak gücünüz var.. Bölgenin güvenliğini korucu yada aşiretler değil, tamamen asker sağlasın, masum insanlar gerçek anlamda korunsun ki bu ülkenin vatandaşı artık, kendini savunmak için bireysel silahlanmanın şart olduğuna inanmasın, hukuğa güven oluşsun..Aksi taktirde, hepimize birer keleş dağıtsınlar.
Bu ülkenin sosyologları, toplum bilimcileri, kürt bilimcileri, bilmem neyin bilimcileri, şimdi televizyonlara çıkıp ahkam kesmesinler.. Bir şekilde hükümetlerin yapmadığını yapsınlar, kendi aralarında örgütlenip, insanlık namına yapılabilecek bir şey var mı bir düşünsünler ve çözüm için sınırları zorlasınlar.. Banane ciliğin en acı ve kaçınılmaz sonucu, sıranın bir gün sana geleceği gerçeğidir.
Sosyal adaletsizliğin ve hukuksuzluğun hüküm sürdüğü bir toplumda, zorbalık hakim olur.. Zorbalığın egemen olduğu bir toplumda ise, ne yazık ki her türlü müdafa meşru görünür.
Hayrettin Turan
Kağıt Gemilerin Kaptanı