- Kategori
- Deneme
Objektif Zaviyede: Mutlak Kefillik
Kutuplaştırma Siyasetinin Sosyolojik Yan Etkisi
Öncelikle bu siyaset tarzı, kazandırdığı müddetçe siyasi strateji olarak başarılıdır ve takdir edilmelidir. Yan etkilerine gelirsek:
Siyasi yarışta kutuplaştırma stratejisinin getirdiği sonuçlardan biri azınlığı azınlığa (etnik değil, oy oranındaki azınlık) mahkum edip çoğunluğun kendi arasında mutlak kefilliğe birkaç nedenle birlikte sürüklenişidir. Geçmiş hatalar unutulur, bağışlamak erdemdir denir ancak karşıt görüş asla bağışlanmaz. Erdemlilik kavramı bu toplumun çeperlerini oluşturur. Böylece ortaya ''bizler erdemliyiz, liderimiz erdemlidir, bizden başkaları erdemsizdir ve yaptıkları erdemsizdir; liderimiz ne yapsa yeridir, bir bildiği vardır çünkü erdemliler erdemliyi destekler.''
Bunun gerekçelerinden birini ise militarist bir toplum oluşumuza bağlamakta fayda görüyorum, kumandana saygı büyüktür. Bir kumandan-er ilişkisini, seçilen-halk ilişkisine çevirirken seçen-seçmeyen üstünlüğü alternatif bir dün yaratarak, yakın tarihin yorumlarla doldurulabilecek boşluğunu bir yem olarak önümüze sunuyor.
Toplumsal Yargı Sistemi
Herkesin birbirini suçladığı bir toplumda aslında herkes aynı suçu işliyor, sadece yöntem ve vicdani inançlar farklılık gösteriyor. Kesimler ise ortak noktalarda ise birleşince ''-ciler, -cılar'' ortaya çıkıyor.
Bu ayrılıklar toplumda bir mahalleleşme refleksi yaratarak, aynı sınırlar içersindeki insanların birbirlerine yabancı gözüyle bakmalarına yol açabiliyor.
Değişen çağ ve yönetim sistemleri ile birlikte, iktidarı elde etmek için gereken yöntemler de değişiyor. Değişime açık olanlar kazanıyor. Kazananlar, yani değişime açık olanlar, omurgasızlıkla suçlanıp kaybedenler ilkelilikle (azınlık tarafından) ödüllendirilip mağlubu gönüllerin galibi yapmak gibi bir huy ortaya çıkıyor.
Sonra, bir tarafta tarihin ele alınışı ve tarihi belgelerde sahtekarlığa (kanıtlanmış olmasına rağmen inanılmaya devam ediliyor) varan bir intikam hırsı meydana çıkıyor: Rövanşizm.
İş tarihte yanılsamalara geldiğinde önünüze iç çatışma gibi büyük bir risk doğuyor. Zira rövanşizm rasyonaliteden değil, ideolojik körlükten ileri geliyor. Alternatif bir tarhi algısı yaratıyor ve verilerin doğruluğunu kontrol etme gereksinimi duymuyor.
''Felaket tellallığı versus her şey çok güzel'' Yanılsamaları: Gerçekçi olmayan, ulusal dengelerle uluslararası dengeleri yanlış yorumlayan, tarihi de koşullarla değerlendirmeyen ve süreçten yoksun olanların yanlış kanıya varmalarıdır. Çünkü periferilerdeyizdir: Ya çok iyiyiz ya da çok kötü. Asla iyi olmayacak ya da asla başımıza bir iş gelmeyecek.
İki anlayış da olağan güçleriyle sorumluluktan kaçınmak, bilgiyle aydınlanmak istememektir. Toplumsal geçişkenliğin olduğu toplumumuzda bunun azalması ve mahalleler halinde keskinleşmemiz -mesela bir yıllarca aynı partiyi galip seçmesi- bizi bilge ve otoriter lider arayışına yöneltiyor. Mevcut iktidarı eleştirenler kendi rövanşları için daha otoriter birini istiyerek ikileme düşüyorlar. Böylece Bilge Kral meselesiyle beraber Platon'un ünlü geçişken olmayan toplum ütopyası: Hükümdar bilge ve filozoftur, nalbant ise her zaman nalbanttır.
Yine de bu denli keskinlikler, romantik ve savaşkan toplum genlerimizde asla tam olarak yer edinemeyeceklerdir.
İnsanların kendilerinden üstün bir varlığa kaderini bağışlaması, dinlerde tanrıya, dinsizlerde ise varoluşa (genellikle) bağlanmıştır. Yani bu sebeple dindar olan birinin başka birine değerlerinden dolayı üstünlük atfetmesi kompleksi, hatalıdır ve bireysel hatalar toplumsal hataları doğurur.
Tüm semavi dinlerde peygamberler insandırlar, melek değil; insanlar arasından seçilmişlerdir ve acıkırlar, susarlar, giyinirler.
Keza inançsızlar için söylemek gerekirse, tüm bilim adamları ve dahiler, insandırlar.
Basit zaafları ve ihtiyaçları vardır.
Kısacası bireysel/toplumsal yaşamlarımızda yüksek birer mertebe verdiğimiz insanlara mutlak kefillik, bizi gerçeklerden ayırıp hata yapmaya sevk edecektir.
İdeolojik körlük çağı da geçmişi de şartlarını dikkate almadan yanlış değerlendirme yapmanıza sebep olur.
İrade sizindir. Hiçbir karar verici insan tarafından size verilmemiştir. Toplumsal açıdan şiddete yönelen çatışmalarımızı iradenin hürlüğüyle önleyip romantizmi dengelemek zorunda olduğumuzu düşünüyorum.
Onur Tuğrul Karabıçak