- Kategori
- Öykü
Ocak söndü

Dört kişi kaldık gerçeğin üşüttüğü yokluğun acısıyla.
Albüm sayfalarının arasında bulduğum bir fotoğrafa bakıyorum saatlerdir. Siyah beyaz, soluk bir kare fakat sıcacık. Yüreklerimizin derinliklerinden taşıp gelmiş yüzümüzdeki gülümseme. O kadar belli ki mutluluğumuz. Annem, babam ve ben. Minicik elimle çenesine dokunmuşum babacığımın. Bir yaşında bile değilim henüz.
Aile. Kulağa ne hoş geliyor kendi küçük, içi büyük bu tek kelime.
Zamanların birinde üç kişiydik baba ocağında. Sonra dört, derken beş kişi oluverdik. Şenlendi hanemiz.
Yıllar eskidi. Yenileri geldi yerine. Güneş yeniden, yeniden doğdu ve karanlık tekrar, tekrar çöktü yıldızların ışıltısına inat.
Bir gün söndü ocağımız. Külleri ateşten top olup yüreğimizi dağladı. İstemese de bırakıp bizi gitmek zorunda kaldı babacığım amansız bir hastalığın pençesine yakalanıp.
Ve şimdi… Dört kişi kaldık gerçeğin üşüttüğü yokluğun acısıyla.
Zaman, o an durdu bizim için.
Artık…
Kına yakılmış gibi yol yol parlar ellerimde boşluğun geri dönüşü olmayan izleri. Beyaz bir ata benzer, çiğner, ezer, geçer düşüncelerimin kıvrımlarından salına salına ölüm.
03.12.2010
Bu öyküm Öykü Teknesi dergisinin OCAK-ŞUBAT sayısında yayınlanmıştır.