Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Haziran '11

 
Kategori
Siyaset
 

ÖDP yalnızlaştırılıyor

12 Haziran 2011 Milletvekili Seçimleri sonuçları bugün itibarıyla halen tartışılmaya devam ediliyor.

Seçime katılan/katılmayan bütün partiler kendileri açısından değerlendirmeler yapıyor. Örneğin; AKP, “Neden seçmenlerin yarısı bize oy vermedi?” diye bir araştırma ve çalışma yürütürken; CHP, Ulusalcı ekibin seçim çalışmalarına katılmadığından “Stockholm sendromu” değerlendirmesine kadar bir çok neden üzerinde duruyor. ÖDP ise henüz yetkili kurullarını toplayıp bir değerlendirme yapmadı. Sanırım önümüzdeki günlerde böyle bir değerlendirme yapacak.

Bilindiği gibi ÖDP, “Belge eksiklikleri” nedeniyle seçimlere sokulmadı. Bu karardan sonra toplanan ÖDP parti meclisi “Devrimci ve sosyalist adayların desteklenmesi” kararını aldı. Parti, gücü oranında da bu kararı uyguladı. Ancak, alınan kararda “Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu desteklenecek” ibaresi bulunmadığı için il örgütleri hangi partinin ya da hangi adayın destekleneceği konusunda net tutum alamadılar. Bu belirsiz durum da, devrimci sosyalist adayların bulunduğu illerde aktif bir çalışma ile sonuçlanmadı. Ne, “Blok” adayları ÖDP il örgütlerini seçim çalışmalarına aktif katılmaya davet edebildi, ne de ÖDP örgütleri bu çalışmaları, kendi partilerinin seçim çalışmalarıymış gibi görerek çalışmalara katılabildi.

Kısaca ÖDP üyeleri bu seçimlerde pasif birer unsur olarak kaldılar.

Seçimler bitti.

Seçimlerin sonuçlarının açıklanmasından bu yana kamuoyunda, tahliye edilmeyen milletvekilleri ve milletvekilliği düşürülen Hatip Dicle’nin durumu tartışılıyor. ÖDP, bu tartışmalarla ilgili olarak Genel Başkan Alper Taş’ın 22/06/2011 tarihinde yaptığı basın açıklaması dışında hiçbir çalışma yürütmedi.

Aslında Hopa’da yaşananlarla ilgili olarak iyi bir eylemsellik momenti yakalanmıştı. Ama partinin kitlesel gücü bu eylemselliği sürdürecek kapasitede olmadığından bu moment sürdürülemedi.

Ama bu ülkedeki anti demokratik uygulamalara maruz kalan birçok parti ve örgüt var. Özellikle Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğunun, Hatip Dicle ve tutuklu milletvekilleri ile ilgili sürdürdükleri sokak eylemlilikleri yalnız bırakılmayarak, bu eylemlere gücü oranında katılım sağlanarak, destek verilebilirdi.

Belki bazı illerde bu eylemlere katılım sağlanmıştır ancak özellikle İstanbul’daki eylemlerde ÖDP bayrakları görülmedi. Başka bazı illerde ise Blok tarafından, ÖDP protesto eylemlerine çağrılmadı.

Blok, “ÖDP seçimlerde bizimle ittifak yapmadı” diye düşünüp, seçimlerde ayrı düşme halinin, seçimler sonrası da devam ettiğini düşünebilir.

ÖDP; seçimlerde işbirliği yapılmadı diye, seçimler sonrası da iş ve eylem birliği yapılmayacakmış gibi düşünebilir.

Ancak Bloğun ve ÖDP’nin de çok iyi bildiği gibi, seçimlerde ittifak yapılmaması sadece o ana ait bir karardır. Bu seçimlerde ittifak yapılmamış olması, önümüzdeki seçimlerde de ittifak yapılmayacak anlamına gelmez. Terside doğrudur.

Ayrıca daha da önemlisi, seçimlerde ittifak yapılmadı diye bundan böyle bu ülkedeki demokrasi mücadelesini bütün partiler ayrı ayrı mı yürütecek?

Ülke genelini ve demokrasi mücadelesini ilgilendiren bütün eylem programları birlikte planlanmalıdır. Blok, yapacağı bütün eylemlilikleri ÖDP’ye iletmeli, davet etmeli hatta birlikte planlamalı, ÖDP’de buna karşılık yalnız başına hareket etmemeli, Blok ve diğer demokrasi güçleriyle işbirliğini sonuna kadar zorlamalıdır.

Birbirinin ne yapacağından haberdar olmayan, plan ve stratejilerini birbiriyle paylaşmayan siyasi partiler ve demokrasi güçleri arasındaki ilişkiler gün geçtikçe soğur, en alt düzeye iner.

Özellikle, Ufuk Uras öncülüğünde, ÖDP içine “Kimi güçler” tarafından yapılan, ÖDP’yi ulusalcı, şoven, Kürt sorununa dokunmayan bir konumda göstermeye çalışan “Liberal Saldırı” püskürtülünce, şimdi de bu “Senaryo-operasyon” uygulamaya konuldu. Bu “Senaryo-operasyon” , “ÖDP’yi yalnızlaştırma” senaryosudur ve bu sefer kendine “Sosyalistim” diyenler (Aralarında eski ÖDP’liler de var) tarafından yürütülüyor. ÖDP’nin bu saldırıyı da püskürtecek teorik ve pratik gücü vardır ancak, ÖDP’nin son dönemde içine girdiği sessizlik ve atalet bu gücü ortaya koyacak niyetin ve kudretin ÖDP kadrolarında hala kalıp kalmadığını da düşündürüyor.

ÖDP, bu ikinci saldırı dalgasına karşı koyabilmek için genç kadrolarıyla ve hala umudunu yitirmemiş ihtiyar delikanlılarıyla ayağa kalkmalıdır. Yapılacak ilk şeyse; “Kendini, devrimciyim diye tarifleyen Sırrı Süreyya Önder’in “Alın , meclisinizi başınıza çalın” haykırışının izini sürerek ve kuruluş öncüllerine dönerek “Sokağın Partisi” olduğunu hatırlamasıdır.
 

 
Toplam blog
: 223
: 700
Kayıt tarihi
: 04.01.08
 
 

Gaziantep' te öğretmen olarak görev yapmaktayım. Son olarak Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ..