- Kategori
- Değerleme
Öğrenme ve Yapay Zeka
öğrenen organizasyonlarda mekinelerin yükselişi
Şizofrenlerin gördüğü halüsinasyonların kendi içinde tutarlı olduğunu değerlendiren bizleriz. Kişi kendisine dışardan bakamadığı için kendi dünyasında yaşadıklarını hemen her zaman "tutarlı" olarak değerlendirecektir. Beyin, dış dünyadan aldığı verileri/ sinyalleri derleyerek bunları kendi arasında bir bütünlük anlayışı geliştirerek zihinsel olarak işler. "Akla uydurmak" denilen bu olsa gerek. Problem şurada ki, gelen sinyallerin illa dışarıdan gelmesi beklenmez. Beyin kendi üzerinde de sinyaller yaratarak kendi sanal gerçekliğini oluşturur. Rüyalar buna en bariz örneklerdir. Otokontrol sistemleri, sürekli olarak "bu yaşananlar gerçek mi" doğrulamasını yürütür. Buna rağmen beyin aldanmalara çok açıktır. Beş duyu kanalını tümüyle aldatarak kişilere sanal gerçeklik yaşatabiliriz. Çünkü zihin gelen sinyallerin/ bilgilerin "güvenilir" olduğu sanısıyla çalışır. Örneğin, uzun süreli "bilgisayar oyunu" oynayanlarda, dönemsel bir "gerçeklik duygusu sapması" yaşanabilir.
Kişinin kendi içinde birden fazla kişiliğe bölünmesi de, yaşadıklarını anlamlı bir bütünlük haline getirme gayretlerine rağmen, dış dünyanın gerçekliklerine uzak yeni dünya tanımlarına sebep olur. Beyin, kapalı bir kutu gibidir burada. Kendi üzerinde çalışan programların "reel" gerçekliğini sorgulamaktan uzaktır. Virüslü bir bilgisayarın, kendindeki virüsü tanıyamaması gibidir bu. Kendi içinde tutarlı bir bütünlük oluşturulurken, virüs de bu oluşumun entegre bir parçası haline gelmiştir. Kendini "mükemmel" olarak tanımlayan kişiler, kendilerini böyle gördükleri için bu değerlendirmeyi yaparlar. İnsanlığın genel olarak yaşadığı sıkıntıların çoğu bu "donanımsal at-gözlüğünden" kaynaklanmaktadır.
Yapay Zeka’nın "düşünme" sınırları nerelere kadar gider, bilemiyorum. Yaşadığımız dönemde geometrik bir artış söz konusu. Teknolojik gelişmeler katlanarak gidiyor. Bilgisayarların hızlı bir öğrenme sürecine girdikleri aşikar. Bilgi işleme becerilerini, fikir üretmeye doğru götürdüklerini söyleyebilirim. Sınırları belli yönerge akışlarının, ne zaman belirlenmiş sınırlar dışına çıkacağı merak konusu. Zaten şimdilik insanı, makinelere üstün kılan hızları ya da kapasiteleri değil, zihinsel oyunlarla "sınırlı yönergeleri" atlatarak yeni açılımlar yapabilmesi/ yeni fikirler çalıştırabilmesidir.
Makro teknolojiler de süratle gelişmektedir. Bu da, robotların çok daha hafif ve yumuşak olmalarını getirecek. Böylece hareket kabiliyetleri çok artmış olacak. Eğer, "öğrenme" yeteneği de eklenebilirse, yakın gelecekte yetkinliklerinin yüksek olabileceğini söyleyebiliriz. Önemli olan, bu süper bilgisayar sistemlerinin tam olarak insanı örnek almamasıdır. Aksi taktirde insanın defolu yanlarını kendilerine kopyalayabilirler.
Gürsel Selçuk