Öğretim üyeleri de uyanmaya başladı..

Önceden yazmış olduğum birçok güncel temalı bloglarımda, ülkemizdeki üniversitelerin bilimsel özerklik haklarını kullanarak ülkemizin sorunlarına yabancı kalmamalarını vurgulamıştım.

Yaklaşık 30 yıldır ODTÜ dışında hiçbir üniversitemizin senatolarının, ülke gündemine dair toplanıp kararlar aldıklarına tanık olmadım.

Dünya bilim arenasında esamisi okunmayan onlarca üniversite adı altında -yüksek liselerimizin- olduğunu , bunların makam ve ünvan savaşı dışında, bilim adına ve ülke sorunlarının çözümü adına bir varlık göstermemelerini kınamıştım...

Geçen ay içinde, Karabük Üniversitesinin onca bilimsel çalışmaları bir kenara bırakıp 2. Abdülhamite onursal doktora vermeleri, üniversitelerimizin aktivasyonu hakkındaki umudumu  iyice zayıflatmıştı...

Yüze yakın sözde üniversitenin olduğu bu ülkede, onbinlerce gencimizin Gezi Parkı direnişiyle başlattıkları özgürlük temalı harketi karşısında suskun kalan üniversitelerin yönetim kadrolarının bilimselliğinden iyice kuşku duymamak elde değildi.

Benim üniversite öğrenciğimin olduğu yıllarda, yüksek sesli gençlik hareketlerinin ve derin çatışmaların arasında gerek üniversite gençliğinin ve gerekse üniversite senatolarının haksızlıklara ve özgürlük kısıtlamalarına karşı seslerini yükseltmeleri, o günkü aymaz siyasileri epeyce silkelemişti.

Bugün okuduğum bir haberle gözümün önü ışıdı... Mersin Üniversitesind görevli olan 129 öğretim üyesi, ülkenin son durumuna ilşkin  bir bildiri yayınlamışlar...

"Biz aşağıda isimleri bulunan ve Mersin’de yaşayan üniversite çalışanları, 27 Mayıs 2013 tarihinde Taksim Gezi Parkı ’nda başlayan demokratik toplum hareketini destekliyor, hareketin başladığı günden bugüne, yurdun çeşitli bölgelerinde, hükümetin şiddete, göz altılara, sindirmeye, tehdit etmeye, kibre dayalı, dolayısıyla, ifade özgürlüğünü hiçe sayan, antidemokratik uygulamalarını kınıyoruz.

Gezi Parkı’nda başlayan ve sonrasında bütün yurda yayılan eylemlerin, sadece ağaçların sökülmesine ilişkin bir tepki olmayıp,

• Kentsel dönüşüm projelerinin, kentte yaşayanları hiçe sayan dışlayıcılığı ve kentlerin kar hırsına terk edilmesi,

• Özel hayata yapılan müdahaleler,

• Gençlik, çevre , kadın ve benzeri alanlarda oluşan demokratik muhalefete karşı sergilenen otoriter tavırlar,

• Kadına dönük cinsiyetçi politikalar,

• Üniversitelerin akademik-demokratik özerkliğini ortadan kaldırarak bilimi piyasanın hizmetine sunan düzenlemeler,

başta olmak üzere, son yıllarda karşı karşıya kaldığımız antidemokratik uygulamalara bir tepki olduğunun farkındayız ve Taksim Gezi Parkı’nda ortaya çıkan talepleri destekliyoruz.-Radikal-

............

Mersin Üniversitesinin gösterdiği duyarlılığın diğer üniversitelerce de gösterilmesin diliyorum.

Birçok üniversite rektörünün  ve dekanının atama yoluyla ve siyasi yandaşlarınca atandığını biliyoruz.

Bu şahısların alt kadrolarının belirlenmesinde ve öğretim üyeliklerinin dağıtımında ne denli tarafsız olabilecekleri kuşkuludur.Üniversiteye giren siyasi yandaşlık misyonu, bilimselliği oradan kovar ve çağdışı,sıradan  bir okul haline dönüşmesine vesile olur.

Düşüncelerine katılmasam da özgürlük adına saygı duyacağım,diğer üniversitelerin de hür düşüncelerini nasıl açıklayacakları şimdi merak konusudur.

Üç güzel maymnu oynayanların yine suskunluk  ve aymazlık içinde olacağı bellidir.

O yandaş üniversiteler şunu bilmelidirler ki onlar uyurken diğer  maymunun gözü açılmıştır.

Küçük dev uyanmıştır...Güneşi balçıkla sıvayamazsınız...

Okumuş ve okumamış cuhela tabakası halen uyumaya devam ederken gerçek aydınlar, artık öxgürlük istemektedirler.

Üniversite sadece ÖSSden gelen gençleri kayıt eden kurumlar değildir..Üniversal ve bilimsel başarı kimliklerini ortaya koyamadıkları sürece, tarihe küçük ve nabza göre şerbetçi liseler olarak geçeceklerdir.