- Kategori
- Eğitim
Öğretmenlerin bayramı üzerine…

Yaklaşık üç hafta önce “öğretmenler Günü” kutlandı. O günden bu yana, bir türlü kendimi ikna edip, konuya dair olumlu iki satır yazamadım.
Merak edenlere söyleyecek çok nedenlerimin olduğunu belirtmek isterim.
En başta günün tarihine dair yaşanan ikilem;
Camiada kimileri 5 Ekim gününü gerçek “Öğretmenler Günü” olarak görürken, kimileri ise 24 Kasım’ı ısrarla dayatmaya çalışırlar...
Bu farklılık yıllardır meslek mensupları arasında süre gelmekte...
Tek neden bu da değil, daha başka sıkıntılar var!
Örneğin öğretmen sendikalarının oluşumundaki çeşitlilik; Eğitim-Sen, Türk Eğitim –Sen, Eğitim Bir-Sen ve diğerleri vs...
Örgütlenmede ana temanın öğretmenlik mesleği ve sorunları olması gerekirken, partilerin devamı gibi, siyasi eğilimlerin önde tutulduğu görülmekte...
Sendikaların icraatlarına bakınca, bu farklılık daha da belirginleşmekte:
Hal böyle olunca, kamuoyu sendikaları; iktidara yakın duranlar, karşı olanlar ya da iki ana oluşumu benimsemeyip, arada kalanlar şeklinde yaftalamıştır!
Bu farklılık, mesleki sorunlara yaklaşıma ve öncellikleri belirlemeye de yansımış durumda:
Birinin sorun diye nitelendirdiği ve öne çıkardığı bir hususu, diğeri onu sorun olarak görememekte, ya da gündemindeki sırasında yeri farklılaşmakta.
Anlayacağınız, zaman içinde ortaya çıkan mesleki sorunların çözümü için gerekli olan “dayanışma” ve “birliktelik” sağlanamamakta...
O nedenle değil midir ki, yıllardır meslekte oluşmuş ve kangrene dönüşmüş çok ciddi sorunların hiç birine kalıcı çözüm getirilememekte!
Dahası çözülemeyen mesleki sorunlar kuşaktan, kuşağa devredilerek, adeta geleceğe miras bırakılmakta...
Başta mezun olup görev alamayanlar olmak üzere, emekli öğretmenlerin mağduriyetleri anlatmakla bitmez. Halleri içler acısı!
Çalışan öğretmenler desen, onların da durumları gözler önünde! Son günlerde yurdun farklı yerlerinde peş, peşe meydana gelen kazalarda ölenlerin çoğu onlardan!
Yolu kesilen, tehdit edilen, dövülen; iktidarların hışmına uğrayıp diyardan diyara süründürülenler, yine onlar!
Çünkü öğretmenler meslekleri gereği, memleketin en ücra köşelerinde ve en zor şartlarda dahi görevlerini fedakârca ifa etmek zorundalar!
Yoksa şair öğretmenin dizelerine konu olan “çiçekleri” öğrencileri bir an olsun ilgisizliğe ve yalnızlığa tahammül gösteremezler…
Özetlemek gerekirse: her türlü zorluğa karşın öğretmenler, kendilerini topluma ve öğrencilerine adamış insanlardır…
Gerçek karşılığı ise, onları her sabah karşılayan öğrencilerinin mutlu ve gülümseyen yüz ifadeleridir!
Bu noktadan mesleğe bakıldığında; onların yalınızca 24 Kasımları, ya da 5 Ekimleri değil, bütün günleri (bayramdır) kutsaldır…