Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Eylül '10

 
Kategori
Okullar
 

Okullar açılırken

Okullar açılırken
 

okul


Okul servisleri trafiği, öğrenciler, renkrenk kıyafetleri ile cıvıl cıvıl sokakları şenlendirmeye başladıysa, artık o yıl bitmiş, yeni bir yıl başlamıştır. Ne yılbaşı, ne Milenyum, ne de başka hiçbir şey bunu değiştiremedi hayatımda.
Ne öğrenciyken, ne öğrenci babası iken. Okullar açıldıysa, o yıl bitmiş, yeni bir yıl başlamıştır artık
Düşünün, ilk orta öğretimde tam 16 milyon öğrenci, yepyeni bir yıla başlıyor. Bunun üstüne koyun ana-babayı, öğretmeni, okul personelini, servisçiyi kitapçıyı. Bu sayı çıkar mı 40 milyona? Ülke nüfusunun 72 milyon olduğu söyleniyor. Dünya üstündeki bir çok devletin nüfusundan fazla bir eğitim ordusunun 67.000 okulda, 550.000 öğretmenle iş başı yapması bana göre ülkemizdeki en önemli olaydır.
Eğitimde okulların, öğretmenin, sistemin yeterli olup olmadığı, kalitesi, kitapları dün olduğu gibi bugün de tartışılıp duruyor. Önemli hamleler yapılsa da, Koç topluluğu bile yıllardır Mustafa Koç önderliğinde ‘’Meslek lisesi, memleket meslesi’’ kampanyaları başlatıp, üzerine düşeni yapıp, destek vermeye çalışıyorsa, demek ki bir şeylerin eksik olduğu kesin. Kıyafetti, servisti, dersaneydi derken masrafların velilerin üstüne nasıl bir kabus gibi çöktüğünü de söylemeye gerek yok.
Benim yazmak istediğim konu bu değil zaten.
Bizim zamanımızda okullar bu kadar erken açılır mıydı, hatırlamıyorum. Bakıyorum da sokakları şenlendiren öğrencilerin üstünde, ceket- kravat yerine bir örnek t-short vardı. Hoşuma gitti. İyi düşünmüşler. Bizim zamanımızda konfeksiyon yoktu ki. T-short ne kelime? Sınıflar da sobalı olduğundan, genelde kazakla idare ederdik. 20 Eylül’de okullar açılırken değil, aslında, ben her okullar açılışında, hayatımızın bir bölümünde yaşanan, beynimize unutulmaz anılarla kazınan, tüm yaşam boyunca zaman zaman tebessümle anılan o günleri yaşarım.
Öğrenci arkadaşlığı da, asker arkadaşlığı gibi içindeyken hiç unutulmayacak sanılan ama hayatın gerçekleri karşısında sabun gibi elinizden kayıp giden tatlı bir rüyadır ancak. O yıllardaki hatıra defterimde yazılanlara bakarım da, kimbilir, nerde, ne yaparlar? Yaşayıp yaşamadıkları bile belli değil.
Hayatlarındaki en tasasız, en dertsiz günlerdir belki o satırları karaladıkları günlerdir oysa… O nedenle hissetmişlerdir de, belki de. Onun için yazılarının sonuna hep aynı cümleyi yazmışlardır mutlaka. Hayattaki dikenlerden bile haberleri olmadan. Asıl hayatın ne olduğunu bile bilmeden.
‘’Hayatın dikeni yollarında sana başarılar dilerim’’
Biz bu ülkenin yoksul yıllarının, yoksul ama mutlu öğrencileriydik. Kitabımızı, kalemimiz paylaşırdık. Mahallede bir üst sınıfta geçen arkadaşlarımızın kitabını alır, o kitabı daha sonraki yıl o sınıfa gelene verirdik. Paylaşmayı böyle öğrenmiştik. Bulamadığımız için Beyazıt’a, Sahaflar’a gider, orada arardık kitabı. Ucuz olurdu orada.
Bizde isim koyardık hocalarımıza. Zaten bize gelene kadar isimleri konmuş olurdu da, saygıda kusur etmezdik. Biz de severdik ders kaynatmayı, bilirdik ama biz yolcu, onlar hancı. O nedenle öperdik sokakta gördü mü ellerini… Korku değil, baskı değil.. Saygıydı sadece o duygu, bir de sevgi… Espriler bile sevileydi. Bir hafta sonu istiklal marşı söylenecekti lisede. Fen hocası üstlenmişti görevi ama doğrusu da pek başarılı olamamıştı. İstiklal marşının bitiminde arkalardan bir ses yükseldi.. ‘’Bırak bu işi hocam, bu ne kimyadır, ne fizik, müzikdir bu müzik’’. Bu espryi ve hocanın şaşkınlığını 40 yıldır unutamam
Ben her okullar açılışında öğrenciliğimi yaşarım. Sınıf resimlerine bakar, isimlerini hatırlamaya çalışırım o eski arkadaşlarımın.
Sanki okullar benim için açılmış gibi heyecanlanırım.
Liseden kalma hatıra defteriminde sadece cismi kalmış fotoğraflardaki sahiplerinin artık hiçbir değeri kalmayan ‘’Hayatın dikenleri yollarını’’ bile artık geride bırakalı yıl değil, bin yıl geçse bile, içimdeki öğrencilik ruhu hiç bitmeyecekmiş gibidir sanki. Ben her okullar açıldığında, öğrenci olur, ‘’hayatın dikenleri yollarından’’ önceki bu son baharı, sanki onca kışı yaşamamış gibi yaşar, bir daha hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir rüyadan tatlı bir hüzünle uyanmanın buruk hazzını yaşarım.
Ülkemize ve tüm öğrenciler ile velilerine hayırlı olsun.
 
Toplam blog
: 465
: 918
Kayıt tarihi
: 15.01.09
 
 

İstanbul doğumluyum.. İstanbul'un  tramvaylı döneminden bu şehirde yaşıyorum. Gençlik yıllarında ..