Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '13

 
Kategori
Eğitim
 

Olasılıklı düşünme

Olasılıklı düşünme
 

Einstein düşünme sistemlerine de katkıda bulundu.


 

Geleceği Öngörmek
 
İnsanoğlu kendini geliştiren, farklı ve yeni her şeye açıktır. Yaşamının tekdüzelikten kurtulup ilginç ve renkli olmasını ister. Yeni tasarımlar peşindedir. Onun yaşam yolculuğu belki de budur aslında: bir arayışlar toplamı…
 
Hepimizin hedefinde farklılıkları görerek ortaya bir şeyler koyabilmek, öngörü sahibi olmak, kendini gerçekleştirmek var. Kendimizi tanımak adına öğrendiğimiz her bilgi, edindiğimiz her beceri bizi bir adım öteye taşır.  
 
Okullarımızda ders sayısını ne kadar arttırırsak arttıralım,  hangi dersleri okutursak okutalım, yeni nesle bilgi yetişmeyeceği ortada. Bu yenilikler çağında, yenilikler dünyası, nehirler gibi gürül gürül akarken, bilgiye ulaşmak bu kadar kolayken bizlere düşen, öğrenmenin yollarını bulmak, yeni yeni öğrenme ve gelişme yolları keşfetmek.
 
Siz yarın herkesin düşünüp yapabileceği şeyi, bugünden tasarlayabilirseniz başarıda sizin adınız olur. Olasılıkları hesap ederek geleceği ve sonucu sezmek zorundasınız. Fiziki belirtiler görmeyi beklerseniz, kendinizi geç kalmış sayabilirsiniz. 
 
Bugünün yenilikleri, yarının yeni iş kollarını ortaya çıkaracak gelişmelerdir. Çağın felsefesini ve yeni anlayışları takip ederek yarını sezmek zorundayız.  Bu alanlardaki öngörülerimiz ve yapabileceklerimiz geleceğimiz olacaktır.  
 
Bugün herkes her ne iş yapıyorsa onu biraz daha geliştirme ve daha az maliyetle ortaya koyma arayışında. Toplumsal ve uluslararası rekabet bunu gerektiriyor. Tüm bunlar varsayımları görmekle, yaratıcılıkla, üretmekle mümkündür ki bunları da eğitim ve öğrenme olmadan yapamazsınız.
 
Yirmi birinci yüzyıl yenilik, yaratıcılık, iletişim, işbirliği, araştırmacılık, bilgi okuryazarlığı, okuma okuryazarlığı, sorgulayıcı üst düzey düşünme becerileri, karar alma, tahmin gücü geliştirme ve problem çözme gibi öğrenme becerilerini zorunlu kılıyor. 
 
Çocuklarımız, onlar, henüz hayali bile kurulmamış konularda uzmanlaşarak gelişmiş olacaklar. Araştırmalar söylüyor: Yeni nesil, adını bile duymadığımız, henüz icat edilmemiş, geleceğin yeni becerilerini içeren yeni işler yapıyor olacak. Fiziki işlerden çok öte devamlı bir şey üretme felsefesinde olan yaratıcı işler revaçta olacak. O zaman okullarımız bilgi üreten değil, bilgiye ulaşma yolları üreten, yaratıcı düşünme ve sanat üreten kurumlar olarak biçimlenecek.
 
Fark etmemiz gereken odur ki eğitimin en temel içeriği artık bilgi değil, bilgelik; bireyin bilgeliği. Ön koşul: kendini tanıma, insanı tanıma, duyguları tanıma. Birey, en büyük kaynak olan özünü keşfettiğinde ancak düşünme ve öğrenme kapıları açılabilir. İnsandaki ya da kendindeki büyük potansiyeli görebilenler ve onu işleyenler kazanacak. Burada eğitimin görevi bu içsel enerjiyi açığa çıkartmak, çağın bireyine, kendini tanıyıp işlevselleştirmesi adına zaman ve olanak sunmak. Hedeflerine de öğrenci mutluluğu zemininde ulaşmak. Biliyoruz ki öğrenci mutluluğu, vatandaş mutluluğu demek.
 
Düşünme Sistemleri Değişiyor
 
Birçok şeyi bu günden kestirip geleceği öngöremeyeceğimize göre çocuklarımızın yaşamı anlamalarına yardım edecek stratejiler üretmek zorundayız. Varsayımları görmeleri adına onların olasılıklı düşünme sistemleriyle gelişimlerine yardımcı olmak akıllıca olacak.
 
Düşünme felsefelerimizi fizik yasaları belirler.  Newton fiziği ile lineer düşündük. Şimdi bu günün fiziği olasılıklı düşünmeyi gerekli kılıyor. Dünya bugün bu yeni düşünce sistemine yelken açmış durumda. Aynı yerlerde zaman yitirmek yerine, sıçrama planları yapmak durumundayız.
 
İnsanoğlu düşünsel gelişiminin oldukça ileri ve iddialı bir aşamasında. Bilincimiz, son yüzyıl içinde olağanüstü bir sıçrama yaptı. Karmaşık ve dinamik sistemlerin analizi, eskinin durağan, basit mantıksal önermeleri ile yapılamadı. Arayışlarla birlikte düşünce sistemleri değişirken zihinler de bu doğrultuda yeniden yapılanıyor.
 
Bu öngörüyle tasarladığımız Düşünme Yıldızları, çocuklarımızın beyninde yeni anlayışın temellerini küçücükten atabilecektir. Çocuklarımız, olasılıklı düşünmeyi deneyerek zihinlerini çağın gereklerine göre yapılandırabilme şansı bulacaktır.  Onlar, olasılığa açılmış bu ortamlarda yaşama hazırlanacak ve Einstein’ın “kırılması çok zor” dediği ön yargılarını kemikleşmeden, yine bu ortamlarda kırabileceklerdir.
 
Fizik alanındaki değişimlere paralel olarak düşünce yöntemlerimiz de değişir. Köklerini “kuantum” ve “görelilik” teorisinden alan yeni bilimsel düşünce yöntemi, algı ve değerlerde kökten bir değişime yol açıyor. Çok farklı adların verildiği yeni bilimsel düşünce, tüm dünyada hızla yayılırken olgucu bilimsel anlayışın oluşturduğu eski bilgi dağarcığı da aynı hızla uyumlanıyor.
 
“Sosyal sorunlarımızıntemel nedeni sınırlı tanı ve iyileştirme yöntemleri kullanan olgucu, mekanistik düşünce yöntemidir. Oysa yeni düşünce yöntemi, sorunları algılamada ve çözmede insanlığa daha geniş ufuklar açmaktadır. Günümüz sorunlarını çözmeye aday olan yeni bilimsel anlayış, bütüncül yaklaşımı benimsemekte, psikoloji ve psikoterapi gibi yeni sayılabilecek bilim dallarının ve yöntemlerinin de katılımını öngörmektedir. Çevreyle ilgili, çevreye duyarlı bir açılımı içermektedir. Yeni düşünce anlayışı batılı ve doğulu yaklaşımların yanı sıra olgusal bilimi, görelilik ve kuantum kuramını benimseyerek yeni bir bilimsel bilgi edinme kalıbı (paradigma) yaratmaktadır” (Yiğit, 2008 s.203).
 
Atomik düzeyde çok büyük hızların olduğu bir evrende artık ne Newton ne de Einstein yasaları söz konusu. Kesinlik ve öngörülebilirlik bir yana, olasılıklar ve sonsuz bir kaos giriyor işin içine. Geleceğin bağlandığı mantık da kesin değil, olasıdır. “Olasılık” geleceğe yönelik bir kavramdır. Geçmiş için ise olasılıklar değil “gerçekler” söz konusudur.
 
Dün Newton fiziği vardı, şimdi atom altı parçacıkları kontrol eden kuantum fiziği var. Fizik alanındaki araştırmalardan anladığımıza göre aynı atom altı parçacıkları birkaç yerde olabiliyor. Onları orada tutan ise insan beyni. Algılanan her şeyi biçimlendiren de yine beyin. Yapılan deneyler beynin ürettiği düşüncelerin enerji frekansı yaydığını ve bir güç oluştuğunu ortaya koyuyor. Bu durumda bilincin, düşüncenin, tahminimizden de öte, hayli işlevsel rolü olduğu ortaya çıkıyor.
 
Bugün artık en önemli değerin düşünce, bilinç olduğu kabul görüyor.
 
Kuantum düşünme anlayışı “kesinliğin olmayışı” yaklaşımına göre oluşmuş. Eskinin çözemediği birçok karmaşayı çözmeye aday. O nedenle aklı yeniden inşa ediyor. Temel kategori ve stratejileri yeniden düşünmemiz, çok önem verdiğimiz varsayımları değiştirmemiz gerek. Kısacası bilinmeyene doğru bir sıçrayış yapmak gerek.
 
Bilinmeyeni bilinir hale nasıl getireceğiz? Bilinmeyenler ortamında nasıl yol alıp, nasıl rota belirleyeceğiz? Varacağımız yere nasıl varacağız? Kuantum düşünce modelinde önerilen yöntem şöyle: Diyelim ki A’dan B’ye gideceksiniz, B kesin değil. A’dan itibaren B’ye doğru attığınız her adımda yeni koşullara, yeni olasılıklara göre hareket etmeniz gerek.
 
Dünya bugün belirsizliğe uyan bir düşünce örgütünün peşinden koşmaktadır. Büyük küresel şirketler yıllardır çalıştıkları danışmanlarını bu doğrultuda değiştirmektedirler. Belirsizlik ve olasılık temasını içeren kuantum felsefesine göre yetişmiş danışmanlar revaçta artık. Yeryüzündeki değişim felsefesine uygun çözümler tartışılıyor. Küreselleşmenin hızlandığı dünyada aynı noktada takılıp sabitlenmiş kalınamıyor.
 
Kuantum odaklı bir düşünür, zihin yapısını olasılıkları görebilecek şekilde geliştirmiştir. O, herhangi bir durumun her zaman bir başka yanının hatta birçok yanının daha olduğunun farkındadır.
 
Günümüzün modernmantığı olasılığa dayalı düşünmeyi gerekli kılar. Yani aklın yolu bir olamaz. Hiçbir zaman da olmadı.
 
-Nesne ya siyahtır ya beyaz; üçüncü bir olasılık yoktur.
 
 Oysa biz bugün biliyoruz ki siyahla beyaz arasında yüz binlerce gri ton var. Olasılıklı düşünmede hiçbir şey tek ve kesin değildir. “Aklın yolu birdir” anlayışı saplantılı, tek düze, ön koşullu yol aramadır; o yolda ezbere yürümektir. Bu tür düşünmede ilerleme olmaz. Sürekli kendini tekrar eden bir kısır döngü oluşur. Oysaki şimdiki zaman, farklı bakış açılarını da içine alacak şekilde genişlemektedir. Görmemiz anlamamız gereken yeni durumlar yeni düşünceler nehirler gibi akmaktadır.
 
Aklın yolu bir değil bindir, hatta trilyondur, dünyadaki insan sayısı kadardır. Düşünen, sorgulayan, gerçeğe çeşitli yönlerden bakmayı bilen insanlar için yol çoktur, olasılıklarla doludur.
 
Aynı olaya aynı duruma değişik açılardan bakıp, farklı sonuçlara ulaşabilirsiniz. Sonuç aynı çıksa bile yollar farklıdır. Örneklerini bilimde, felsefede, sanatta yeterince görmekteyiz.
 
Bilinçaltımız da olasılıklarla dolu. Oysa biz yıllarca bireylerin bilinçaltını hiç hesaba katmamıştık. Demek ki hepimiz karmaşık bir evrende olasılıklar zinciri içinde, ama olasılıkları hesaba katmadan öylece yaşayıp gidiyormuşuz.
 
Sonra da sıfır hata istiyoruz. Hiç kaza yapmayan tren, hiç düşmeyen uçak, tertemiz bir dünya, kardeşlik, egosuz insanlar, sanat, verim ve mutluluk… Maalesef öngöremediğimiz bir etken her zaman için var, bazı olasılıklar düşük bile olsa daima söz konusu.
 
İşte böyle bir ortamda yaşıyoruz.
 
O zaman, yaşamı kavramak isteyen çocuklarımızın da bu geniş yelpazeli düşünme ufkunu keşfetmeleri gerekmez mi? Eskinin kalıp düşünceleri yerine olasılıklı düşünmeye uzanmak, çocuklar için zor olmaktan öte onların kendi doğalarına uygun zevkli bir eğlence olacaktır.
 
Olasılıklı düşünme yaratıcılığı doğurur. Çocuklarımızın yaratıcı olmalarını istiyorsak eğer onlar için, yaratıcılığın anası olan olasılıklı düşünme sistemleri üretmemiz gerekmez mi?
 
Yaratıcılık olasılıklarla gelişir. Biz insanlar özümüzden gelen bir yaratıcılığa sahibiz. Yaratıcı tarafımızda hayaller, sezgiler, tasarımlar, düşünceler, buluşlar, mizah ve kişiye özgülük var. Beynin yaratıcı yönü olmasaydı akıl işe yarar mıydı bilinmez, ama bilinen o ki yaratıcılık sürekli beslenmek istiyor. Çünkü sadece hayal gücümüzü kullanarak tahmin yolları üretebilir, görünmeyenleri ortaya çıkarabiliriz. Bu duruma göre hayal gücünü kullanmayan beyin pek de işlevsel görünmüyor.
 
Bizler, hazıra, tanıdık bildik olana, rahat olana uyduğumuzda otomatikleşiyoruz. Yaşamlarımız nefes nefese, heyecanlı ve tatmin edici olmak yerine çoğunlukla sıradan bir şekilde geçip gidiyor.
 
Karşımızda sıralanmış sonsuzca olasılıklar var. Onları keşfetme çabası içinde olabilirsek ancak hedefimiz olan yüksek potansiyellerimize ulaşabiliriz. Bunu yapmak varken neden kendimize tanıdık gelen bir takım düşüncelere tutunup kalalım ve neden sıradanlığı yaşayalım ki? 
 
Zihin yapımız, bilincimiz, inançlarımız, düşünce gücümüz, düşünce şeklimiz yaşamlarımızı şekillendirebiliyorsa daha anlamlı daha mutlu yaşayabilmek demek ki elimizde.
 
Beyin bizim, tüm bunları gerçekleştirme organımız olduğuna göre, gerçek eğitim onu kullanmayı öğrenmek bilinçlenmek üzere organize olmalı. Düşünme Yıldızları, bu amacına hizmet etmek üzere geliştirildi. Bunu nasıl yapar? Beyni olasılıklı düşünmeye nasıl hazırlar? Bunu modellemeler yoluyla edinebileceğiz.
 
Toplam blog
: 10
: 612
Kayıt tarihi
: 05.02.13
 
 

Türkçe ve Türk Dili Edebiyatı öğretmeni olarak 30 yıl fiilen çalıştım. Türkçe derslerini, "anadil..

 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara