- Kategori
- Deneme
Ölüm üzerine

VIRGINIA WOOLF / ( Kocası Leonard Woolf'a bıraktığı intihar mektubu ) "Canım, Yeniden delirmek üzere olduğumdan eminim. O korkunç dönemlerden birine daha göğüs gerebileceğimizi sanmıyorum. Ve bu sefer toparlanamayacağım da. Sesler duymaya başladım, dikkatimi bir şey üzerinde toplayamıyorum. Ben de yapılabileceklerin en iyisi gibi görünen şeyi yapıyorum. Sen bana mümkün olan en büyük mutluluğu verdin. Birisi başkası için ne yapabilirse, hepsini yaptın. Sanmam ki başka iki kişi bizden mutlu olmuş olsun, bu korkunç hastalık gelene kadar. Artık onunla mücadele edemiyorum, hayatını zehir ettiğimi biliyorum, ben olmasam çalışabilirdin. Ve biliyorum ki çalışacaksın. Görüyorsun ya, bunu bile doğru dürüst yazamıyorum. Okuyamıyorum. Söylemek istediğim şu, hayatımın bütün mutluluğunu sana borçluyum. Bana karşı hep sabır gösterdin ve inanılmayacak kadar iyiydin. Bunu söylemek istiyorum-bunu herkes biliyor. Biri beni kurtarabilseydi eğer, o sen olurdun. Senin iyiliğinin kesinliği dışında her şey benden gitti artık. Hayatını daha fazla zehir edemem. Sanmam ki başka iki kişi bizim olduğumuz kadar mutlu olsun. ''
Vırgınıa'nın intihar mektubunda dikkat çeken 'Görüyorsun ya, bunu bile doğru dürüst yazamıyorum. ' cümlesidir. Geçmişte hep böyle olmuştur. İnsan kişisi gözlemledikçe ve kurguladıkça yazar/yazdıkça da geçmiştekilerin üstüne çıkmaya çabalar. Bu kişiyi yazın gücünden düşürdüğü gibi kendini yetersiz görmeye sebep olur. Gözlemledikçe oluşan farkındalık insanı nerelere götürür, nasıl bir çıkmaza sokar bilinmez. Benim tek bildiğim Vırgına Woolf, Pavese, Nilgün Marmara gibi değerlerin bizlere birkaç kitap daha bırakamadan bu dünyadan ayrılmış olması. Bu pekala bir seçimdir.- ölümün, doğumdan en büyük farkı da budur. Ölüm tarihinizi öne çekebilir, birçok kişinin yapamadığını yapabilirsiniz. 'İnadına yaşamak' zırvalıklarına kesinlikle girmeyeceğim. Fakat dikkat etmişsinizdir, hayatımızın en kötü giden dönemlerinde dahi karşıdan karşıya geçerken gelen arabaları kontrol etmiş, hayati tehlike riskine sahip rahatsızlıklar geçirdiğinizde yaşamak için direnmişizdir. Kısacası varmak istediğim nokta şudur; 'hayat oldukça uzun bir yol ve bizler malesef ki çıplak ayakla dolaşıyoruz. Bu yolda taşlar, cam kırıkları, bir saniye önce atılmış ucu hala yanan sigara izmaritleri ile dolu. Bu yolda yürürken ayağımız takılıp düşeceğiz, topuklarımızdaki camları ağlaya ağlaya sökmeyi bileceğiz. Sonra da o yara berelerin, o çürüklerin geçmesini bekleyeceğiz. Yani ya yolumuzdaki taşları öpüp alnına koymayı bilecek, ya da onlar gibi bu hayattan çekip gideceğiz.'
Esra Demirci