Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '15

 
Kategori
Güncel
 

Omo beyazı da döner

Omo beyazı da döner
 

google


İki tarafla da çalışmaya denir.

O nedenle, bazıları bir kere döner, bazıları dön babam döner.

Çandar, uzun yılların stratejist köşe yazarı. Ancak, onun bir zamanlar 1968’li eylemci olduğunu herkes bilmez. Belki 1971’de ama kesin 1980’den önce ilk dönüşünü tamamlamıştır.

1985-1990 arasındaki Kara Apo aklama kampanyasında, ilk 3 kişi Apo ile röportaj yaptı: Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar, Doğu Perinçek.

O nokta, onun kimbilir kaçıncı dönüşüydü. Perinçek’in şimdi bulunduğu noktaya bakmak, bir fikir verebilir belki.

Konuya ilişkin bir film vardır: Quaemodo / Yanan Ada. Bir ajan, bir Orta Amerika ülkesinde önce bir zenciyi önce lider yapar, sonra yakalatır. Apo’nun öyküsüne ne kadar benziyor değil mi? (O filmde zenci lider işbirliği yerine ölümü yeğler, bak bu Apo’ya hiç benzemiyor, değil mi?)

Yanisi, birinci kıssalar dizisi:

Yaşananlar, çok nadir olarak ilk kez yaşanır. Ya da tarih tekerrür etmez ama benzer örüntüler işler, farklı malzemelerle ve şekil çeşitlemeleriyle.

Anımsayalım:

1945’te Avrupa bitince, 1960’larda önce dekolonizasyon, yani 3. Dünya ülkelerinin sömürgelikten çıkışı, ardından BM ve UNESCO eliyle, o zamanlar 2. Sanayileşme addedilen bir sanayileşmecik çıkışı ve 1968 çıkışı mümkün oldu.

TC’de de, önce 1965’te TİP, ardından 1968’liler geldi. TİP oldukça özgün-alaturka bir bizdendelikti ama 1968 kesinlikle dış-taşıma suyla gelen bir dalgaydı. Yine de, bugün geriye baktığımızda, o dalganın bile özlenebilir olduğunu görüyoruz, çünkü onların çocukları ve torunları berbat çıktılar.

Çandar, bu öyküde gençlik liderliğinde 2.-3. adam rolüne kadar yükseldi. Onun en baştan karşı taraftan olduğunu düşünmüyorum. Yazdıklarını okuduğumuzda, bir biçimde marksist solun hatalarını ve açıklarını bulmanın onu savurduğunu görüyoruz. Türk sağı da dönek liboşları pek sevdiği için, kendine koltuk bulmakta hiç zorlanmadı ama o daha çok devlet kanadını tercih etti gibi.

Ondan sonralarında, tüm liboşlar gibi, bir battı bir çıktı, bir göründü bir kayboldu. Vara vara Radikal’e vardı. Bir zamanlar yine Radikal’de  Hakkı Devrim’in köşe yazılarında açıkça ifşa ettiği gibisinden, bir fikir beyancısı / dolaylı sahibinin sesi oldu gibi.

Uzuun yollar yürüdü, en son Syriza’ya vardı. Alıntı ve yorum sırasıyla bir de ona bakalım:

“92 yaşındaki Syriza'lı Manolis Glezos'u, yeryüzündeki tüm enternasyonalistler ve anti-faşistlerin saygı duyduğu, Yunanistan'ın bu değerli oğlunu seçim zaferinden ötürü yürekten kutluyorum. Tabii, Syriza'nın lideri ve Yunanistan'ın yeni başbakanı Alexis Tsipras'ı da.”

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/cengiz_candar/syriza_glezosdan_tsiprasa-1281373

92 yaş, Yunan İç Savaşı / 1946 bile eder. Hani, bizim Mihri Belli’nin desteksiz pek attığı konu yani.

Çandar, burada çifte handikap yaratıyor kendine. Keşke kendisi, kutlayan değil de, kutlanacak biri olaydı.

“Syriza’nın zaferi Atina’da gece yarısına yakın saatlerde Manos Loizos’un “Kalimera İlie”si ile yani “Günaydın Güneş” diye selamlanırken, bir gün sonra güneş batarken Kobani’nin kurtuluşu, Kobani’nin tam karşısında Suruç’ta, Diyarbakır’ın her köşesinde, İstanbul’un her iki yakasında, Taksim’den Kadıköy’e –kimi yerde gaz bombaları altında- çekilen halaylarla kutlandı.”

İsviçre’nin avroya attığı kazıkla Yunanistan’nı yen liderinin AB’ye attığı borç ödememe kazığı ne kadar aynı şeylerse, Syriza ve Kobani de o kadar ayrı şeyler.

Çandar, tipik mental-kültürel konfüzyonlu ve regresyonlu, akvaryum eski solcusu olanlar gibi, herşeyi birbirine karıştırıyor.

% 99’cular ve 3. Dünyalılar da aynı şeyi yapıp, Geziciler’le ozmosis yaşamışlardı. Oysa, asıl ki ne enternasyonalizm, ne de transnasyonalizm işlemediyse, şu anda da ‘Dünya’nın bütün yabancılaşarak özdeşleşenleri’ birleşir gibi.

“Ana memleketim Selanik’e, rahmetli Sadık Ahmet ve diğer bağımsız Türk adaylara destek vermek için Gümülcine’nin tüm köylerine defalarca gitmiştim. Sol mitinglerde yine Manos Loizos ve Mikis Theodorakis çalardı.”

Breh breh breh. Theorakis’in Türk düşmanlığını anımsayan yok mu peki? Hele ya, bu dış Türkler’in aynı seçimlerde, bir sağ, olmadı bir de sol partiye aday olmaları? Hani, Aziz Nesin öyküsü hesabınca, 4 kardeş 4 partiye üye olur da, işlerini hep halleder ya, onun gibi yani.

“Hem, umutları karartılmak istenen bir ülkede, umutları ayakta tutmak için uğraşan insanlara Syriza’nın zaferinin çok iyi geldiğini gayet iyi biliyorum...”

Senin vereceğin umuda da, sana da kimsenin gereksinim yok. Umuda da gereksinim yok. Savaş umut ekmeğiyle yürümüyor.

Bu kez, devrimi öldürmene izin vermeyeceğiz Çandar, ayak altından çekil, kendine paye çıkarma, durumdan nemalanma.

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..