- Kategori
- İnançlar
Ömür dediğin

‘Kün’ ilahi emri ile başladı herşey. Sınırsız kudret sahibi Allah, varlığının başlangıcını ve sonunu ancak kendisinin bileceği zamanı ve kâinatı yarattı. Kişioğlu, gök ile yer arasında geldiği yere tekrar dönebilecek saflıkta kalmakla vazifeli kılındı. Çünkü kişioğlu kendi kulluğuna daha bedeni yaratılmadan şahit olmuştu. Evvel olan, âhir olan, melik olan Allah’a söz vermişti. Ancak nefis Habil ve Kabil’in arasına girdi ve kişioğlu şahitliğine halel getirdi. Kendisine zulmedenlerden oldu.
Geri dönüşün olmayacağı yanılgısına kapılan kişioğlu yaptıklarının cezasını bazen kızgın ateşlerin altında kalarak, bazen dağları aşan sulara kapılarak, bazen gökten yağan taşların altında kalarak ödedi. Rahmet yerine gazaba talip olanlar istediklerini aldılar. Oysaki onlara her zaman bir uyarıcı gelmişti. Çünkü kişioğlu hiçbir zaman başıboş bırakılmamıştı. Yapacağı şey karşılığında vadedilenlerin büyüklüğünü göremediğinden sadece gözünün gördüğünü gerçek sandı. Verdiği sözü unuttu.
Ve kişioğlu son kez rahmet pınarından bir damla içip sonsuza kadar kurtulmak için bir fırsat daha yakaladı. Dünyaya gelişi ile insanlığı miraca çıkaran peygamberin (sav) sevgisi kuşattı dört bir yanı. Kişioğlunun ömrü bereketlendi. Merhamet kapısı bir kez daha açıldı. Nur üstüne nur ile aydınlandı. Ve eline kurtuluşunun rehberi verildi. Belli bir akte kadar geçireceği ömrünün sırları gözünün önüne bir kez daha serildi. İstediği kadar nasiplenmesi için mühlet verildi. Tekrar dünyaya geri gelmeyi istemeyecek bir ömür yaşaması istendi. Çünkü dünyaya geri gelmek isteyenler hüsranda olanlardı. Bunun için de kendisine verilen mesajdan dolayı kalbinin titremesi istendi kişioğlundan. Aksi takdirde o da kendisinden öncekiler gibi hüsrana uğrayanlardan olacaktı. Uzun bir yoldan gelen deve kervanının hurma ağaçları altında kısa bir zaman dinlenip yine uzun bir yola çıkması kadar olan ömrü çöldeki suyun buhar olmasına benzeyecekti.
Ancak kişioğlu nefis zincirini kendi elleri ile boynuna geçirmekten çekinmedi. Dünya onun için en son liman olmaya devam edecekti. Kişioğlu kendisi için yaratılmış zaman içinde bozgunculuk yapmaya devam etti. Hidayet yollarını kendi elleri ile taş ve toprakla doldurdu. Ve bir gaflet ki çölleri kaplamıştı. Çağlayan berrak pınarların içine haset, gurur, cehalet, fesatlık duygularını öylesine akıttı ki suyun temizleyemediği kir misali kalbi lekelendi. Ömründen geçen her zaman dilimini, yaşadığı yılların her bir saniyesini hesap edemez oldu. Giden gün ömürden değildi artık. Çünkü ömür dediği şey “Adı, soyadı / Açılır parantez / Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti Kapanır parantez.” “ sözlerine sığacak kadar dünyaya aitti. Bir oyun ve eğlenceden, aldatıcı bir geçimlikten ibaret olan dünya hayatının oyuncakları içinde ellerinin arasından kayıp giden ebedî ömrü kaybetmişti. Kurtuluşa erenlerse ötenin ötesini görebilenlerdi
Ve şair ömrünün heybesinde taşıdıklarına bakarak gözyaşlarını göktü:
İşaret bekliyorum, yağız atım eğerli,
Sorarlarsa yanarım, ne getirdin değerli?