Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '10

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Onu düşünmek, onu davet etmektir !

Onu düşünmek, onu davet etmektir !
 

Çekim Yasası


Çekim yasası...

Evrendeki en güçlü yasalardan biri, yerçekimi kadar etkili.

İyi ki girdi hayatıma / hayatımıza.

Onunla resmi tanışmam Secret kitabıyla oldu.

Öncesinde gayri resmi tanıyordum.

Zaman zaman gözümde canlandırdığım güçlü isteklerimin, kısa bir süre sonra gerçekleşmelerinin mucize olduğunu sanırdım.

Secret kitabını okuduktan sonra bunun mucize değil, en doğal halimiz olması gerektiğini şaşkınlıkla anladım. Mucizeler şans değildi, oyunu kurallarına göre oynarsak yapamayacağımız hiçbir şey yoktu.

Kitabı defalarca okurken yasayla ilgili beni en çok etkileyen cümlelerden biri şu olmuştu. “Şimdiye kadar yaşadıklarınızın tümü sebep değil, sonuçtur.”

Bugüne dek yaşadıklarımı gözden geçirdim. Evet, istisnasız bugün ve şu anda yaşadığım ne varsa, geçmişte düşündüklerimin ürünüydü. Ben yaratmıştım...

Kendisine benzer olan şey hızla çekiliyordu.

Çekim yasasını daha iyi anlamak için, kendinizi, hissettiğiniz veya düşündüğünüz şeylerin özünü kendine çeken bir mıknatıs olarak düşünün. Mesela kendinizi fakir hissediyorsanız, zenginliği kendinize çekemezsiniz, şişman hissediyorsanız, zayıflığı kendinize çekemezsiniz.

Çekim yasası, ortaya çıktığını gördüğümüz her olayın temeli.

Odak yaptığımız takdirde, hayrımıza olmayanlar da dahil düşündüğümüz herşeyi istisnasız hayatımıza çekiyoruz. Ama neyse ki evren buna da son derece uygun bir çözüm getirmiş.

Fiziksel zaman - yer gerçekliğimizde düşündüğümüz her şey bir anda ortaya çıkmıyor. Arada kusursuz bir zaman tamponu var. Bu zaman tamponu size, ilginizi daha çok yaşamınızda gerçekleşmesini istediğiniz şeylere yöneltmeniz için fırsat veriyor.

Çekim yasasındaki oyunun kurallarını çok iyi anlamamız gerek.

Sizin de başınıza gelmiştir, mutsuz olarak uyandığınızda, bu duygunuzun çığ gibi büyüyerek gün boyunca devam ettiğini ve bütün aksiliklerin peş peşe geldiğini veya güne mutlu, pozitif başlamışsak, gün boyunca bizi mutlu edecek olayları ard arda yaşadığımızı görmüşüzdür.

Tüm gücümüzle odaklandığımız düşünceler, bir titreşim yaratır ve çekim yasası bu titreşimlere karşılık verir. Titreşiminiz iyi veya kötü fark etmeksizin.

Peki, siz evrene nasıl bir titreşim gönderiyorsunuz?

Mutluluk mu, yoksa mutsuzluk titreşimleri mi?

O an içinde bulunduğumuz duygularımız elde etmek istediğimiz gerçekliğin oluşmasındaki en büyük yapı taşları.

Yasayı çalıştırırken duygularımız işte bu yüzden çok önemli.

Mümkün olduğunca pozitif duygularda kalmalı, mutlu olmalıyız ki, hayatımıza bu frekanstaki titreşimleri çekelim.

Fiziksel dünyamız, bazılarını onayladığımız, deneyimlemek istediğimiz, bazılarını deneyimlemek istemediğimiz sınırsız seçeneklerle dolu müthiş bir yer.

Yani biz istisnasız kendi gerçekliğimizi tezahür ettirmek üzere buradayız.

Sadece onu düşünerek, davet edebilirsiniz.

İster geçmişi hatırlayın, şimdiki zamanı gözlemleyin ya da geleceği hayal edin, her neye odaklanırsanız, çekim yasasının karşılık verebileceği bir titreşimi o an harekete geçiriyorsunuz demektir.

Bir konuyu uzun süre düşünürseniz hatta yeterince uzun süre düşünüp pozitifte kalabilirseniz, bu konuyu odağınız yapmış olur ve onu hayatınıza davet edersiniz.
Bu odak çığ gibi büyüyerek kendine benzeyen olayları insanları hızla size çeker. Bütün şans faktörlerini toplar. Ona yönelttiğiniz ilgi ne kadar artarsa yaşamınızda çıkacak kanıtlarda o denli fazla olur.

Biraz evvel dileklerimizi tezahür ettirmek için pozitif duygularda kalmamızın gereğinden bahsetmiştim. Bunun kadar önemli başka bir konuda şükür duygumuzu artırmak. Sürekli şükür ve takdir duygularıyla odağımızdaki düşüncelerimizi beslemek, çekim yasasını güçlendirmek adına çok önemli bir kural.

Duygularımızı uyandıran düşünceler hayatımızdaki değişimleri en hızlı şekilde etkileyecek olanlardır. Hiçbir duygu hissetmeden, düşünmeyi sürdürdüğümüz düşünceler var olanı koruyacaktır. Bu yüzden yarattığımız olaylar şükürle baktığımız, onları takdir ettiğimiz sürece hayatımızdaki varlıklarını devam ettireceklerdir.

Bu iyi haberdi.

Düşüncelerimizin ve odağımızın çekim yasasını oluşturduğundan bahsetmiştik.

Ancak düşüncelerimiz analitik zihnimize ulaşana kadar, bilinçaltımızda şekillenir. Yani düşüncelerimizin kaynağı, bilinçaltımızdaki kalıplarımızdır. Kötü haber şu ki, bu kalıplarımız her zaman mantıklı olmaz. 0-5 yaş arası henüz mantığımız oluşurken, ebeveynlerimizce bilinçaltı kalıplarımız yazılır.

Hayatımızda devamlı süregelen kısır döngüler, ve korkular maalesef bu negatif çekirdek inançlarımızın sonucudur.

Peki, bu negatif çekirdek inançlarımızı ve korkularımızı nasıl değiştirebiliriz?

Bu konuda bazı yöntemler var.

Regresyon ve hipnoz seansları en etkin yöntemler arasında. Negatif duyguların açığa çıkartılarak nötrleştirilmesi tekniğine dayanan ve regresyon terapistlerince uygulanan bir teknik.

Subliminal mesaj ve olumlama teknikleri de bunlardan bazıları.

Varsa bilinçaltı çalışmalarıyla, negatif kalıplarınızı ve korkularınızı yok edebilirseniz, çekim yasasını istediğiniz gibi kullanabilmeniz için önünüzde hiçbir engel yok.

Bu olağanüstü sonsuz yaşam oyununun kurallarını yeterince anlarsak, fiziksel deneyimlerimizin yaratıcısı olabiliriz.

Geleceğe güçlü düşünceler göndererek yaşam deneyiminizi şekillendireceksiniz. Bunu da yalnızca hislerinize dikkat ederek, düşüncelerinizi kontrol ederek ve daime pozitifte kalarak başaracaksınız.

Hadi ne duruyorsunuz, hemen onu düşünün ve davet edin...

Yaratım oyununuzun hayrınıza olacak şekilde hiç bitmemesi dileğimle.

 
Toplam blog
: 563
: 8587
Kayıt tarihi
: 30.03.10
 
 

Kişisel gelişim uzmanıyım. Yaşam Koçu, İlişki Koçu, NLP Uzmanı ve Eğitmeni, Kuantum Yaşam Koç..