Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '09

 
Kategori
Çalışma Yaşamı
 

Önyargılı olmayı sevmeyen yönetici

ÖNYARGIDAN UZAK YÖNETİCİ
Sevgili dostum, Genç Yönetici Kardeşim

Önyargı yenilmesi zor olan bir duygu ve düşüncedir. Önyargılı insanın önyargısını değiştirmek o kadar zordur ki, Astaynş bile “Önyargıyı yıkmak atom parçalamaktan zor” demiştir.

Sevgili dostum, güzel yönetici kardeşim,

İnsana önyargılı olabilir ama, önemli olan bu önyargıyı yıkmaktır. Ben güreşte galip gelene değil, nefsine hakim olarak, yaptığı hatayı görerek, önyargılarından sıyrılarak hemen güzel şeyler düşünen insanı severim. ” Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen de hayatından lezzet alır “ dememiş boşuna bunları diyen.

Sevgili dostum, güzel kardeşim,

Zamanın birinde benden en azından 15 yaş küçük bir kaymakamla tanışmıştım ve beni önemsememişti. Bende ona aynı şekilde karşılık verince iletişim anında koptu. Aynı şehirde yaşamamıza rağmen, aynı havayı solumamıza rağmen, birlikte olmamızdan, konuşmamızdan, arkadaşlık, dostluk kurmamızdan hem benim, hem de Onun manevi kazanç sağlamamız yanında, fikirlerimizden o kasaba halkı da faydalanacak halde olduğundan önyargı ile dostluk başlamadan bitti.

Sevgili dostum, geleceği olan yönetici,

Kaymakamın bir müdürü vardı. Beni tanıyan, seven, saygı duyan, benim de saygı duyduğum insan. O kasabayı bir ziyaretim esnasında, o müdürü de ziyaret edeyim dedim. Neyse o müdür arkadaş bizi anlayarak bizimle seviyemize göre sohbet etti. Sonra hem beni, hem görev yaptığı kasabasını, hem kaymakamı sevdiğinden, bizi alarak kaymakama götürdü ve aniden ortadan kayboldu. Bizi kaymakam ile baş başa bıraktı.Kaymakam “ beş dakika anca zaman ayırabilirim “ derken birde baktık ki zaman öğle olmuş tam 1.5 saat konuşmuşuz, meğer farklı zamanlarda aynı kurumda çalışmışız, Onun memleketinden çok arkadaşım olmuş. Farklı ama benzer okullardan mezun olmuşuz İkimizde eğitime önem veren, okumayı seven insanlarız. Daha önce önyargı ile beni ciddiye almayan kaymakam, bu sefer ben daha istemeden hemen telefonunu bana vererek “ ağabey her kasabaya gelişimizde siz bizi ziyaret edin” demeye başladı. Bizleri konferanslara davet edeceğini, kasabalı gençlerin de bizleri dinlemesi gerektiğini söyledi.

Can dostum, bizi ciddi dinleyen kardeşim,

İşte böyle işini bilen, insana değer veren memurlar, hem güzel davranışları ile kendileri faydalandılar, hem de amirleri faydalandılar. Böyle güzel düşünceli memurların olduğu zaman onların değerini sen de iyi bil ki, onlarda sana, faydalanacağın, seni aydınlatacak insanlar getirsinler.

Sevgili Kardeşim, güzel kardeşim,

Bazı yöneticiler ast üst ilişkisine çok önem vererek, astlarını hiç dinlemez ya da sadece yardımcıları ile konuşur, onun altındaki kimse ile muhatap olmazlar. Onlar bilmezler ki, bilgi ve sevgi unvanda değil, insanın beyninde ve kalbindedir. İşte böyle insanlara ben her zaman hoşgörüde bulunamam. Bu gibi yöneticiler, aslında görevleri bitince dost bile bulamazlar yanlarında. Bazılarının kapısı ise herkese açık olup, mevki ve makamlara değil, sevgiye, ilgiye, yılmadan usanmadan çalışan insanlara değer verirler ki, bu insanların duası ve sevgisi, o insanları öldükten sonra unutulmazlar arasına sokar. Buna misal olarak yakın tarihten Recep Yazıcıoğlu , Adnan Kahveci, Turgut Özal gibi insanları, uzak tarihten Atatürk, Hz. Muhammed ve çevresindeki insanları gösterebilirim. Bunları unutmak mümkün olur mu ?


Can dostum sevgili yönetici Kardeşim,

Önyargılı olmak, sadece unvan sahiplerine değer veren yöneticiler belki daha üst makamlara atanırlar ama makamlarda gelir geçer ve halkın arasında girdikleri zaman halktan bir farkları kalmaz. Ne konuşacaklarını bilemedikleri, görev sırasında çok kalp kırdıkları için de gerçek dostlarını bile küstürdüklerinden yalnızlıklar onları bunalıma sokar. Bunun ispatını istersen, güzel mevki makamlarda, güçlü konumlarda bulunmuşken sonra emekli olmuş insanları dinle, onların hayat öykülerini oku. Ben okudukça büyük keyif almaktayım. Bunları okudukça, seni seven insanların bulunması belki seni mutlu eder.

Sevgili yönetici Kardeşim,

Sana bir hikaye daha anlatayım mı? Bir Belediye Başkanı vardı. Yüksek eğitimi yoktu ama, çok zengin ve aynı zamanda itibarlı aileden gelmekteydi. Bu yüzden de okuyan ve gelişen insanları sevmez, onları kendileri ile sohbet etmek yerine, başkalarının görüşleri ile değerlendirir, ne kadar yetenekli olursa olsun eğitimli insanları küçümser, onları görmemezlikten gelir, çevresindeki yalaklarla zamanını geçirirdi. Onu seven, ona yol göstermek isteyen insanlar randevu isterse yüzsüz diyerek randevu vermez. Bunu da büyüklük sanırdı. Zaman geldi. Yaşlandı. Çaptan düştü. Bir de baktı ki, mevki makam elde iken kendisini göklere çıkaranlar onu yalnız bırakmış. Yüzsüz diye zamanında randevu vermediği, küçümsediği insanlar güzel hatipler olmuş, insanları severek onların kalbini fethetmiş. O da, O insanı ziyaret etmek, bilgisinden hem kendi hem çevresi faydalansın istedi ama yüz bulup onun yanına gidememenin üzüntüsünü yaşadı. Sen onun yerinde olmak ister misin.? Gücünü okumuş insanları küçümseyerek değil, onları severek, sen onların yanına gelmesini beklemeden onun yanına gitmenle olur.

Can dostum, ileriye bakan yönetici,

İnsan önyargıdan uzak kalmak isterse, kendine has görüşleri, prensipleri olmalı. Herkesi dinlemeli ama bir insan hakkında karar verecekse, her şeyden önce o insanı da dinlemeli. İnsanların gıyabında karar vermek, onurlu ve gerçek manada yöneticiye ve insana yakışmaz. Ama bizler hep başkalarını bizi sevdiğini zannettiğimiz insanların görüşleri ile değerlendiririz ki, bu da hayatımızda önyargıların çok olmasına, yanlış yöneticilerin çok olması da ülkemizin geri kalmasına sebep olmakta. Bunu da her yönetici insan düşünemediğinden, sanki bu ülkenin gelişmesinde veya geri kalmasında payı yokmuş gibi davranır. Böyle insanlardan olmadığın için seni sevmekteyim. Sen önyargılı olmayan ve sık sık insanlara danışan , ama kendi kararını verecek olgunlukta olan insansın.

Can dostum, geleceği parlak olan kardeşim,

Çevremde çok vatanını seven veya sevdiğini iddia eden insanlara rastlarım ki, müdürlerin, müfettişlerin yanında süt dökmüş kedi gibi ödlek olurlarken, Engelli arkadaşlarını sevme bahanesi ile onlara iş yerinde hayatı dar etmekte, şakalaşma adı altında onlara sıkıntı vermekteler. Nerede bunların milliyetçiliği? Gerçek milliyetçi engelli dostlarını koruması altına alır. Şakalaşma ölçülü olmazsa eşek şakası olur ki, seviyeli, hakiki manada milli duyguları güçlü insan eşek şakası yapmaz. Sevgi ite kaka olmaz ki? Sevgi kucaklaşmakla olur. İte kaka sevgi hayvanların işi değil mi ama? Sen de biliyorum ki ite kaka sevgiyi sevmeyen insanlardansın. Bu yönün de beni ihya eden yönün işte.

Can dostum, geleceğin sevgi ile dolu yöneticisi,

Küçümseyen insanlar, mutlaka bir gün küçümsenecek. Sevmesini bilen insan mutlaka ama mutlaka hem hayatta, hemen olmasa bile ilerleyen hayatta sevilecek, ölünce bile millet onları bağrına basacak. Sen de bu milletin bağrına basılacak kapasitede, seviyede ve olgunlukta insan olacaksın. Kimse sevmese bile seni ben severim yetmez mi ?

Can dostum sevgili yönetici Kardeşim,

Yaşadıklarım, okuduklarım, gözlemlerim, gönül gözü ile duyduklarım, gördüklerim, severek sayarak dinlediğim olgun insanların sevgisi ile ilgisi, takdiri benim insanları daha iyi tanımamı ve sevmeme sebep oldu. Bunu da siz genç yöneticilerle paylaşmak bana her zaman zevk vermekte.

Önyargısız ve içten bir yönetimler dileği ile …

TURAN YALÇIN-TOKAT

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..