Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '18

 
Kategori
Tarih
 

Orta Çağ'da Kediler

Orta Çağ'da Kediler
 

Kedilerin trajik dönemi


Avrupa’yı silip süpüren veba, kedilerin önemini çok artırmış, Kıta boyunca hızla yayılmıştılar. Kemirgenleri avlayan kediler o zaman çok ünlenmişti. Romalılar sayesinde kediler İngiltere’ye ulaştırıldı ve sonraki yıllarda kedilere çok iyi davranıldı. M.S. 945 yılında Galyalı bir kralın hükümlerinde kedilerin sunulması ile ilgili şunları yazıyordu: “Bir kedinin ederi 4 pence’tir. Özellikleri, görmesi, işitmesi, fare öldürmesi, pençelerinin eksiksiz olması, yavrularına bakması ve onları yememesidir. Bu özelliklerin herhangi birinde kusur olursa fiyatının üçte birisinin iade edilmesi gerekir.” Ayrıca kedi öldürmenin cezası vardı. Tabii eski Mısır’daki kadar set değildi ama diğer cezalara göre oldukça sert sayılırdı.

16. ve 17. Yüzyıllarda Hıristiyan ve Kilise’nin de kışkırtmasıyla kedilerin başına gelmeyen kalmadı. Kedilere Cadılara yardımcı olmakla suçlandılar. Cadıların cinleri olduğunu inanılırdı. Bir kişiye cadı diyebilmek için önce onun cinini bulmak gerekiyordu. Söylendiğine göre, bu cin ona şeytan tarafından verilirdi ve cadının çeşitli büyü işlerinde yardımcı olurdu. Ayrıca cadıların üç memeli olduğu, üçüncüsünün cinlerini beslemek için kullanıldığı söylenirdi. Cadı olduğundan şüphelenilen bir kadın yakalandığında hemen üçüncü memesi olup olmadığına bakılırdı. Büyük bir ben veya doğuştan olma bir iz aranırdı. Bu kişiler çeşitli işkencelerden son cadı olduklarını “itiraf” etmek zorunda kalırlardı ve mahkemeden sonra hemen yakılırlardı. 1566 yılında cadılıkla suçlanan Elizabeth Francis adlı bir kadın cadılığı on bir yaşında anneannesinden öğrendiğini ve büyük annesinin ona bir cin verdiğini itiraf eder; Şeytan adlı bir kedidir bu. 1582 yılındaysa Ursula Kemp mahkemede dört cini olduğunu ve bunların “gri ve siyah kedilere benzediğini” söyler.

Buna benzer söylentiler ve cadı mahkemeleri bütün hızıyla devam ederken, kedilere görüldükleri yerde olabildiğince acı vermek gerektiğine inanılıyordu. Kediler, Hıristiyan bayramlarında canlı olarak yakılırdı. Yüz binlercesinin derisi yüzülür, çarmıha gerilir, dövülür, ateşe atılır be kilise kulelerinden aşağıya fırlatılırdı. İsa düşmanı sayılan bu “şeytanı” yaratıkları cezalandırmanın birkaç yolu idi bu.

Bu tür batıl inançlara karşı çıkanlar olduysa da cadı ve kedi avı uzun bir süre devam etmişti. Bugüne kadar süregelen kedilerle ilgili batıl inançların kaynağı ortaçağdan kalmadır. Ancak, batıl inançlar farklı kültürlerde farklı biçim almıştır. Örneğin kara kedi Amerika’da uğursuz sayılırken İngiltere’de uğur getirdiğine inanılmaktaydı. Bazı ülkelerde bir kedinin hastası olan bir evi terk etmesi o kişinin öleceği anlamına gelmekteydi.

Ortaçağ’ın bitmesine yakın Avrupa’da baş gösteren büyük açlık döneminde de kediler yine tehlike altındaydı. Bu kez yiyecek bulamayan Avrupa'lılar kedilere yöneldi. Köylerde kediler bir anda görülmez oldu. Avrupa’yı saran her melanetin faturası kedilere çıkıyordu. Ortaçağ Avrupa’sı boyunca milyonlarca kedi insanların bu anlamsız zulmünün kurbanı olmuştu. Ta ki insancıllık akımının Avrupa’yı etkilemesine dek. Yeniçağ yavaş yavaş Avrupa’ya yerleşmeye başladıkça kediler üzerindeki önyargı ve saldırılar görece de olsa azaldı. Kediler aristokratların ve sanatın tekrar ilgi alanı halinde geldi. Kedili tablolar tekrar kabul salonlarını süslemeye başlamıştı.

Kedilerin neden bu kadar kötü uygulamalara maruz kaldıklarımı anlamak oldukça zordur. Belki de bu öfke, insana bu kadar yakın olan kedinin insandan öğreneceği bir şeyin olmamasından kaynaklanıyor olabilir mi?

Nizamettin BİBER

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..