Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mayıs '13

 
Kategori
Sosyoloji
 

Orta çağda sosyal bir suç: Tecavüz

Orta çağda sosyal bir suç: Tecavüz
 

ZİNA-TECAVÜZ-LİVATA-SÜBYANCILIK –TACİZ

Öncelikle bu başlıklar altında sizlerle neler paylaşacağımı söylemek isterim. Orta Çağ Türk Devletleri’nde Suç ve Ceza adlı kitaptan bazı bölümlerde yer alan konulardan – en önemlilerinden biri- insan için en büyük kayıplardan biri olan bedenine olan müdahalenin 21. yüzyıldayken bile devam ediyor olmasının insanlık ayıbı olduğunu düşünmemden kaynaklanmasıydı. Böyle gelip böyle giden “düzen”in artık bozulması, ezilen insanların sonbaharlarının ve kışlarının yanına baharın eklenmesine olan inancımın yitip gitmemesini ve bu şekilde düşünen insanlar için de aynı dileklerle birlikte, Orta Çağ karanlığına inmeye başlıyoruz…

Cinsellik ile ilgili suçlar insanlık tarihi kadar eski… Hemen hemen bütün inançlar tarafından şiddetle yasaklanan bu suçlar, toplum tarafından da her dönemde kınanmış ve bu suçları işleyenler diğer suçlara göre çok daha büyük tepki görmüşlerdir. Belki bu sebeple Türk tarihinin en eski dönemlerinden beri bu kapsamdaki suçlar en ağır şekilde cezalandırılmıştır.(Gerçek çözüm bu mudur?)Bu tip suçların cezası Cengiz Han Yasasına da aynı şekilde yansımıştır.

1156 yılı Malatya’sında bir Ermeni papaz, daha yeni nişanlanmış olan güzel bir genç kızı kilisede yalnız kaldıkları sırada ondan olmadık şeyler isteyerek kandırmaya çalışmıştır. Bu uygunsuz teklife genç kızın tepkisi çok sert olmuştur ve kiliseden hemen uzaklaşmaya çalışmıştır. Ancak papaz ısrarlı ve “GÜÇ”lüdür. Kızın bağırışlarına aldırmayarak ona tecavüz eder. Papaz amacına ulaştıktan sonra yaptığının duyulmasından korkarak kurbanını elleriyle boğarak öldürür. Ardından kızın şişen parmaklarını ve kulaklarını kesen bu gözü dönmüş adam, küpeleri ve yüzükleri kandillerin içine sakladıktan sonra kızı da bir elbiseye sararak oradaki mahzene koymuştu. Aradan bir süre geçtikten sonra kızın akrabası ve anne babası kızı aramaya başlayınca, o sırada sokakta oynayan çocuklar kızın kiliseye girdiğini söylemişlerdir. Hemen kiliseye koşan kızın yakınları, kızlarının orada olup olmadığını papaza sorunca papaz, “Evet, kiliseye girdi fakat beni görerek utandı ve bir dakika bile durmadan telaşla çekip gitti” der. Kızın yakınları papaza inanırlar ve dönüp giderler. Zavallı kızı her yerde ararlar… Arama esnasında papazın şüpheli bir şekilde şehrin kapılarının birinden kaçmaya çalıştığını tesadüfen görürler. Onu yakalayıp hâkim huzuruna çıkarırlar. Burada papaz sorgulanıp işkence edildikten sonra suçunu itiraf eder ve görevlilere cesedin yerini gösterir. Şehirdeki ahali toplanıp yas tutarak kızı gömerler.

Papaz ise yargılama sonucunda derisi diri diri yüzülmek suretiyle ölüme mahkûm edilir. Hüküm hemen yerine getirilir. Önce derisi yüzülür, sonra cinsel organı kesilen adamın cesedi herkesin önünde yakılır. ( Abû’l Farac Tarihi, 2, s. 395–396. )

Bu küçük örnekte benim gördüklerim bedeninin yanında tüm hayatı elinden alınmış bir insan ve ona uygulanan şiddetin ve ardından ölümün yanında çok da hafif kalan bir işkence yöntemi… O zamandan bu zamana gelen bir suça hala çözüm bulunamaması medeniyetin aslında sadece kelime olarak dünyada dolaştığının bir kanıtı gibi… Böyle bir olayda günümüz Türkiyesi’nde söylenebileceklerden akla gelen ilk şey ise tabi ki de kadının suçlanacağı meselesi. Kadın elbette (?) erkeği tahrik edici bir davranışta bulunmuştur, mesela çok güzeldir… Öyle güzel olmasındır. Ölse bile yine vardır bir suçu belki kimilerine göre. Kötülüklerden konuşmak can sıkıcı ama konuşulmadan çözülebilecek bir sorun mu çoğu toplumun içinde var olan ve ihtimal ki olmaya devam edecek olan bu suçlar… Çözüm mü? Ben çözümü bulamadım, sağlıksız insanlar, sağlıksız yığınlar… Şu an gördüğüm sadece bu.

 
Toplam blog
: 8
: 428
Kayıt tarihi
: 03.08.12
 
 

Yazan insanımız Ege Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı okumakta, karşılaştırmalı edebiyata me..