Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '12

 
Kategori
İnançlar
 

Oruç hayatınızda neyi değiştirdi?

Oruç hayatınızda neyi değiştirdi?
 

Orucu niye tutarız?...Oruç bize ne katar?...Oruçsuz hayatla oruçlu hayat arasındaki fark nedir ve bu fark, bizim genel hayatımız açısından neyi ifade etmektedir?

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v, “Ramazan-ı şerife girip de bu ay çıkmadan kendini Cenab-ı Hakka bağışlatmayan kimse perişan olsun.” diyor. Sonra da  diyor ki “Kim faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.”

Görüldüğü gibi oruçta, hem külli bir arınmayı sağlayacak kapsayıcı bir iksir vardır, hem de oruç ikliminden geçip de “Cenab-ı Hakka kendini bağışlatamamak” gibi bir hüsran vardır.

Rasulullah Efendimizin 0ruçla ilgili ikazları bununla sınırlı değildir. Şu hadis-i şerifleri, bir Müslümanın genel hayat disiplini açısından okuduğumuzda önümüze oruç adına gerçekten farklı bir hayat çerçevesi çıkar:

“Hiç biriniz, oruçlu olduğu gün çirkin söz söylemesin ve kimse ile çekişmesin. Eğer biri kendisine söver veya çatarsa ‘ben oruçluyum’ desin.”“Kim yalan konuşmayı ve yalan dolanla iş yapmayı terk etmezse Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez.”

Bu iki hadisi şeriften, oruçlu bir Müslümanın hayatında çirkin sözün, yalanın dolanın bulunmadığını öğreniyoruz. Yine bu hadisi şerifler bize,  Allah Teala’ya ibadetin, O’nun buna ihtiyacı bulunduğu düşüncesine dayanmadığını, kulluğun aynı zamanda temiz bir hayat kurmak demek olduğunu öğretiyor.

Rasulullah Efendimiz, bunun da ötesinde, böyle temiz bir hayatın parçası olmayan, ya da böyle bir hayatı inşa etmeye imkan vermeyen bir orucun, hatta bir namazın, insan için yük haline gelişine işaret ediyor:

“Nice oruç tutanlar vardır ki, kendisine orucundan kuru bir açlıktan başka bir şey kalmaz. Geceleri nice namaz kılanlar olur ki, namazlarından kendilerine kalan sadece uykusuzluktur.”

Bütün bunların gayet açık biçimde ortaya koyduğu gerçek şudur ki, bir insan, oruçlu olduğu halde, hayatını İslam’ın hiç de tasvip etmediği bir çerçeve içinde geçirirse, ne Rabbin affına mazhar olabilir, ne de arınma hissine kavuşabilir.

Oruç, Rabbi zül celale sunulan görkemli bir kulluk paketidir.

Oruç, özel zamanı olan bir ibadettir. Bir aylık bir süre içinde yaşanır. Bu süre, bir insanı, bedeni / zihni/  kalbi anlamda yeniden yoğuracak bir süredir.

Oruç, insanın en tabii ihtiyaçlarının yepyeni bir disipline kavuşturulduğu bir ibadettir. Bu yönüyle insanı, insana bu fıtratı veren Allah’ın ölçülerine göre yaşama hassasiyetine sevk eder.

Oruçla namaz her zaman iç içedir. Çünkü Müslümanın namazsız günü yoktur. O zaman oruç namazı, namaz orucu besler. Her iki farz (yani olmazsa olmaz) ibadet, el ele Müslüman kişiliğinin omurgası olan “Allah’a kulluk bilinci”ni dokur.

İslam’ın bütün ibadetleri hayattır, hayatla iç içedir. Hayat ayrı, ibadet ayrı gibi bir bölünme yoktur Müslümanın hayatında.

Bir “İslam insanı”ndan ya da bir “İslam toplumu”ndan, ancak, ibadeti ve sosyal hayatı Allah’a yakınlık duygusuyla bütünleşme halinde söz edilebilir.(Ahmet Taşgetiren)

İbadet “Allah’a kulluk” demekse, Müslüman, “hayat”ının hiçbir safhasında “kulluk”tan kopmaz.

Onun için de Ramazan’ı, ilahi sınırlar öğrenmek ve bu sınırlar üzerindeki hassasiyetin pekiştiği bir iklim olarak değerlendirmek gerekir.

Oruç hayatımızda neyi değiştirdiğini, oruçlu günlere başlarkenki halimiz ile oruç ayı Ramazan bittiğindeki halimizi karşılaştırmamız gerekiyor.Elimizde sadece aç geçirdiğimiz günler mi kaldı yoksa?. Eğer oruç iklimi bize iyi/güzel/doğru anlamında kalıcı iz bırakmamışsa ziyandayız.

Akıl sahibi insan ibadeti bütün hayatında “Her an Rabbi ile birliktelik” idrakine ulaştırıcı bir mahiyeti bulunduğunu bilir ve  ibadeti ancak O’nun için yapar. 

 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..