Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Oruçta Şanlıurfa bir başka güzeldi -2-

Oruçta Şanlıurfa bir başka güzeldi -2-
 

Bir an için yine kıyaslama yapıyorum. “Nerede Adıyaman, nerede Şanlıurfa, bir gün biz de burası gibi olabilir miyiz?” diyerek sitemde bulunuyorum. Hani Şanlıurfa’dan bir eksiğimiz olsa, belki anlayacağım da… Ancak, fazlamız bile var inanın. Belki Şanlıurfa’dan daha fazla, tarih, kültür, turistik ve inanç bakımından çok değerlerimiz mevcut. O halde, biz neden Şanlıurfa kadar olamıyoruz? İşte burada biraz durup, derinlemesine düşünmek gerek! Acaba Şanlıurfa’nın insanları mı çok çalışkan, yoksa biz mi çok tembeliz? Bilemiyorum! Şanlıurfa’nın Belediyesi mi çok iyi çalışıyor, yoksa Adıyaman Belediyesi mi iyi çalışmıyor?

Şanlıurfa’da ki manevi haz ve havanın bu derece iyi algılanmasının sebebi ne olabilir, düşündünüz mü?

Geceleri bu kadar hareketliliğin ve kalabalık olmasının sebebi ne olabilir?

Havaların çok sıcak olmasından dolayı dışarıya çıkamayanlar, hep akşamları mı dışarıya çıkıyorlar?

İnsanlar, gerçekten geceleri dışarı çıkmayı mı seviyorlar?

Yoksa bizim gibi il dışından gelenlerin oluşturduğu sunî bir kalabalık mı?

Sebep ne olursa olsun, gerçekten Şanlıurfa sokak ve caddelerinin hınca hınç dolu olduğuydu.

Muhterem dostum Bilal KARADAĞ beyle istişarede bulunarak; “acaba Şanlıurfa’nın elinde değerler bizde olsaydı, biz bu kadar kalabalığı Adıyaman’a çekebilir miydik ya da bizde ki değerler Şanlıurfa’nın elinde olsaydı, daha ne kadar yerli ve yabancı turisti buraya çekebilirlerdi?” Karar vermek hayli zor.

Gerçekten öyle bir kalabalık ki, Balıklı Göl alanındaki tarihi alan ve mekânlarda, kalabalık sokaklarında birbirimizi kaybeder duruma düştüğümüzde; ancak cep telefonuyla nerede olduğumuzu ve bulaşacağımız toplanma yerini kararlaştırıyorduk.

Tamamen toplandıktan sonra, Kanal Urfa TV ziyaret edecektik. Şehrin bir hayli dışında olan TV’yi ziyaretimizde, bizi Kanal Urfa Genel Müdürü Ferhat Özer ve diğer yetkililer karşıladı. Ağaçlandırılmış geniş bir alana kurulu TV binası, görülmeye değerdi. Bölgenin sesi ve televizyonu durumunda olan Kanal Urfa Tv. düzenli ve intizamlı kurulmuş stüdyoları ve canlı yayın odalarıyla, Şanlıurfa’nın hatta Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun en güzel Televizyonu durumundaydı. Mevcut sahip olduğu görsel efektlerle donatılmış stüdyoları, birçok büyük kanaldan iyi görünüyordu. Yetkililerin bizlere verdikleri bilgiler bunu teyit ediyordu. Muhtelif ağaçlardan oluşan ve aynı zamanda canlı açık hava programlarının yapıldığı bahçede, serin olan ortamda, çayımızı yudumlarken; bir taraftan da fikir/görüş alışverişlerinde bulunuyorduk. Özellikle bu konuda deneyimli İskender Korkut açıklamalar yapıyordu. Koyu bir sohbetin ardından, sahurumuzu yapmak üzere,  yine Eyyüp Sultan sofrasına gelmiştik.

Şanlıurfa ile ilgili olarak Yasin beyin ve GAP İdaresi Bölge Müdürünün vermiş olduğu bilgilerle, aslında Şanlıurfa’nın öyle şehrin görünen yüzüyle, eğitiminin aynı oranda ilerlemediğini anlıyorduk. Çünkü yaklaşık 500 bin öğrencisi olan bir ilde, ne yazık ki eğitim aynı oranda ilerlememiş. Üniversite sınavlarında alt sıralarda bulunuyorlarmış. Bu da demektir ki Adıyaman’a kıyasla eğitim yönünden daha gerideler. Şehrin görünen yüzünün, sadece görüntüden, lüks binalardan ibaret olduğu, diğer yönleriyle pek fazla gelişmediği, her şehirde olduğu gibi, Şanlıurfa’da da görülüyordu. En çok görülen şey, tarihi yapıların, modern yapılarla sarmaş dolaş olması teknolojinin en iyi şekilde kullanılmış olmasıydı.  Nüfusun %80’ninin fakir olduğu, ancak geriye kalanın %20’sinin zengin olduğu; zenginle fakir arasında büyük bir uçurumun olduğu anlaşılıyordu. Büyük bir adaletsizlik söz konusuydu yani!

Sahurumuzu yaptıktan hemen sonra, Adıyaman’a gelmek üzere yola koyulduk.

Güzel bir gece geçirmiştik. Bir Ramazan ayında, farklı bir ilde, farklı bir mekânda ve zamanda, farklı, değerli, muhterem, güzel insanlarla birlikte Peygamberler şehrinde, manevi bir havayı teneffüs etmenin hazzını ve bahtiyarlığını yaşamıştık.

Sahura kadar gezmiş olmanın verdiği mutlu ve tatlı yorgunlukla, yine yolculuğun espriler yapan müdavimlerinden olan ve aracın arka koltuğunda oturan Ahmet ARSLANTAŞ; Zeynal KARASU;  Kemal ÖNER’e ve en önde oturan Ruhi AKAN ‘a sürekli lâf dokundurmalarıyla, hem yolculuk güzel geçiyor, hem de kaptanın uyumasını engellemiş oluyorlardı. Tabi Ruhi Bey, söylenenlerin altında kalır mı? Cevap vermeden durur mu? Hemen cevabını veriyor, arada bir söylediği espriler ve şarkılarla ortamı şenlendiriyordu.

 Aslında yolculuklarda espriler ve konuşmalarla şen şakrak olan bir gün/gece daha geçiyordu. Mazeret ileri sürerek bizimle gelemeyen Metin HARIKÇI kardeşimiz, bu yolculukta aramızda yoktu. Ne kadar da çok isterdik onun gelmesini… Eğer Metin Bey olsaydı, yolculuğumuz daha zevkli, neşeli geçerdi kanısındayım.

Oruçlu bir günümüz, Şanlıurfalı kardeşlerimizle beraber iftarımızı açmış ve sahurumuzu yapmıştık. Ramazan ayının ve orucun ruhuna yakışır bir beraberlik ve yardımlaşma örneği sergilenmişti. Sebep olanlardan Allah(cc) razı olsun, tutulan oruçlarımız ve dualarımız kabul olsun.

Aynı duygu ve düşüncelerle yola çıkarak, aynı atmosferdeki manevi havayı teneffüs ederek, aynı hazzı yaşayanlarla birlikte olmak ne kadar da güzel…

Oruçlu olarak, aynı şartlarda, aynı sofrada yemek yemek, aynı yerde, aynı zaman ve mekânda birlikte iftarı hurmayla açmak, aynı kaptan su içmek ve her şeyini paylaşmak ne kadar da güzel…

Aynı ortak duygularla aynı camide, aynı safta namaz ve teravi kılarak, aynı yaratana el açarak dua etmek ne kadar da güzel…

İnsanın anlaşacağı/anlaştığı, dertlerini ve tasalarını , duygu ve düşüncelerinin paylaşacağı dostlarının olması ne kadar da güzel…

 

Kerim Baydak

kbaydak61-artan@hotmail.com

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1022
: 214
Kayıt tarihi
: 06.11.12
 
 

Kerim BAYDAK 01.01.1961  ADIYAMAN  doğumlu.. 2003 yılında Anadolu Üniversitesi  İşletme Fakultesi..