- Kategori
- Dünya
Orucun aşkı

ramazan tatlısı
Dün gece hasretinden yanıyordu imanı, ne kadar çok özlemişti orucunu. Dile kolay tam bir yıldır sahurun ilk gününü, davulun ilk sesisini, ezanın en sedalısını bir yılır bekliyordu. İlk iftarında yılın dudakalrı titriyordu heyecandan yediği yemek değil sevinciydi. Buram buram aşk terliyordu, acaba ikinci teravihde anlıyabilecekmiydi pir ibrahim hocayı.
Aşırı heyecanlıydı, nasıl olmasınki bu sevap, da pir ibrahiminde katkısı büyükdü, hülyasının aşkıydı onu bu noktaya getiren.
Otuz yıl ülkesinde albert olarak yaşadı, ilk orucdan önce Ahmet olmuştu, o artık katıksız bir islam aleminin üyesi rabbimizin sevgili kuluydu. Müslüman olmanın dayanılmaz mutluluğunu ramazan ayında yaşıyordu.
Yıllar önce Berlin teknikde okurken, kantinde bir platformada tartışma zemininde sohbet grubunda tanımıştı Hülyasını. Aman Tanrım bu yeşil gözlü ejderha duruşlu, sırma ipek saçları, deniz mavisi ipek yüzlü, mankenlerin değil, heykeltraşların modeli olacak kadar endamlı bu bayana ilk bakışta çarpılmıştı Albert. Berline başlıyan bu yıldırım arkadaşlık onların Türkiyede iş ve yaşamda hayat arkadaşı olarak kaderlerini çizmişti.
Albert Ahmet olduğunda mutluluğun resmini yapacaktı, yaptığına inanamıyorum. Bu iyi kalbli Alman genci ülkenin en büyük barajlarından birine imza atmıştı, galiba gerçek ibadetde bununla oluyordu. Orucun hasretinden yanıyordu ahmet ve ilk duasında Allaha yakarışı gözyaşlarına boğuluyordu Süleymaniyede.
Aşırı heyecanlıydı, nasıl olmasınki bu sevap, da pir ibrahiminde katkısı büyükdü, hülyasının aşkıydı onu bu noktaya getiren.
Otuz yıl ülkesinde albert olarak yaşadı, ilk orucdan önce Ahmet olmuştu, o artık katıksız bir islam aleminin üyesi rabbimizin sevgili kuluydu. Müslüman olmanın dayanılmaz mutluluğunu ramazan ayında yaşıyordu.
Yıllar önce Berlin teknikde okurken, kantinde bir platformada tartışma zemininde sohbet grubunda tanımıştı Hülyasını. Aman Tanrım bu yeşil gözlü ejderha duruşlu, sırma ipek saçları, deniz mavisi ipek yüzlü, mankenlerin değil, heykeltraşların modeli olacak kadar endamlı bu bayana ilk bakışta çarpılmıştı Albert. Berline başlıyan bu yıldırım arkadaşlık onların Türkiyede iş ve yaşamda hayat arkadaşı olarak kaderlerini çizmişti.
Albert Ahmet olduğunda mutluluğun resmini yapacaktı, yaptığına inanamıyorum. Bu iyi kalbli Alman genci ülkenin en büyük barajlarından birine imza atmıştı, galiba gerçek ibadetde bununla oluyordu. Orucun hasretinden yanıyordu ahmet ve ilk duasında Allaha yakarışı gözyaşlarına boğuluyordu Süleymaniyede.