Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Şubat '22

 
Kategori
Turizm
 

OTELLERDE MİMARİ TEZATLAR

OTELLERDE MİMARİ TEZATLAR 

Gerek şehir merkezlerinde ve gerekse tatil yörelerinde bulunan oteller mimari yapıları itibariyle her zaman ilgi odağı olmuşlardır.  Buna örnek olarak İstanbul’ da bulunan Hilton, Ceylan Intercontinental (Eskiden Sheraton’du), The Marmara (Eskiden Intercontinental’di) yı, İzmirde şimdilerde yani açılacak olan Swiss Hotel (Eskiden Büyük Efes oteliydi) i örnek olarak gösterebiliriz... 

Nedir bu şehirlerdeki ya da tatil yörelerindeki özellikle büyük mimari yapılar olan otelleri ilgi odağı haline getiren şey? Veya şöyle de sorabiliriz; Nedir otelleri, ister merkezlerinde olsun, isterse de şehir merkezi dışındaki tatil yörelerinde olsun- şehirlerin vazgeçilmezi yapan şey? 

Şehir merkezinin ya da tatil yöresinin görüntüsüne bir katkıda bulunan, büyük mimari yapılar olması mı? Yoksa ihtiyaçtan kaynaklanıyor olması mı? Veya İnsanların bu devasa mimari yapılarda bulunması yahut da böyle yapılara sahip olması, işletmesi onlara bir prestij mi kazandırıyor acaba? Bu yüzden mi bu tip yapılara ihtiyaç duyuluyor? Açıkçası çok merak ediyorum... Ya da insanların yaşadıkları kendi evlerinin dışında bulunan bir şehirde veya ülkede iş, turizm vs. çeşitli amaçlarla bulunuyor olmasının yanında böylesine devasa mimari tesisler olan otellerde gecelemelerini gerektiren şey nedir acaba? Prestij mi, kendilerine biçip layık gördükleri bir standart mı? Yoksa başkalarına filan ülkede, filan 5 yıldızlı otelde, lüx otelde kaldım diye eşe dosta anlatarak bir adım öne geçmek duygusu mudur? 

Bilemiyorum... Hepsi de olabilir... 

Ancak bir gerçek var ki ortada özellikle büyük yapıların çeşitli amaçlarla seyahat eden başka şehirlerin insanlarına ve seyahat etmeyip de değişik amaçlarla (değişik banket organizasyonları olabilir) ihtiyaç duyan o şehirlerin insanlarının hep ilgi odağı olmuştur büyük mimari yapılar olan oteller... Ve ayrıca şuna da inanıyorum ki; Tarihini incelediğimizde, bir sayfası “Büyük otel” ya da “Grand Hotel” olmayan bir büyükşehir bulamayız herhalde...  Bu yüzden de bu yapıların mimari tasarımlarının dış görüntüleri itibariyle, her dönemde bulundukları şehrin merkezinin yada tatil yöresinin kültürel ve sanatsal anlamda silüetinin, resminin, fotoğrafının oluşumunda vazgeçilmez bir öğe olduğuna inanırım camiler, kiliseler, havralar, okullar, kuleler (İstanbul Galata kulesi, İzmir saat kulesi)  köprüler (Boğaz köprüleri, Edirne tarafındaki uzun köprü vs.) diğer büyük yapılar gibi... Tabi bunda büyük olmaları ve değişik mimari ve sanatsal özellikler arz ediyor olmalarının da büyük payı olsa gerek... 

Mimarlık güzel sanatların bir kolu, ve mimarlarda kelimenin tam anlamıyla sanatçıdır ve yaratıcı (üzerinde oluşturacakları yapının arazisinin yüz ölçümünü de dikkate alarak düşünerek yapının içini ve dışını tasarlayan) insanlardır... 

Otellerin mimari dış görüntülerine diyecek her hangi bir sözüm yok... Her mimarın yaptığı eserin kimi insanlarca beğenilip, kimilerince beğenilmeyeceği ya da eleştirilebileceği de bir gerçek... Tıpkı bir ressamın yaptığı tablolar veya bir heykeltıraşın oluşturduğu heykeller veyahut bir yazarın yazdığı romanlar gibi... kimileri beğenir, kimileri beğenmez... 

Konuyu getirmek istediğim nokta bu devasa otellerin iç kısımları... Tabi bu arada hemen belirtmeliyim ki iç kısımlardaki sanatsal yönler değil... Daha çok otellerin müşteri ve personellerinin kullanımına sunulan alanlar... Hizmet edilen ve aynı zamanda hizmet alınan alanlar... 

Güzel sanatların mimari dalında otel mimarileriyle ilgili bir bölüm var mıdır bilmiyorum 
fakat otelcilikte geri dönülemeyecek tek şeyin binanın kendisi olduğunu düşünüyorum... Çünkü; Binayı bir yere bir şekilde diktiğiniz zaman ne bir derece olduğu yerde çevirebilirsiniz onu, ne de bir başka yere taşıyabiliriniz... Bu yüzden daha en başta üzerinde çokça düşünülerek karar verilmesi gereken belki de en önemli konudur bu... Deniz manzarasının yanında, Güneşin doğuşu, batışı, bulunulan yerin ne yönde rüzgar aldığı bile çok önemlidir... Şu demek istiyorum; İlerleyen paragraflarda yaşadıklarımdan açıklayacağım örneklerden de anlaşılacağı gibi, otellerin mimarisinde büyükten küçüğe hiçbir ayrıntı ve detay atlanmamalı ve üzerinde önemle düşünülmeli... Düşünülmeli derken sanatsal anlamda söylemiyorum, gerek müşteri ve gerekse personelin hizmet alışverişinde bulundukları mekanların kullanımı anlamında söylüyorum... Tabi detaylara inildikçe karşımıza iç mimarların alakalı olduğu konular da gelmektedir... 

Yavaş yavaş genelden detaylara doğru inerek yaşadığımızı anlatalım ki, genç otelciler, genç mimarlar, genç iç mimarlar kıssadan hisselerini alsın ve bu konular üzerinde düşünmeye başlasın... 

Konum olarak en güzel örnek sanırım Çeşme deyince adı akla ilk gelen tesislerden birinden vermek olacaktır. Mimari olarak çok güzel bir tesis ancak konumu itibariyle öyle bir yere yapılmıştır ki bütün yaz sezonu boyunca otel odalarının bulunduğu yön olan deniz tarafından sürekli rahatsız edici bir rüzgar almaktadır... Hatta belki de bu rüzgardan dolayı çeşmedeki ilk rüzgar gülünü kullanarak bir nebze olsun kendi elektriğini üreten bir oteldi bu otel... Tabi ki ekonomik anlamda kendine sıfır maliyetle elektrik sağlamak çok güzel, ama bunu özellikle geceleri bu rüzgar gülünün çıkardığı sesle müşterilerin rahatsız olması pahasına yapmak pek de güzel olmasa gerek... Netice itibariyle rüzgar hesaba katılmadan yapıldığı için veya belki de tasarlayacak olan mimara rüzgarı önemsememesi söylendiğinden olabilir, bu otel için artık geri dönüş yoktur... 

Yıllar evvel görev yaptığım bir grubun otel işletmesinde de şöyle bir durum yaşadım; Otele ilave bir bina yapılacaktı, mevcut yapının devamı şeklinde üst katlarda odalar, ilk iki katı oluşturacak bölümde de Thermal Spa tesisi oluşturulacaktı... Ben grubun merkezinde mali konulardan sorumlu olarak görevliydim ve gruba dahil bir başka inşaat şirketi ile de aynı binada görev yapıyorduk... İnşaat şirketinde görevli mimar ek binayı tasarlıyordu... Yeni yapılacak ek tesis, mevcut otele bitişik olacağından, odalar aynı olacaktı, Termal Spa ile ilgili olarak da, yıllarını dünyanın çeşitli yerlerinde bu tesislerde değişik kademelerde geçirmiş ve grubun Fransa ayağında görev yapan bir hanımın yaklaşık 10 günde bir gelerek mimar arkadaş ile birlikte fikir alışverişinde bulunarak tasarlanıyordu... Amaç dört dörtlük bir spa tesisiydi... Buraya kadar sorun yok.  Mevcut binadaki otelin mali işler birimi için ayrılan bölüm son derece küçük olduğundan dolayı, mali işler biriminin de yeni yapılacak binada yer alması fikren kararlaştırıldı... Ancak doğaldır ki ilgi, ağırlık ve yoğunluk daha çok Spa bölümleri içindi... her neyse 1/100 ölçekli (taslak) projeler ortaya çıktığında ben de inceleme fırsatı buldum... Tabi benim ilgilendiğim konu işimden dolayı mali birimlerin çizimleriydi. İlk gözüme çarpan konu, pencerelerin çok küçük çizilmiş olması ve spa personeliyle mali birimlerin kullanacakları ayrı bir wc nin olmayışıydı... Ayrıca Mali işler müdürünün ofisi ve bağlı birimlerin yerleşimleri de çok ayrık ve dağınık yerleştirilmişti... Bu durum kısaca, mali birimler için aydınlık olmayan rahatsız edici bir çalışma ortamı olmasının yanında birimlerin dağınık yerleşimi de iş akışının yavaşlaması, zaman kaybı vs. ve bunun yanında  (oto)kontrolün tesisinde de güçlükler oluşturacaktı... Bunları mimar arkadaş ile konuşarak dikkatini çektim... Projeler taslak aşamasında olduğundan dolayı, kolaylıkla değiştirilerek yeniden tasarlandı... 

Fakat mühendislik aşamasında bir başka sorun daha çıktı ortaya; inşaat mühendisi, mimarın tasarladığı binayı ayakta tutan kişi olduğu için, kolon ve kirişlerin ebat ve koyulacak yerlerini hesaplayıp yerleştirdiğinde kötü ve göze hoş gelmeyen bir durum meydana geldi; Thermal Spa nın Lobisi çok geniş olduğu için mühendis arkadaş, müşterilerin giriş kapısının 2-3 m önünde ve hafif sağ tarafında olacak şekilde büyük bir kolon yerleştirdi... Şimdi bütün otelcilerin gülerek tebessüm ettiklerini hissediyorum... Mühendis haklı, binayı en optimal maliyetle ayakta tutabilmesi için o kolonu oraya koyması gerekir, diyecek bir şey yok, ancak kendisine uygun bir dille, otelcilikte böyle bir şeyin olmaması gerektiğini ve gerekçelerini anlatınca, işin beton ve demir maliyeti biraz daha arttı ve sonuçta proje aşamasında o kolon oradan kaldırıldı ve lobi etrafına yayılmış olan diğer taşıyıcı kolonların ve kirişlerin hacim ve içindeki demirlerin kalınlık ebatları da, yeni hesaplamalarla genişletilerek sorun çözüldü... 

Bir başka örnek İzmir Princess Otelden; İzmir’liler bilirler, otelin çatısı teras fakat her ne hikmetse çatının her iki tarafına da proje dışı gecekondu gibi devasa büyüklükte işlek olmayan her departmanın kullanmadığı malzeme, demirbaş vs.ler için depolar yapılmış... Bu depoların birini ben görev yaptığım süre içerisinde ilave bir banquet kapasitesi oluşturarak  ekonomik ve finansal krizle mali anlamda baş edebilmek ve ilave nakit girdisi sağlayabilmek için yıkarak İzmir’de bir başka otel işletmesinde olmayan, 800 kişi yuvarlak masa, 1000 kişi kare veya dikdörtgen masa ve 1500 kişi de kokteyl düzeni yapılabilecek devasa bir açık teras yaptırmış, adını da “King Terrace” koymuştum... Yapım gerekçesi konusunda “Otel yöneticileri olası her türlü krize hazırlıklı olmalıdır.” Başlıklı yazımdan bilgi alınabilir. Yapım aşamaları konusunda ise “King Terrace” linkine girerek bilgi alınabilir. Otelin deniz tarafına bakan diğer tarafında ise bildiğim kadarıyla, gecekondu diye tabir ettiğim derme çatma yapılmış otelcilik mimarisiyle uyuşmayıp tezat oluşturan depolar hala yerinde durmaktadır. Önümüzdeki aylarda Swiss Otel açılacaktır. Bu bakımdan bu terasların olması özellikle yaz dönemlerinde İzmir Princess otel açısından Swiss Otel karşısında rekabet edebilme gücünün bir bir parçasını oluşturabilir. Aynı şekilde havuz başında bulunan küçük termal havuz üzerinde bulunan cam kubbe de çok gereksiz olup, sökülüp atılarak ve kısa sürede havuzun mevcut terasının yanına 1,5 m daha yüksek olacak şekilde yapılacak ilave bir teras ile havuz başında yapılan banquet organizasyonlarının kapasitesi 200-250 kişiden 800-1000 kişi çıkarılabilir... ve bu konuda Swiss otel ile rekabet etme şansı da yakalanabilir... Çünkü havuz başı kapasitesi en yüksek olan otel eskiden Büyük Efes oteliydi, şimdilerde ise yenilenen yapısıyla Swiss Otel olacak... Bir başka mimari tezat olarak otelin arka bahçesindeki süs havuzunun her iki tarafında bulunan çok küçük ve hiçbir işe yaramayan anfitiyatroları örnek olarak gösterebilirim. Bunların da yıkılarak yerine yüksek kapasiteli tek bir anfitiyatro yapılması  -ki konum olarak yeri çok müsaittir- İzmir Princess Hotelde stand up günleri, konser günleri ve tiyatro günleri gibi sanatsal etkinliklere de olanak tanıyacaktır. Tabi bütün bunlar daha mimari proje aşamasında düşünülerek yapılmış olsaydı bu gün ek bir mali yük getirmeden işin en başından yapılmış olacaktı... Bu bakımdan otelcilerin –santsal açıdan değil de müşteri ve personelin kullanım alanı olarak ve aynı zamanda da gelir getirici yönü düşünülerek- mimari projelere alaka göstermeleri hem mimarlara hem de işletme sahiplerine bir katkı sağlayacaktır...    

Şimdi anlatacağım örnek Bulgaristan’dan (Sudi baba kulakların çınlasın) Princess International Hotels & Casinos grubunun başkanı olan, benim de bazen “başkanım” bazen de özellikle yalnızken “Baba” (baba gibi sevdiğimden dolayı) diye hitap ettiğim Sn. Sudi Özkan beyin satın aldığı Balkanların en büyük oteli olan Sofya Princess Otelin çatısına yapılacak olan “Sky bar” isimli restoran-bar-gece kulübü projesiyle ilgili bir örnek; 

Sofya princess hotelde mali işler müdürü olarak görev yaptığımın sanırım 3 ya da 4. ayıydı... İzmir princess hotel de olduğu gibi, Sofya’da da Bulgar bir genel müdür ile birlikte otelle ilgili her konuda imzaya yetkili olarak, birimiz operasyonun başında, diğerimiz mali konuların finansın başında son derece koordineli bir şekilde oteli çalıştırıyorduk... Bir yandan otelin rutin işleri, diğer yandan mali sistemdeki yapısal değişikliklerin getirdiği yoğunlukla çok hızlı bir şekilde zamanın geçmekte olduğu bir anda, otele inşaat işi yapan biri geldi ve çatıya yapılacak olan “Sky bar” 1/100 avan projesini önüme koyarak imzalamamı istedi... Projeye birlikte baktık, Bulgar bir mimara çizdirdiğini söyledi... Ayrıca daha önce bu işin maliyetiyle ilgili Sudi beyle imza altına almış oldukları sözleşmeyi gösterdi... Daha önce 1/25 kesin proje de çizilmiş ancak o projede otelin çatısına müşterileri çıkaracak dışarıdan ponaromik  asansörü Sudi bey iptal ettiği için, sadece asansör ile ilgili kısmı çıkardıklarını, diğer tarafların eski projeyle aynı olduğunu ve Sudi beyin de projeyi bildiğini söyledi... Yani kısaca; “ Usulen imzala kardeşim” diyor kibarca... Ben de biraz inceledikten sonra kendisine kibarca “Ben bu projeye imza atmam, Sudi bey istiyorsa kendisi imzalasın.” Dedim... Bozuldu ve çekip gitti... Sanırım ertesi gün herhalde imzalamadığımı söylemiş olacak ki, Sudi baba aradı, 

“ Projeyi imzalamıyormuşsun, neden imzalamıyorsun, benim haberim var o projeden.”  Dedi. Ben de Sudi beye, 

“Başkanım, ben o projeye imza atarsam, otelin tepesine çıkıp, bilgimi ve tecrübelerimi orada bir kenara bırakıp, kendimi otelden aşağı atmam lazım.” Dedim. 

“Neden oğlum, ne varmış projede.” Dedi. 

Ben de açıkladım; 
“ 
1- Sky Bar’ın kapısından girişte hemen sağda erkekler tuvaleti, onun yanında da bayanlar tuvaleti koymuşlar, ve bir seperatör yok, restorandan dan direk tuvaletlere giriliyor, ayrıca bu tuvaletlerin kapısı açık kalabilir ve müşteriler daha restorana ilk girişlerinde içeriden gelen hoş olmayabilecek kokularla karşılaşabilirler, bu tuvaletlerin oradan kaldırılması lazım. 
2- Mutfak kısmı restoran zemininden aşağıda çizilmiş ve 2-3 basamak var, o basamakların kaldırılarak içki, meze, çatal bıçak takımı vs. malzeme arabalarının rahatça girip çıkabileceği bir rampa yapılması lazım, 
3- Bar öyle bir yere konumlandırılmış ki, müşteriler restorana girip karşılanmayı beklerken, ilk göz temasını barmenin ensesi sırtı ve poposuyla yapıyor, barın yerinin değiştirilmesi ve barda oturmak isteyebilecek müşteriler için biraz daha büyütülmesi lazım, 
4- Bar bu haliyle kalırsa bir sorun daha var ki oda servis personeliyle ilgili; her günkü servis periyodunda bar çizildiği yerde kalırsa, personel masalara hizmet için çok fazla yürüyecek, ancak söylediğim yerde olursa bunun yarısı kadar yürümüş olacak, kısaca daha az yorulmuş olacaklar, 
5- Barın bankosunda 2 adet sütun var onların kaldırılması lazım. 
6- Dans pistinde 5 adet sütün var kaldırılması lazım, 
7- Masaların olduğu bölümde 15-20 tane sütun var ki ortasından havalandırma boruları geçmekte, içerdeki tüm sütunların da kenarlara alınarak tüm salonun sütunlardan kurtarılması lazım, 
8- Servisin menanj takımları, masa örtüleri ve peçeteleri çatal bıçakları vs. malzemeleri koyabileceği depolayabileceği bir bölüm yok, yapılması lazım, 
9- İçki deposu yok, yapılması lazım, 
10- Mutfak personelinin yemek yapımında kullandığı yiyecek malzemeleri ile ilgili küçük de olsa yeterli olacak bir soğuk hava deposu yok, yapılması lazım, 
11- Herhangi bir şey lazım olduğunda ana restorana mi gidip gelecek çalışanlar, 
12- Restoranın çelik konstrüksiyon  çatısı aerodinamik yapılmamış, rüzgar ters bir yönden kuvvetli bir şekilde eserse, çatı uçup bir tramvayın tepesine konabilir, Rüzgar burada hep şu yönden eser diyorlar, tanrının işi belli mi olur... dört yanı açık çatının olası kuvvetli rüzgarlara dayanıklı bir yapısı olması lazım... Bu haliyle rüzgarın yalayıp geçebileceği bir yapıda değil, aksine olası bir kuvvetli rüzgara karşı durur vazıyette bir çatı. Ve rüzgarın estiği yönün tersine doğru... Ya rüzgar diğer taraftan eserse... Bunu kim garanti edebilir, değişmesi lazım.” 

Diye bir bir saydıktan sonra, 

“Bu gerekçe ve nedenlerden dolayı ben bu projeye imza atmak ve yapılacak hatalara ortak olmak istemiyorum, lütfen beni anlayışla karşılayın başkanım.” Dedim.. 

“Sen bunları yaz, projenin fotokopisiyle bana gönder, tekrar bir göz atayım.” Dedi... 

Sonra ne mi oldu? 

Ne konuştular bilmiyorum, ama mimar geldi ve bir toplantı yaptık, değişikliklerden sonra kabul edilebilir 2 proje ile tekrar geldi mimar,  son toplantımızı genel müdürle yaparak onayını aldık, bu iki proje de bizim için uygundu, bu yüzden son kez görerek nihai seçimi Sudi beyin yapması için Karayiplere faxladık... 

Çok kısaca bahsedeyim, Sofya Princess Hotel’de mimari bir problem daha yaşadım. Şöyle ki, Otelin mali sistemimi baştan sona yeniden yapılandırdıktan sonra (bu konuda web sitemden detaylı bilgi alabiliriniz), yeni yerleşim için dağınık mali birimleri olanak olduğu ölçüde bir araya toplamak gerekiyordu. Bu yüzden 2-3 duvarı kırıp indirmek gerekiyordu, hatta kendi ofisimi de personele verdim, sonrasında hiç ofisim olmadı... Sudi bey’e telefon açıp, “Otelini yıkıyor bu adam.” Demişler... Kim demiş bilmiyorum... “Yıkmıyorum, yapıyorum.” Diye cevap verdim, “Kırıp dökme hiçbir yeri” dedi, “Kırmam gereken her yeri kırdım”, dedim. Telefonu yüzüme kapattı...  Daha sonra 1-2 duvar daha vardı, inmesi gereken... onların da hemen indirilmesi için talimat verdim otelin inşaat personeline... Sonra çok güzel ve çok geniş bir mali işler ofisi yaptık, Daha sonra Sudi baba gelip gördü, teşekkür etti... 

Mali yapıda gerekli olan sistem değişikliğinin yanında bu tip işlerle de uğraşmak açıkçası çok yıprattı beni, belki de bu yüzden bir an evvel hiç beklemeden emekli olayım istedim... 

Her neyse, gelelim kıssadan hisseye; 

1- Mimarlar sanatçıdır, binaların dışını-içini tasarlar ancak otelin hiçbir yerinde işlerin nasıl olduğu ya da olması gerektiği konusunda bir fikirleri yoktur... Bu yüzden, otelin mimarisi daha tasarım aşamasındayken mümkünse mimarın, otelde görevli olacak profesyonel kişilerle görüşüp fikir alışverişi yapmalarını sağlayın. Bu durum mimarın, sanatsal tasarımını oluştururken, çok daha geniş bir açıyla konuya bakmasını sağlayacaktır. 
2- Her konuda inandığınız doğrularınızı söylemekten çekinmeyin, açık ve dürüst olun. Yanıldığınız da olacaktır mutlaka... Onu anladığınız an ısrar etmeyin... Bu doğrulardan kaçmak olur... 
3- Haddinizi aşmayın fakat, yetkilerinizin de gerisinde kalmayın. Kafanızın kesilmesinden korkuyorsanız, sadrazam olmayın... Sadrazamsanız kelleniz hep koltuğunuzun altında olsun, bu şekilde korkusuzca daha rahat çalışır ve faydalı olursunuz. 
4- İşinizle ilgili konulara çözüm için yaklaşırken, değişik görüş açılarından bakmayı adet edinin. 
5- Daha güzel, daha kolay, daha basit nasıl yapılabilir bu iş? Diye kendinize sorarsanız cevabı bulursunuz... 
6- Bazen insanın öz babası dahi vefasız olabiliyor, vefanıza karşılık, vefasızlık sizi üzmesin, bu, hayatın sizi amatörlükten kurtarıp, profesyonel yapan tarafıdır... 
7- Parayla her probleminizi herkese çözdürtemezsiniz, bu, problemin daha da karmaşık hale gelmesinin yanında daha çok para kaybetmenize neden olur... Profesyoneller bunun için vardır... 
8- TUVOP-“Turizm ve Otel Profesyonelleri” mail grubuna katılın, bildiğinizi öğretin, bilmediğinizi sorun.  http://groups.yahoo.com/group/tuvop/join 
9- Otelcilikte sektöründe sizin de gördüğünüz, yaşayıp tanık olduğunuz  mimari tezatlar mutlaka vardır. Benim anlattıklarıma siz de "yorum ekle" den ilave edin ki tüm otelciler okuyup feyz alsın...

Sevgi ve Saygılarımla. 

Adnan Şişman 
16 Kasım 2007

7 Aralık 2007 tarihinde genişletilerek güncellenmiştir.

 
Toplam blog
: 177
: 9
Kayıt tarihi
: 21.08.15
 
 

1961 yılının sıcacık Temmuz ayının 12. Günü sabah serinliğinde, Üsküdar Zeynep Kamil doğum hastan..