Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '15

 
Kategori
Anılar
 

Öyle değil mi Çocuklar ?

Öyle değil mi Çocuklar ?
 

Alıntı.


Uzun zamandır tatlı yemeyen ben, lüks bir pastanenin önünde durup albenisi olan türünde ki pastalara bakarak, gönlümü gezdirmiştim. Neler yoktu neler, envai çeşitleriyle kazandibi sütlaç demişti iç sesim.
 
Garsona siparişi verdiğimde salonun en ucunda kılığı kıyafeti pekte uygun olmayan bir genç kıza gözüm takılmıştı. Telefonla konuşan kızı takip eden gözlerim, yanında hazır ve nazır olan garsona çevrilmiş, bir dondurma lütfen, yanında da bir şişe su demiştim. Garson - Emredersiniz, yanlız 
sizin yanınıza ben aslında dediğinde anlamıştım - O genç bayanın sesinden rahatsız olup olmadığımı söyleyecektiniz, öyle değil mi? Garson - Nereden bildiniz, deyip gülümsediğinde Ben - İnsanları yakın markaja alıp, biraz fazla gözlemlediğinizde, ama bir şartla, onlara hissettirmemek kaydıyla olmalı bu eylem.
 
Pastane gayet sakindi, genç kadın birilerine ver yansın ederek, daha fazla bekleyemeyeceğini ima ediyordu, maksat önündeki pastayı yemek değil de adeta didiklemekti. Garson 20 li yaşlarda genç ve tecrübesizdi, aklıma birden; Garson gence yardımcı olup, tecrübelerimden faydalandırmak gelmişti, başka bir arzunuz var mı diye sorduğunda
 
- Çikolatalı pasta istemiştim, - Buyrun dediğinde,  gencin yüzüne dikkatle bakmış ve; Sizin yaşınızdan çok, çok büyük 3 çocuğum var, okuyor musunuz dediğimde - Evet teyze, sonra da pardon hanımefendi dediğinde ise - Rica ederim oğlum, teyze diyebilirsin demiştim. Bana, sizin konuşma tarzınız ve yaklaşımından cesaret alarak bir şey söylemek istiyorum dediğinde elbette sorabilirsiniz demiştim.
 
Köşede oturan o genç bayan buraya sıkça geliyor ve devamlı telefon konuşmaları yapıyor, bu hareketleriyle sanki benim dikkatimi çekecek hareketlerde bulunuyor dediğinde - Nereden ve nasıl anladınız diye sorduğumda, her geldiğinde aynı masaya oturarak demişti. İçeriye alış veriş için girenlerin haricinde, bir çift daha girmiş, karşı masalardan birine oturmuşlardı, genç garson onların siparişini alırken! Salonun uç kısmında oturan o genç hanım, yanıma gelerek; Oturabilir miyim dediğinde, elimle yer gösterip buyrun demiştim, bana bir şey alırmıydınız meşrubat veya pasta dediğinde, ben size ikram edeyim demiştim. Teşekkür edip bu muhitte oturup oturmadığımı sorduğunda, hayır demiştim, peki siz dedim, o da hayır demişti.
 
Neden geldiği mi merak etmediniz mi dediğinde evet ettim demiştim. Ben o garson çocuk için geliyorum dedi. Merak edip, nasıl diye sormadan! Valla neden yanınıza geldiğimi bilmiyorum, sadece iç güdüsel ama yüzünüzün temizliği beni size çekti desem, dediğinde. O garson genç ile ne alaka, demeden genç hanım; Ya, aslında uzun bir hikaye, bana tahammül ederseniz vaktinizde varsa anlatayım dediğinde - Kardeşimi bekliyorum, Beşiktaşta işi vardı, o gelene kadar elbette demistim ki, genç bayan başlamıştı hikayesine.
 
Yıllar önce Yugoslavya'dan göç etmişler, o dönemlerde annesinin tek çocuğu varmış, yani bu hanım kız. Genç hanımın babası vefat etmiş, sonra bu garson gencin babası ile evlenmiş, bu genci Türkiy'ye kaçırmış. Kadının İstanbul'da akrabaları varmış, hafiye gibi takip ederek bu genç garsonun oturduğu muhiti, sokağını, okulunu ve çalıştığı yeri yani pastaneyi bulmuşlar. Yugoslavya'daki, anneannesi, dededi, annesi ve bu kız hep beraber İstanbul'a gelip buraya yerleşmişler. Kız orta okulu bitirip konfeksiyon atolyesinde annesiyle beraber çalışıyormuş, patronuna durumu anlatınca da, aileye yardım mahiyetinde kıza musaade etmiş, kardeşin üvey dahi olsa sahip çık, en azından annenin hatırı için demiş, ve başlamış bu tatlı kız üvey de olsa, olması gerektiği gibi kardeş takibine.
 
Sizi, annemden bir babamdan ayrı bu gençle konuşur görünce! Haliniz, tavrınızdan cesaret alıp geldim, ne olur bana yardım edin dediğinde çok üzülmüştüm. Ona, bu çok önemli bir durum, öyle ki, bu tür vakalar ters sonuçlar doğurabilir, bence siz bu pastanenin sahibiyle iletişime geçin, dediğimde hanım kız üzülmüştü. Kardeşimin pastanenin kapısından girdiğini gördüğümde bize selam vermiş, kim bu hanım yoksa hayranlarından biri mi dediğinde gülüşmüştük, yok burada tanıştığım bir hanım kız demiştim. O esnada genç bayan; Tebessümle yoksa siz şarkıcımısınız? Hayır, ama tabiri caizse şaireyim demiştim.
 
İsminin Cemile olduğunu söyleyen bayan, sizi blog^'tan takip ederim, kim bilir yine buralara yolunuz düşer, belki o zaman kardeşime! Ablası olduğumu söylemiş olurum, annem hasta dediğinde, gözlerim birazcık yaşarmıştı, elimi öpüp başına koyduğunda, Allah sizlerle beraber olsun inşallah diyebilmiştim. Genç hanım kız bana; Teyzecim, şayet her şey istediğimiz gibi gelişir ve kardeşimle bizler yan yana gelebilirsek, size blog'tan mutlaka ulaşacağım, belki de kardeşimle ulaşacağız dediğindeyse, çok mutlu olurum, talihiniz açık olsun deyip, hesabı istemiş ve ayağa kalkmıştık.
 
Garson çocuk paranın üzerini getirdiğinde bahşişini alıp teşekkür etmiş ve göz göze geldiğimizde de! Ben - Bu hanım kızla ben Anne ve kızı gibi sohbet ettik, sizinde iki kardeş gibi sohbetler edeceğinizden hiç kuşkum yok, her ikiniz de bana dua edin lütfen yarın Danimarka'ya çocuklarımın yanına uçacağım, bir anne için evlatlar ne ise, evlatlar içinde Anne o olmalı öyle değil mi çocuklar dediğimde kız ağlayarak bana sarılmıştı ki, bende kendimi tutamayıp gözyaşımı göstermek istemesem de salmıştım.
 
Umarım, o yavrucaklar bir birleriyle kavuşup, buluşmuşlardır, psikolojik olarak hasta olan anneleri de inşallah iyileşmiştir. Başımdan geçen anlamlı bir İstanbul anımı sizlerle paylaşmak istemiştim, saygılarımla.. 
 
 
Toplam blog
: 425
: 412
Kayıt tarihi
: 24.02.13
 
 

37 Yıldır  yurtdışında yaşıyorum , 1000 den fazla şiirim var,  çeşitli edebiyat sitelerinde, derg..