Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '11

 
Kategori
Gelenekler
 

Özenti

Özenti
 

WWW.binfikir.com dan alınmıştır.


2007 yılında  kesin dönüş yapıyor ve yıllardır hayallerimi süsleyen bir sahil ilçesine yerleşiyorum. Uzun yıllar gurbette özlemini çektiğim ilk Ramazan Bayramına bir kaç gün var. Oldukça  heyecanlıyım. Yıllar sonra döndüğüm anavatanımda özlediğim o bayramları ilk defa yaşayacağım. Lokumlar, baklavalar, şekerler, çukulatalar alıyorum ve beklemeye başlıyorum. Ne bir komşu, ne bir çocuk, ne bir belediye işçisi, kimse ne bayramın ilk günü ne de son günü kapımı çalıyor. Bugüne kadar tam 10 bayram geçti ve bir iki esnafın telefonuma gönderdiği sms mesajlarının dışında  bayramımı kutlayan pek olmadı. Yıkılmıştım. Oysa ki satılık ev ararken etrafımda pervane gibi dolaşan bir çok arkadaş vardı. Yurtdışı tarifeli telefonum bile  hiç susmak bilmiyordu. Villayı aldıktan sonra mahallede bizimle tanımayan kalmamış, hatta iş ortaklığı teklif eden komşuların haricinde, çatıyı tamir eden usta bile ortak müteahhitlik yapmayı teklif etmişti. Daha ilk hafta bir çok dost edinmiştim. Dolayısı ile bayram da kapımı çalacak bir kaç kişi olabileceğini düşünüyordum. Bu iş de bir gariplik vardı. ”Yoksa ben farklı bir ülkeye mi geldim? ”diye kendime sormadan edemedim. Benim kapımı çalmayanları bırak, şu güne kadar daha hiç bir çocuğun elinde şeker torbası ile gezerken rastlamadım.

İlk yılbaşı telefonum çalıyor. Bir arkadaşım yeni yılımı kutluyor. Ardından diğeri ve ardından sms mesajları, ardından bir arkadaş tarafından yılbaşı partisine davet ediliyorum. Gelecek yıl marina da yılbaşı günü düzenlenecek barbekü partisine  katılmak için diğer bir arkadaşıma söz veriyorum.”Bu işte bir gariplik var.” demiştim ya!. Galiba neler olup bittiğini çözmeye başlıyorum. Kapitalizm doymak bilmeyen tüketici toplum oluşturma tuzakları ektiğini biçmeye başlıyor. Tüm dünyanın  gücü tasvir ederken kullandığı “Türk Gibi Kuvvetli” tüm dünyayı  titreten o şanlı Osmanlı torunları televizyonlar da seyrettiği film setlerindeki  Avrupa ya özeniyor. O dizilerdeki  kahramanlar gibi trend, onlar gibi dövmeli, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yaşamak istiyor. 

Düzenli köpek gezdirme rutinlerine çıkan meraklı bir İngiliz mahalleli ile köşedeki evin önünde selamlaşıyoruz. İngiliz komşularımın evinde Noel ağacı yok iken, köşedeki yerli komşumun evinde sonuna kadar açılmış perdelerin arasından noel ağacının rengarenk ampulleri gözlerimizi kamaştırıyor. Britanya’lı dostumuz yeni yıl, noel derken laf lafı açıyor.“Türkler hristiyan mı?” diye sorduğunda önce şaşırıyorum. Hayır. Müslüman ama az da olsa Hristiyan Türkler de var. ” diye cevap verdikten sonra ikinci soru geliyor. "Santa gibi giyinip, evlerine Noel ağacı koyanlar Hristiyan mı.? Cevap veriyorum. “Hristiyan olup, olmadıklarını bilmiyorum ama bazılarının bu gibi şeylere özendiğini biliyorum.” sonra ”Bazıları daha Avrupai ve daha trend görünmek istiyor.” ardından "Santa, Noel Ağacı medya da ve tv lerde tüketim aracı olarak şişiriliyor. Bazıları da ithal edilmiş bir gelenek, tüm dünya da böyle olduğunu düşünerek sahiplenmek istiyor.” ardından  “Aziz Saint Nicolas (Santa) bizden aslında; Demreli.” gibi bir kaç laf etsem de bu cevaplar ile ne kendimi, ne de İngiliz’i ikna ettiğimi düşünüyorum..

 Hristiyan dünyası Hz İsa'nın doğum günü olan kutsal bayramları 24 Aralık “Christmıs Eve” Arife, 25 Aralık Xmas'ı kutlar. Krıstmis Ağacı'nı salonuna kurar. Yeni yetişen çocukların sembolik Santa ( Noel Baba) nın  gece gizlice bacadan girerek süslü çam ağacın altına hediye bırakması, o Hristiyan çocuğun gizem dolu Santa'ya  inanması Hristiyanlığa atılan ilk adım olarak tabir edilir. 26 Aralık da "Boxing Day"( Boks yapılan bir gün değil kutular ile bahşiş toplanan gün) belediye çalışanları kapı kapı dolaşarak bayram harçlıklarını alır ve Xmas sona erer. Noel şapkaları ve kostümleri rafa kalkar. Noel ağaçları çöpe gider.
Avrupa da  Kristmıs Bayramı biter  bizde, bizim olmayan Noel Bayramı başlar. Cingıl Bells şarkıları bazı alışveriş merkezlerinde bozuk plak gibi ardı ardına çalmaya başlar. Televizyonlarda reklamlara fon müziği olarak kutsal carol şarkıları eklenir. Yılbaşı gecesi başında bir (Noel şapkası) aslında yılbaşı şapkası değildir., Ormanlardan kaçak kesilen noel ağacı aslında yılbaşı ağacı değildir.  Özet olarak Avrupa da yılbaşı şapkası ve  yılbaşı ağacı diye bir şey yoktur.

Hristiyan kardeşlerimiz kendi kutsal bayramlarını kutlarken onlara ya da hristiyanlığa özenebilirsin. Bu gayet doğal. Zaten bu ülkede Osmanlılardan bu yana diğer dinlere hoşgörü ve inanç özgürlüğü var. Ama bu topraklarda yaşayan gayri müslim'in bile gelenek ve  göreneği olmuş ”bayramın mübarek olsun” dediği küskünlerin barıştığı, büyüklerimizin özlem ile beklediği bir kutsal bayramın var. Çocuğuna onu öylesine anlat ki o da kendi peygamberimizin doğum gününü, kendi örf  ve adetlerimizi, atalarımızın bize bıraktığı öz ve öz kendi değerlerimizi, geleneklerimizi öğrensin. En azından onun da bir şeçim şansı olsun. O da senin gibi beraber yeni ayakkabılarına sarılarak uyuduğun arife gecelerindeki heyecanı yaşasın. Sen de kendi kutsal bayramını öylesine kutla ki, diğer dinlere mensup dostların da senin bu bayramına, senin kültürüne özensin. O çocuklara anlatacak o kadar çok şey var ki tüm dünyanın hayran olduğu mizah yaparken düşündüren, ünlü halk kahramanımız “Nasrettin Hoca” yı anlat. Başkalarının sahiplenmeye çalıştığı “Hacivat ile Karagöz” ’ü  anlat. Korkusuz Türk Kahramanı “Ulubatlı Hasan”ı  anlat. Ezilenlerin dostu efsanevi kahraman Köroğlu' nu anlat.

Diğer sizin bu bayramlarınızı şeker  dağıtarak veya kurban keserek kutluyor mu? Avrupa bile yılbaşını noel ağaçları ve noel şapkaları ve noel şarkıları  ile kutlamıyor. Böyle giderse sırada  (Paskalya )Yumurta Bayramı ve ardından (Halloween)  Cadılar Bayramı gelir. Ve  gün gelir. Beş yaşındaki çocuğun bunlar nedir.? diye sorduğunda, ana başlıktaki soruyu soran İngiliz ve benim gibi kafan oldukça karışabilir.

Tüketimi artırmak için ne kadar gaza geldiğimizin farkında olan var mı.? Bilemiyorum.  Ama ben milli değerlerimizin unutulmaya yüz tuttuğunun farkındayım. Bizim hani “Nerede o eski bayramlar” diyerek gocunduğumuz arife günü alınan bayramlıklarla uyuduğumuz ve sabahları heyecan ile uyandığımız o  Ramazan Bayramlarını, o Kurban Bayramlarını düşünüyorum. Zengin mahallesinde çaldığımız kapılardan bize uzatılan yirmibeş kuruşları, ayakkabıcı dükkanında yeni ayakkabılarını deneyen o küçük çocuğun ışıl ışıl parlayan gözlerindeki bayram sevincini, gurbette çalışan babasını özlediğinde  gözleri yeşeren o küçük kızın bayramını düşünüyorum.

Cennet vatanımın güzel insanları, bayramlar bir milletin toplumsallaşma şuurunun örf ve adet, gelenek ve görenekleri ile şekil bulduğu bir millet yapısını oluşturan bir bütünün  temel taşlarıdır. Atalarının sana bıraktığı bu değerler bir miras değil, gelecek kuşaklara aktarmakla yükümlü olduğun bir borçdur. Bu yazıya en uygun atasözü ile bitirmek istiyorum. “Özenti gibi değil, kendin gibi yaşa.”

 


 

 
Toplam blog
: 13
: 1116
Kayıt tarihi
: 11.01.08
 
 

1962 Bandirma dogumluyum. Endustri meslek lisesi mezunuyum. Yillardir cok merak ettigim Sovyetler bi..